Padişahlar tarafından ramazanda iftardan sonra askerlere verildiği için padişah hediyesi olarak adlandırılan Osmanlı simidinin üretimi, UNESCO tarafından Dünya Mirası kabul edilen Safranbolu'da bir aile tarafından hiç ara verilmeden 5 kuşaktır sürdürülüyor. Osmanlı mimarisi, şehir hayatı ve kültürünü bugüne kadar yaşattığı için Osmanlı'nın parmak izi şeklinde adlandırılan, Cinci Hanı ve Hamamı, Köprülü Mehmet Paşa, İzzet Mehmet Paşa, Dağdelen, Hidayetullah ve Kaçak (Lütfiye) camileri, İncekaya Su Kemeri, tarihi konak, çeşme ile arastalar (loncalar) gibi önemli yapılara sahip ilçede, has beyaz undan yapılan simitler, yerli ve yabancı turistlerin beğenisini kazanıyor. Osmanlı simidi geleneğini Safranbolu'da dedelerinden aldığı terbiye ve eğitimle çocuklarıyla yaşatmaya devam eden Mehmet Koca, gördükleri ilgiden memnun. Koca, 150 yıl önce dedesinin babasıyla başlayan simit üretimini dördüncü kuşak olarak sürdürdüğünü söyledi. Halen en eski tarife bağlı kalarak üretilen simitlerin asırlardır ilçede büyük rağbet gördüğünü vurgulayan Koca, simitlerinin kendine has lezzeti bulunduğunu anlattı. Dedesinin babasından önce de başka aileler tarafından aynı fırında yaklaşık 250 yıldır simit üretildiğine dikkati çeken Koca, Safranbolu simidinin yapılış olarak bir farkı vardır. Büyük bakır kazanda haşlıyoruz ve odun ateşine atıyoruz. Susamsız olanlar sade, susamlı olanları ise dut pekmezinden yapıyoruz. diye konuştu. İki oğlunun da beşinci kuşak olarak simit ürettiğine işaret eden Koca, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sürecinde paket servis yaptıklarını belirtti. Ürettikleri simidin ününün ilçe sınırlarını aştığını vurgulayan Koca, sözlerini şöyle tamamladı: Turistlerin genelde ilgisi var. Salgından önce Çinliler ve Japonlar daha yoğunluktaydı. Tadımlık olarak alıyorlardı. Bizi Japonya'da Safranbolu'dan daha çok tanırlar sanıyorum. Bayram gibi özel günde ilçemize gelen yerli turistlerimiz de simidimize ilgi gösteriyor. Dükkan önünde kuyruk oluyor. Pandemi dönemi bitince daha iyi olacak diye düşünüyorum.