Bir tarihte Türkiye’ye gelen bir Avrupa ülkesinin devlet başkanı için Boğaz’da bir yat gezisi düzenlenir.
Adam gördüğü muhteşem manzaradan o kadar etkilenir ki… Ağzından istemsiz bir şekilde şu cümle dökülür: Tanrı böyle bir kent yaratmış ve onu Türklere vermiş öyle mi?
İşte o muhteşem kenti tam 4 yıldır yönetiyor Ekrem İmamoğlu. Daha doğrusu, yönetiyormuş gibi yapıyor.
Kendisi bu süreçte önce Cumhurbaşkanı adayı…
Sonra Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı…
En sonunda da CHP Genel Başkan adayı olmak istedi!
Her şeyi istedi ama niyeyse seçilerek geldiği o koltukta kalıcı olmayı hiç istemedi!
İstanbul hiçbir zaman onun 1 numaralı gündemi olmadı.
Ama siyaset acımasız. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olacağını görünce rotayı yeniden İstanbul’a kırdı. Yerel seçime 9 ay kala son kozunu oynuyor.
O kozun ne olduğunu medyadaki adamları ekranlarda hararetle anlatıyor.
Efendim neymiş… Ekrem Bey bu kez hem İstanbul’u hem de Büyükşehir Meclisi’ni alacakmış. Seçimden sonra meclisten güvendiği bir isme belediyeyi emanet edecek ve Ankara’nın yolunu tutacakmış.
2028’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde de CHP’nin adayı olacakmış! Böylece İstanbul da AK Parti’ye verilmemiş olacakmış.
Güzel hikâye. Ama eksik anlatıyorlar. Asıl niyetlerini gizleyerek.
Dikkat edin, bu planda İstanbul yine sıçrama tahtası olarak görülüyor! İmamoğlu’nun derdi yeniden Belediye Başkanı olmak değil. Tek derdi kapağı Ankara’ya atmak.
Ayrıntılar bütünü anlatır. Belediye bütçesinde reklama ayırdığı para depreme ayırdığından çok olan bir Başkan’dan bahsediyoruz. İstanbul’un içinde bulunduğu durumun özeti tam olarak bu aslında.
Güzelim İstanbul siyasi ihtiraslarını her şeyin önüne koymuş bir adamın elinde her geçen gün biraz daha geriye gidiyor.
Allah’tan Büyükşehir Meclisi’nde çoğunluk AK Parti’de. Hiç düşündünüz mü? 2019’da İmamoğlu Büyükşehir Meclisi’ni de alsaydı İstanbul’un hali ne olurdu?
Zamanının büyük bölümünü İstanbul’un dışında geçiren bir belediye başkanının kontrolündeki meclis verimli çalışır mıydı?
Önümde İstanbul Büyükşehir Belediyesi AK Parti Grup Başkanvekili Tevfik Göksu’nun “İBB AK PARTİ Grubu Olarak 5 Yılda Neler Yaptık” başlıklı notu var.
Bakın Büyükşehir Meclisi’nde çoğunluğun AK Parti’de kalmasının İstanbul’a faydaları neler olmuş…
Pandemi döneminde İBB’nin sosyal yardım bütçesinin yüzde 2’den yüzde 15’e çıkarılmasına onay verdik.
Sağlık çalışanlarına ücretsiz İSPARK ve İstanbulkart’a entegre olan toplu ulaşım imkânı sunduk.
İstanbul’daki öğrencilerimizin ulaşımına yapılan İETT zammının geri alınarak İETT tarafından sübvanse edilmesini teklif ettik.
Kentteki 1000 adet minibüsün taksiye çevrilmesini teklif ettik, ikinci kez atıl hale gelen 1000 minibüsün daha taksiye çevrilmesi teklifini sunduk.
İBB’nin devletten aldığı doğal gazın üzerine yüzde 23 kâr koyarak vatandaşa satması üzerine bu kardan vazgeçmesi için teklif sunduk.
İBB’nin bütçesinin yüzde 10’unu depreme ayırması için teklif sunduk. Reklama depremden fazla bütçe ayıran İBB bu teklifimizi hayata geçirmedi.
Kamuoyunda yandaş bir firmaya milyonlarca lira ihale verildiği haberleri üzerine İETT’deki yolsuzlukların araştırılması için Araştırma Komisyonu kurduk.
Toplu taşımada yaşanan sıkıntının giderilmesi için 200 adet yeni İETT hattı açılması teklifinde bulunduk.
Çatalca, Silivri ve Beykoz’da çiftçiye destek olması için İBB Başkanı’na yetki verdik.
İstanbul’da bütün bakkalların Halk Ekmek satabilmesi için meclise teklifte bulunduk. İstanbul’da 142 adet yeni Halk Ekmek Büfesi teklifi verdik.
Toplam 563 dosyada 1 milyon 694 bin 934 m2 arsanın satışına onay verdik.
Meclise gelen 5.581 dosyadan 5.459’una onay verdik.
52 borçlanma yetkisinden 51’ine onay verdik. Bunu yaparken İstanbullunun gelecek 10 yıllarına ipotek koymaya çalışan İBB yönetiminin mali disiplin içinde kalmasına gayret ettik.
Proje ya da yatırım bazlı borçlanma yetkilerini algı ve reklama harcanmak istenen borçlanma yetkilerinden ayrı tutarak, İstanbulluların kaynaklarının daha fazla istismar edilmesinin önüne geçtik.
İBB AK Parti grubu olarak son 5 yılda İstanbul’da yaşanan yönetim zafiyeti ve beceriksizliği karşısında bilgi birikim ve tecrübelerimizi İstanbulluların lehine kullandık. Aziz İstanbulluların tarafımıza verdiği emanetin gereğini yerine getirerek “Hayra motor, şerre fren” olma düsturuyla hareket ederek bu emanete hakkıyla layık olmaya çalıştık.
İstanbul, İmamoğlu’nun kişisel kariyer planlarına kurban edilemeyecek kadar önemli bir kent. Türkiye’nin gözbebeği. Ve asla sahipsiz değil.
2024’te, bırakın Büyükşehir Meclisi’ni, belediye başkanlığını yeniden kazanacak bir gücünün olmadığını en iyi kendisi biliyor Ekrem Bey.
Öyle olmasa neden sürekli CHP yönetimine “Değişimi sağlayamazsak 2024’te belediyeleri kaybederiz” diye aba altından sopa göstersin!
CHP’nin başına geçip Ankara’ya giderse İstanbul’u kaybeden o olmayacak. İstanbul’da kalırsa seçim başarısızlığının faturasını Kılıçdaroğlu’na kesecek.
Müthiş planlarının anlatmadıkları kısmı bu.
İstanbul’daki değişimin ayak sesleri birilerinin uykularını kaçırmaya bugünden başladı.