Lohusalık kafası dediğimiz bir gerçek var. Her annenin farklı şekillerde yaşadığı ve yaşattığı.
Ağlamalı-gülmeli, full bilinmezli, duyguların vücuttaki organlar gibi birbirine girdiği, her şeyin menapozlu teyzeler gibi bastığı vs. bir dönem. Kendinle bir şekilde mücadele ediyorsun o tamam ama ya “the others” dediğimiz çevreyi ne yapmak lazım onu bilemiyoruz işte.
Ben yaşça büyük herkesin tavsiyesini dinlemeyi severim, sonuçta tecrübesi var der kulak kabartır ve elimden geldiğince de uygularım. Benim sıkıntım anlaşılamamak. “Biz sizin zamanınızdayken…” diye başlayan her cümle beni lohusalık döneminde ekstra yoruyordu. Bak kendi ağzınla diyorsun senin zamanın. Eski dönemlerle şimdiki dönemi kıyaslamaya kalkarsak varoluşumuza aykırı bir yaşam tarzımız olur zaten. Eski dönemdeki birçok kadın çalışmıyordu, kadın dediğin evde oturur hizmet eder felsefesiyle oturuyordu. Bizim dönemimizde durum daha farklı. Çalışan, eşiyle dostuyla sürekli sosyal çevre içerisinde olan, gezmeyi ve özgürlüğü seven kesimiz biz. Bunların bir anda yok olması, eve kapanmak, alışkanlıklarını terk ederek fedakarlığın dibine vurmak bitiş noktası oluyor bence. Artık çoğu insanın tek çocuk
Son günlerde Mehmet Aslantuğ’un kadınlar ile ilgili bir televizyon programında söylemiş olduğu sözler herkes gibi beni de etkiledi. “Bir kadın evinde üretimden çekilip, bütün ikbal ve istikbalini bir adamın vicdanına, aşkına, günün sonunda bir gün aklının karışmasına, yanılgılarına bırakmamalı.”
Bir cümle bu kadar güzel ifade eder kadının toplumda olması gereken yerini. Eminim bu duygu sadece bende canlanmamıştır. Daha nasıl ifade edilebilirdi ve kadınların durması gereken yer, elinde var olan güç nasıl gösterilebilirdi bilmiyorum.
Başlangıçta kadının yerini aile içindeki ve toplumdaki yeri olarak iki alanda ele almak gerekir. Çok küçük yaşlarda aile içerisinde korunmaya muhtaç ve kısıtlı özgürlüğe sahip olarak yetiştirildik. Aslında kendimizi korumamız gereken de bize kendini koru diyenlerle aynı cinsiyete sahip değiller miydi?
Toplum içindeki, sosyal yaşantıdan tutun da iş yaşantısına kadar kadının elinin değdiği her yer güzelleşir. Özgürlüklerin eşitçe olduğu, kadınların erkeklerle aynı haklara sahip olduğu zaman, medeniyet seviyesine ulaşacaktır her toplum. Bizim ülkemiz değil miydi dünya üzerinde kadına seçme ve seçilme hakkı tanıyan ilklerden; ya da bizim
Son günlerde yine bir oyun, bir gencin canını aldı. “Mavi Balina” olarak bilinen sosyal platform oyunu, çeşitli görevler vererek reel hayatı kontrol altında tutmaya yönelmekte, sonucunda da ölüme kadar sürüklemektedir. Oyunda 50 görev olduğu ve her görevin bir öncekinden daha riskli olduğu biliniyor. Mavi balina dövmesi yaptırmaktan, elini kesip gönderme ve intihar etmeye kadar giden tehlike dolu görevler bunlar.
Teknolojinin hayatımızdaki yeri tartışılmaz bir konu. Bir uzvumuz gibi hayatımızda yer alıyorlar. Haliyle artık çocuklarımızda bu çağın içerisinde bir eğlence aracı olarak interneti kullanıyor. İnternetin eğitici birçok faydası olduğunu hepimiz kabul ediyoruz ama çocuklarımız üzerinde psikolojik ve sosyal anlamda olumsuz etkileri olduğunu da göz ardı edemeyiz.
Bir danışanımın annesiyle geçirdiğim görüşmede dediği şeyler hep aklımdadır. Bu anne, çocuğunu olabildiğince geç tanıştırmış teknolojiyle ve sadece renkli topları patlatma gibi basit bir oyun oynamasına izin veriyormuş. Tabi saatleri de varmış, belirli saatler haricinde o oyunu dahi oynayamıyor çocuk. Buraya kadar her şey normal ve olması gereken düzeyde ilerlemiş. Çocuk artık ilkokulun sonlarına yaklaştığı dönemde
Yıllarca ailelerden, yakınlarımızdan kız çocukları hep aynı şeyleri duydu “karanlık çöktüğünde evde ol”, “toplu taşımalara binerken usturuplu giyin”, “ciddi dur herkesin içinde gülme” ve buna benzer birçok cümle. Neden bu cümlelerle bastırıldı her zaman kız çocukları? Çünkü kötü niyetli erkekler seni yanlış anlayabilir ve sana kötü muamelede bulunabilir. Peki hiç düşündük mü erkekler niye kadınların özgürlüğüne saygı duymuyor da kızlar fanusun içine kapatılıyor diye. Neden hep “kız çocuk yetiştirmek zordur, oğlun olsun kafan rahat olur” denildi?
Asıl zor olan erkek çocuk yetiştirmek ya da yetiştirebilmektir. Annemin hep kulağımda olan, abime söylediği bir cümle vardı; “senin de kız kardeşin var ona yapılmasını istemediğin hiç bir şeyi başka bir kıza yapma”. Temel olması gereken şey, empati kavramının hayatımızda ne kadar önemli olduğunu evlatlarımıza aktarmaktır. Kız çocuklarımıza “kocandır ne yapsa katlanacaksın” demek yerine, erkek çocuklarımıza kadına saygıyı öğretebilmek yagane olmalıdır. Ağam, paşam, ne yapsan elinin kiri gibi yaklaşmak yerine onlara merhametli, vicdanlı, düşünce ve yaşam seçeneklerine saygılı bireyler olarak yetiştirmektir asıl olan.
Benim de bir