Yıllarca hakkında bir çok şey duyduğum ve iki kez gitmenin eşiğinden döndüğüm Moskova’ya iner inmez beni kentin merkezine taşıyan taksi ilerledikçe içimden şehirle ilgili iki kelime geçti; ihtişam ve estetik. Büyük bulvarlar, büyük caddelere, devasa binalar, gösterişli meydanlara açılıyor gözünüzün önünden geçen panoramik görüntü kentin dizaynını ilk fırsatta ele veriyor. Eski rejimden kalma düzen ve disiplin anlayışının kentin atmosferine bıraktığı iz sezilirken bir yandan da her şeyin büyütülmüş oranda sunumu Ruslara özgü karakteristik bir özellik olabileceği aklınızdan geçiyor. Mimari açıdan her şeyin görkemli oluşu Moskova’nın temel atmosferini oluşturduğunu anlıyorsunuz.
Soğuk savaş dönemindeki yarıştan hızını alarak büyük ve ihtişamlı görünmenin Moskova’nın giyindiği bir zırh olarak algılamamız mümkün. Bu ihtişama eşlik eden müthiş estetik ise her yapıyı her binayı küçük bir sanat eserine çeviriyor ve bir nevi açık hava müzesinde geziyormuş gibi oluyorsunuz.
Moskova’da ilk önce göze çarpan yapıların başında Stalin’in 7 kız kardeş binası dikkat çekiyor. Sovyet lider Josef Stalin'in emriyle yapılan ve 'yedi kız kardeş' olarak bilinen gökdelenler kentin çeşitli yerlerini süslüyor. 1947 ile 1953 yılları arasında yapılan bu binalar Sovyet döneminin ihtişamını vurgulamak için en dikkat çekici unsurlardan. Bir iddiaya göre Stalin’in bu binaları yapmasındaki neden; sevdiği bir tarz olan gotik mimariyi 'selamlamak' ve Amerika'yı yakalayıp Sovyetler Birliği'nin kaynaklarının tükenmediğini ve kendi ayakları üzerinde sapasağlam durabildiğini tüm dünyaya göstermekti.
Moskova sokaklarında gezerken dikkatinizi çeken şeylerden biri de eski rejime ait olan sembollerin yerli yerinde duruyor olması. Binaların üzerindeki orak çekiç sembolleri, metro duraklarında Sovyet armaları ve meydanlardaki Lenin heykelleri kentte halen ayakta. Lenin’i bir kurucu figür olarak yad edilmesine karşın Stalin’e dair bir anıt göze çarpmıyor. Özellikle Kızıl Meydan’da Lenin mozelesinin ihtişamı göz alırken Stalin’in Kremlin Duvarı’nın önünde yattığını görüyorsunuz.
Dünyada kent meydanları ideolojinin, iktidarların sunum alanı gibidir. Bunun en görkemli örneklerinden biri Kızıl Meydan. Kremlin, Lenin Mozelesi, Aziz Vasil Katedrali ile çevrili olan meydan kendinden sonraki doğu bloku ülkelerine örnek teşkil edecek büyüklükte ve ihtişamda. Işıkları ve estetiğiyle bir masalın içine çekiyormuş gibi duran bu meydanın gece hali gündüzden daha güzel görünüyor.
Moskova’nın en güzel yanlarından biri de parklarının kente yoğun bir şekilde başka bir hava vermesi. Kentin ortasında baştan başa uzanan Park Gorkova (Gorki Park) Moskova'yı bir yeşil zincirine çekiyor ve insanı yürümeye ve bisiklete binmeye teşvik ediyor. Bu park yaz aylarında bir çok etkinliğin ve aktivitenin olduğu da bir park. O sebepten Moskovalıların sosyal hayatında önemli bir yer tutuyor. Bir diğer dikkat çekici park ise Park WDKHn. Rusya Fuar Merkezi olarak da geçen park kalıcı fuar ve eğlence merkeziolarak da hizmet veriyor.
Bu parkın hemen çıkışında ise sizi göğe doğru uzanan şık heykeliyle Uzay Müzesi selamlıyor. Uzaya atılan ilk uydu Sputnik'in bir kopyasının yanı sıra, ilk kez uzaya gönderilen köpeklerin dondurulmuş halleri ve uzaya çıkan ilk insan Yuri Gagarin eğitimlerinde kullandığı orijinal kıyafet ve ekipmanlar bulunuyor.
Moskova'nın bir diğer görülmeye değer en büyük müzesi ise Puşkin Müzesi. Louvre ile kıyaslamak doğru olmaz belki ama en az Paris'teki Louvre kadar etkili bir müze. Bottiçelli, Rembrand, Van Deyk, Rubens, Pussen, Murill gibi ressamların eserlerinin yer aldığı müzede Michelangelo'nun heykellerini görmek paha biçilemez.
Moskova sokaklarında yürürken en çok dikkatinizi çeken şeyler diğer Avrupa kentlerine nazaran Moskova'nın kozmopolit bir kent olmayışı, bir başkent elitliğinin gözle görülüyor oluşu ve kadınların şıklık yarışı. Ruslarla ilgili oluşturulan genel algının aksine çok şık, elit ve kibar bir Moskovalı profili göze çarpıyor. Bir çoğunun İngilizce bilmemesi bir handikap olarak dursa da yardımseverlikleri ve sıcakkanlılıkları ilgiye değer.
Muhteşem metro ağından söz etmeden geçmeyelim. Her bir durağı sanat eseri gibi duran Moskova metrosu tüm kente yayılan geniş metro ağıyla harika bir ulaşım hizmeti sunuyor. Şehirde otomobil gürültüsüne neredeyse hiç rastlamamanıza rağmen Moskova hakkında söylenebilecek en olumsuz şey korkunç bir trafiğin oluşu. Araç trafiği günün hemen her saati hissediliyor.
Moskova'yla ilgili son görülecek yer önerisi ise içinde Türkçe'nin en büyük şairlerinden birini barındıran Novodeviçi Mezarlığı. Her ne kadar vasiyet olarak Anadolu'da bir köy mezarlığına gömülmeyi dileyen Nazım Hikmet Moskova'nın en önemli mezarlıklarından olan Novodoviçi'de Gogol, Çehov ve Mayakovski ile birlikte yatıyor.
Sonuç itibariyle Moskova diğer Avrupa kentlerine benzemeyen çok daha büyük oranda ihtişamı kendinde barındıran bunu her caddesine her sokağına sonuna kadar hissettiren estetik ve görkemin kızıl renklerle kucaklaştığı -diğer dünyaya- açılan masalsı bir kapı gibi.