1-EMDR Terapisi Nedir?
EMDR( Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma & yeniden işleme) terapisi, üç yönlü( geçmiş, şimdi, gelecek) protokolle çalışır. Hedef ; Geçmişte yaşanan anıların bugün yeniden işlenerek duyarsızlaştırılmasını sağlar ve gelecekte benzer durumlara karşı kişiyi hazırlar. Bugünkü semptomların tedavisinde kullanılır.
Emdr terapisinin arkasındaKİ teori adaptif bilgi işleme modelidir. Olumsuz/travmatik anıların beyinde değişiklik yapmasıdır. Bu değişiklikler zihnin bilgiyi doğru işlemesini engelleyerek kaygıya ve negatif düşüncelere neden olur.
2-EMDR Terapisi ile Nasıl İyileşiyoruz?
EMDR Terapisinin amacı, beynin kendi kendini iyileştirme sürecini sağlıklı koşullar altında yeniden aktif hale getirmek ve yaşanan en rahatsız edici anları yeniden işleyerek, travmatik olumsuz anıyı, normal bir anı haline dönüştürebilmesine yeniden adaptif bir şekilde beyne entegre edilmesine yardımcı olur. Anıya dair yeni bakış açıları, farkındalık kazandırır. Rahatsızlık hissi ortadan kalkar.
3-EMDR Terapisi Nasıl Uygulanıyor?
Terapi sırasında, kişinin sağ ve
1-EMDR Terapisi Nedir?
EMDR( Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma & yeniden işleme) terapisi, üç yönlü( geçmiş, şimdi, gelecek) protokolle çalışır. Hedef ; Geçmişte yaşanan anıların bugün yeniden işlenerek duyarsızlaştırılmasını sağlar ve gelecekte benzer durumlara karşı kişiyi hazırlar. Bugünkü semptomların tedavisinde kullanılır.
Emdr terapisinin arkasındaKİ teori adaptif bilgi işleme modelidir. Olumsuz/travmatik anıların beyinde değişiklik yapmasıdır. Bu değişiklikler zihnin bilgiyi doğru işlemesini engelleyerek kaygıya ve negatif düşüncelere neden olur.
2-EMDR Terapisi ile Nasıl İyileşiyoruz?
EMDR Terapisinin amacı, beynin kendi kendini iyileştirme sürecini sağlıklı koşullar altında yeniden aktif hale getirmek ve yaşanan en rahatsız edici anları yeniden işleyerek, travmatik olumsuz anıyı, normal bir anı haline dönüştürebilmesine yeniden adaptif bir şekilde beyne entegre edilmesine yardımcı olur. Anıya dair yeni bakış açıları, farkındalık kazandırır. Rahatsızlık hissi ortadan kalkar.
3-Emdr Terapisi Nasıl Uygulanıyor?
Terapi sırasında, kişinin sağ ve sol yarımküreyi aktif hale getirmek için düzenli bir şekilde, belirli hızlarda bilateral (çift yönlü) uyarım
Doğadan uzak kaldığımız şu günlerde, doğayla aranızdaki ilişkiyi güçlendirmeye ne dersiniz???
Koku duyumu uyarmak, bu günlerde bana oldukça iyi geliyor.Özellikle “lavanta kokusu” tercihim.Terapilerde, güvenli yer egzersizlerinde, stabilizasyon çalışmalarında, şimdi de kalmak için koku duyusundan çokça faydalanıyoruz.
Sizlerde gün içerisinde, yatmadan önce, meditasyon ya da spor yaparken, kitap okurken çeşitli yağlarla aromaterapiden faydalanabilir, kendi kokunuzu kendiniz yaratmayı deneyebilirsiniz
Aromaterapinin başlangıcının lavanta ile olduğunu biliyor muydunuz? 1910 yılında Fransız bir kimyacının laboratuvarında gerçekleşen patlama sonucu, yanan elini lavanta yağına sokması ve gördüğü hızlı iyileşme sonucu lavanta üzerine araştırmalar yapması ile başlıyor.
Başarılı bir adaptasyon sürecinden geçtiğimiz bu dönemde, eski alışkanlıklarımız kırılıyor, yerine yeni alışkanlıklar geliyor.
PEKİ, BİR ALIŞKANLIĞI KAZANMAMIZ İÇİN İHTİYACIMIZ OLAN ORTALAMA SÜRENİN “21 GÜN KURALI”NIN AKSİNE, 66 GÜN OLDUĞUNU DUYMUŞ MUYDUNUZ?
2009 yılında Philippa Lally ve arkadaşları tarafından gerçekleştirelen bir çalışmada, alışkanlığı kazanmak için gereken ortalama gün sayısı 66 iken, bir alışkanlık kazanma aralığının “18 ile 254 gün arasında değiştiği” gösteriliyor. Bu süre, kazanılmak istenen alışkanlığın zorluk derecesine, kişiye ve ortamdaki koşullara göre değişiyor.
Philippa Lally ve arkadaşları(2010), 96 kişinin aktivite ve yeme- içme alışkanlığı kazanma süreçlerini 12 haftalık periyotlar ile gözlemliyorlar. Süreç içerisinde, katılımcılar belirlenen davranışları yapıp yapmadıklarını, ne kadarının “otomatik” hissedildiğini rapor ediyorlar. Sonuçlar, yukarıda bahsettiğim gibi, kişiye, içinde bulunduğu koşullara ve alışkanlığın hissedilen zorluk derecesine göre değiştiğine dikkat
Olumsuz yaşam olayları, sadece geçmişte yaşanmakla kalmıyor, etkisini “BUGÜN” yaşanmışcasına ilk tazeliğiyle sürdürdüğünü biliyor muydunuz?
Şimdiki zamanda yaşanan panik, korku, depresyon, takıntı vb psikolojik sıkıntıların nedeni ile ilgili bir fikrimiz olmayabilir ya da olabilir. Hatırlayalım ya da hatırlamayalım üzerimizde kaygı ve korku yaratan olay ve durumları ortaya çıkaran şeylerden ileriki yaşantımızda kaçar ve kaçınırız. Korktuğumuz şeyin ne olduğunu biliriz.(köpekler olabilir, asansör olabilir) ama bunun nedenini bilemeyebiliriz. Çocukluktan kalan bir korku olabilir ya da olmayabilir.Geceleri yalnız yatmaktan korkuyor olabiliriz ama nedenini bilemeyebiliriz.Ya da 4 sene önce kapalı bir yerde yaşadığımız panik yüzünden olduğunu düşünüyor olabiliriz. Topluluk önünde konuşma yapmamız gerektiği bir durum çok korku verir, nedeni sorgulayınca “ herkesin bana bakması heyecanlandırıyor” diye düşündüğümüzü fark ettğimiz olur. Ya da çocukluktan buna benzer bir anı yaşamışızdır. Neden hala etkisi
Çocuklar soru sormaya, çevreyi keşfetmeye ve araştırmaya küçük yaşlarda başlarlar. “Merak” en büyük motivasyonlarıdır. Etrafta olup biteni çocuklar gözlemler ve kaygılanabilir. Korona virüsü hakkında çocuklarımızı bilgilendirelim, kaygılarını giderelim.
Okulların tatil olmasıyla birlikte çocuklar evlerde ne yapacaklarını bilemeyebilir, tablet ya da telefonlarda vakit geçirmek için ısrar edebilirler.Bu süreci doğru yönetebilmeleri konusunda ebeveynler destekleyici olmalılar. Bu süreçte anneler ve babalar işbirliği içinde hareket etmeliler. Aile ilişkilerinizi kuvvetlendirmek için güzel fırsatlar yaratabilirsiniz.
Evde geçirdiğimiz vakti hep birlikte nasıl kaliteli hale getirebiliriz?
-Çocukları mümkün olduğunca ekranlardan uzak tutalım.
-Renklerin dünyasını keşfedin ve bolca resimler yapın.
-Ailecek kutu oyunları oynayın.
-Zeka ve dikkat geliştirici oyunlar oynayın. (satranç, solo test)
-Mutfakta vakit geçirin, sevdiğiniz bir tatlıyı ya da yemeği birlikte hazırlayın.
Kendi içsel süreçlerimizin farkında olalım. Hiç korkmamak ve kaygılanmamak gerçekçi bir düşünce değildir. “Bana bir şey olmaz” , “ Ben korkmuyorum” vb düşünceler çarpıtılmıştır. Korku ve kaygılarımızı tanıyalım ve kabul edelim. Gerçekçi korkular bizi hayatta tutar ve işlevseldir. Gerçek bir korku anında vücudumu hayati önemi olan çeşitli mekanizmaları devreye sokar .Olası gerçek bir tehdit karşısında mücadele etmemizi sağlar. Hiç korkmadığımızda önlem almayız çünkü bizim için çevreden gelebilecek bir tehdit yoktur. Bu gündemde, hiç korkmamak ve endişelenmediğini düşünmek gibi inkar mekanizmalarımız işlevsel değilken, belirsizlikten ve var olandan aşırı korkmak ve geleceğe dair kaygılanmak da işlevsel değildir. Son günlerde yaşanan yoğun korku ve anksiyeteye bağlı, değişen ritüellerimiz ve davranışlarımız biz de bir takım olumsuz düşünce (“sevdiklerimi kaybedersem”,”öleceğim”vb.) duygular(öfke, korku,kaygı) ve bedensel
ÇOCUKLARDA SOSYAL-DUYGUSAL GELİŞİM:
OYUNLARDA KAYBETMEK VE KAZANMAK
Öncelikle ebeveyn olarak kendi çocukluğunuza kısa bir yolculuk yaparak başlayalım. Hepimiz çocukluğumuzun en güzel oyunları içerisinde hem kazanmış hem kaybetmişizdir. Zaman zaman oyunu bozan ya da kaybeden arkadaşlarımızla tartışmalar yaşamış, oyunu terk ettiklerine, küstüklerine şahit olmuş belki de yenilgiyeye karşı yoğun tepkiler veren kişi bizzat kendimiz olmuşuzdur. Günümüze baktığımızda bile zaman zaman yenilgiye tahammül edemeyen kişiler olduğumuzu farkedebiliriz. Kendimizi yoğun tepkiler verirken bulabiliriz. Kazanmak kadar kaybetmenin de doğal bir durum olduğunu bilmemize rağmen tolerans eşiğimiz düşük olup aşırı tepkiler verdiğimiz durumlar yaşamış ve yaşıyor olabiliriz. Neden mi? Çünkü çocuklukta öğrendiğimiz başarısızlığa dair bir takım zihinsel şemalarımız mevcut olup kazanmanın gurur verici, kaybetmenin ise başarısızlık ve utanç duygusuna neden olduğunu öğrenmiş ya da deneyimlemiş olabiliriz. Bu şema yapısı çocukluğumuzdan itibaren sosyal ilişkilerimizi de olumsuz etkiliyor olabilir. Durum böyleyken çocuğunuza nasıl rehber olacağınız konusunda aklınız karışmış olabilir. Ebeveynler olarak