Bu yazının yazıldığı an itibariyle CHP, Türkiye genelinde daha önce ilan ettiği 41 adayı geri çekip, yerlerine yeni isimler atadı!
Görünen o ki, listeler kesinleşene kadar bu sayı daha da artacak.
Farkında mısınız bilmem; bir şey deniyorlar.
DEM/ HDP çizgisi CHP ile gerçekleştirdiği örtülü ittifaka “Kent Uzlaşısı” adını veriyor.
Kent Uzlaşısının CHP’deki adı “Türkiye İttifakı!”
Kimse de çıkıp şu soruyu sormuyor: Arkadaş, siz yanlış bir şey yaptığınıza inanmıyorsanız neden DEM ile ittifakınızı tuhaf isimlendirmelerde kamufle etmeye çalışıyorsunuz? Eğer yaptığınızın yanlış olduğunu biliyorsanız niye ittifakta ısrar ediyorsunuz?
Bu arada Kent Uzlaşısı planının sadece CHP ve DEM bir araya getirilerek hayata geçirildiğini düşünüyorsanız, fena halde yanılıyorsunuz...Bu planın sahipleri bütün tuşlara aynı anda basıyor şu sıralar.
CHP’nin DEM’in çok istediği Şanlıurfa’da aday çıkartmaması..
Kütahya’da “CHP’ye oy vermeye elin gitmiyorsa sol elinle altı oku kapat, mührü öyle vur” diyen CHP adayına kimsenin ses etmemesi! (Bu strateji sadece Kütahya’ya özel değil. CHP’de CHP’li olmayan çok aday var! )
DEM Parti’nin birçok ilde hedefini belediye meclislerinde grup kuracak sayıyı yakalamak olarak belirlemesi vs..
Fazla uzatmadan işin adını koyalım. DEM/HDP çizgisi bu yerel seçimleri özerklik hedefine giden yolda en önemli dönüm noktalarından biri olarak görüyor. Özellikle yeni CHP yönetiminin koltuklarını korumak için kendilerine ne kadar muhtaç olduğunu görüyor ve ellerini yükselttikçe yükseltiyorlar. İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Antalya gibi yerlerde kritik ilçelerde hem belediye Başkan Yardımcılıkları hem de belediye meclislerinde hatırı sayılır oranda Meclis üyelikleri alacaklar CHP’den.
Sonra ne mi olacak? Onu da HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 11-12-13 Nisan 2018 tarihlerinde Ankara Sincan’da tutuklu yargılandığı davanın ikinci duruşmasında yaptığı savunmadan aktaralım: Benim savunduğum model demokratik özerkliktir. Merkezi bir parlamentonun yanında yerelde güçlü yetkileri olan, bölgesel ve il düzeyinde parlamentolar olmalıdır. Cumhurbaşkanı sembolik olmalıdır. Yetki, yani devlette birikmiş, merkezileşmiş güç yerele dağıtılmalıdır. Türkiye genelinde 25-26 bölge meclisi olabilir. Bölge meclisi bünyesinde iller olur, illerde seçimle iş başına gelmiş yönetimler olur, merkezden atanan hükümet adına herhangi bir kamu görevlisi, vali, kaymakam görev yapmaz.
Nihai hedef bu. 25-26 bölgeli bir Türkiye istiyorlar. Bölge Meclisleri dediği bildiğin özerk yönetimler. Ve sanma ki, sadece Güneydoğu özelinde böyle talepleri var. İstanbul’da niye Esenyurt, Adalar masada zannediyorsun?
Koltuk hırsının gözlerini kör ettiği siyasiler ufuktaki tehlikeyi görmemekte ısrar ediyor. İş yine ve bir kez daha millete düşüyor.
Özel’e 2 soru
Türkiye’de an itibariyle işi en zor lider Özgür Özel... Bu seçimde rüştünü ispat etmek zorunda...Selefini “ Sen partinin başında kalırsan oylar düşecek” diye tasfiye etti.
Ama gel gör ki, partinin oyları yine eriyor!
Parti içi muhalifler şimdiden şu iki soruyu dolaşıma sokmuş durumdalar:
1-Özgür Özel için bu seçimde başarı kriteri nedir? CHP’yi 2019 seçimlerinin üzerinde bir yere taşıyabilecek mi?
2-Sandıktan çıkan sonuç 2019’un gerisinde olursa ne yapacak? Hani değişim CHP’yi uçuracaktı?
Bu sorulara bugünden cevap bulmak zor. Özgür Özel, belki yapay zekayı devreye sokarak anlamlı bir cevap bulmaya çalışabilir.
Ama CHP’deki parti içi iktidar kavgası o kadar sert ki... Yapay zeka bile çaresiz kalabilir...