CHP lideri Kılıçdaroğlu, Kanal İstanbul’a finansal destek sağlayacak yabancı yatırımcıları bu kez de dört farklı dilde uyarmış!
Bu saatten sonra Kemal Bey’in İngilizce, Arapça, Almanca ve Fransızca tehdit ettiği yabancı yatırımcıların değil ama hükümetin dev projelerine talip olan CHP’li müteahhitlerin ne yapacağını gerçekten çok merak ediyorum.
Emin olun CHP liderini anlamakta en çok onlar zorlanıyor. Çünkü paranın, sermayenin ortak bir dilinin olduğunu, dünyanın hiçbir yerinde muhalefetin o ülkeye yatırım yapacak yabancıları, projelerde sorumluluk üstlenecek bürokratları tehdit etmeyeceğini en iyi onlar biliyor.
“CHP’li müteahhit mi varmış!” dediğinizi duyar gibiyim. Ne yalan söyleyeyim, Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu açıklayana kadar ben de bilmiyordum. Ama varmış. Hem de muhalefetin yıllardır “5’li çete” diye hedef gösterdiği firmalar kadar devletten iş alıyorlarmış!
Somutlaştıralım... Dünyada son 10 yılda başlanan 10 mega projeden altısı Türkiye’de hayata geçirildi. Bunlardan ikisi Avrasya Tüneli ve Çanakkale 1915 Köprüsü. Bu iki projede de yatırım ortağı olan firmanın sahibi kim sizce? CHP 22. Dönem Milletvekili Ersin Arıoğlu.
Türkiye’nin en önemli ve başarılı müteahhitlik firmalarından birinin sahibi. Yaptığı dev projelerde binlerce kişiye iş, aş veriyor. Tıpkı 5’li çete diye karalanmak istenen müteahhitler gibi.
Bitmedi... Yap-işlet-devret modeliyle yapılan projelere de itiraz ediyor muhalefet değil mi?
Tarih: 12 Eylül 2020. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu kente müjde veriyor.
“İstanbul’da 12 ilçeyi geçerek havalimanlarını birbirine bağlayacak hızlı metro yapacağız. 5 milyar dolarlık proje yap-işlet-devret modeliyle hayata geçirilecek.”
Demek ki neymiş? Aklın yolu birmiş. Böyle dev projeler kamunun kaynağıyla değil özel sektör iş birliğiyle yapılıyormuş. Geçiş, kullanım garantisi de veriliyormuş. Mal zaten belli bir vadede kamunun olacağı ve verilen garantiler kendiliğinden karşılanacağı için bir zarardan bahsedilemezmiş. CHP’li müteahhitler de Ekrem Bey de bu gerçeğin farkındaymış.
Not: Aslında Kemal Bey de aynı kafada. 2009’da İstanbul’a vaat ettiği metroyu yap-işlet-devret modeliyle yapacağını canlı yayında ilan etti.
Osmangazi Köprüsü para basıyor!
İnanmakta zorlananlar olabilir ama rakamlar öyle diyor.
2021 yılının ilk beş ayında köprüden geçiş yapan günlük araç sayısı 42 bin 134. Garanti edilen araç sayısı 40 bin.
Hersek-Orhangazi arası gişelerden geçen araç sayısı 51 bin 998. Garanti edilen araç sayısı 40 bin.
Bursa-Kuzey gişelerden geçen araç sayısı 58 bin 795. Garanti araç sayısı 35 bin.
Bursa Batı-Balıkesir Batı arası gişelerden geçen araç sayısı 33 bin 746. Garanti araç sayısı 17 bin.
Balıkesir Batı-İzmir gişelerden geçen araç sayısı 21 bin 959. Garanti araç sayısı 23 bin.
Rakamlardan da anlaşılacağı üzere, bir etap hariç, köprü ve yolun tamamından garanti araç sayısının üzerinde araç geçiyor. Hem de pandemiye rağmen. Garanti rakamı geçildikten sonra elde edilen gelirin yüzde 30’u Hazine’ye ait. Bu köprü ve yolların işletme giderleri ise firmaya.
İstanbul Havalimanı’nda da tablo aynı. Daha ilk yılında yolcu garantisinin üzerine çıkıldığı için kira geliriyle beraber Hazine’ye 22.4 milyon lira katkı sağladı.
Geçiş ücretleri pahalı mı? Evet, pahalı. Ama alternatif eski yollar faal. Zaman ve yakıttan tasarruf etmek gibi bir derdi olmayan, geçiş ücreti ödemek istemeyen o yolları kullanabilir.
Tercih meselesi...
Kendine Demokratlar Ülkesi
Türkiye bir çelişkiler ülkesi.
Ağzından demokrasi, hak, hukuk, adalet kavramlarını düşürmeyenler dâhil herkes kendine demokrat. Mesele koltuğu korumak olunca kimsenin demokrasiyi falan taktığı yok.
Hadi siyasette durum bu. Peki hukukta, barolarda işleyiş farklı mı? Maalesef değil.
Ankara Barosu’nda eylülde seçim var.
Baronun mevcut başkanı ön seçimden çıkarak Demokratik Sol Avukatlar Grubu’nun adayı olmuş ve koltuğa oturmuş. Ama şimdi kendisine rakip çıkmasın diye ön seçime yanaşmadığı iddia ediliyor!
Adaylarını 50 yıldır ön seçimle belirleyen Demokratik Sol Avukatlar Grubu ise ön seçim için bastırıyor.
Baro Başkanı nasıl bir karar alacak göreceğiz. Her fırsatta ülkenin demokratik standartlarının yetersizliğinden dem vuranların kendi yüksek çıkarları söz konusu olduğunda nasıl ‘U dönüşü’ yaptıklarını gözlemlemek hem öğretici hem de keyifli oluyor.