Şahin ALPAY
Princeton Üniversitesi 'nin dünyaca tanınmış Osmanlı ve Türkiye tarihçilerinden biri de
Prof. Norman Itzkowitz. Itzkowitz'in başlıca eserleri
Osmanlı İmparatorluğu ve İslam Geleneği (Chicago 1972);
Prof. Vamık Volkan 'la birlikte kaleme aldığı
Ölümsüz Atatürk (Chicago 1984);
Çatışan Komşular: Türk - Yunan İlişkileri Üzerine Psiko - Politik Bir İnceleme (Eothen 1994) ve
Richard Nixon 'ın psikobiyografisi (Columbia 1997).
Ölümsüz Atatürk 'ün Türkçesi yakında çıkıyor.
Itzkowitz'le Volkan'ın giriştikleri çalışmalardan biri de komünist Arnavutluk'un lideri
Enver Hoca 'nın psiko - biyografisi. İki profesör geçen ay Arnavutluk'u ziyaret ettiler. Itzkowitz geçen gün de bölümde yaptığı bir konuşmada izlenimlerini anlattı. Bu izlenimlerden bazılarını okurlarıma aktarmak istiyorum:
Arnavutluk çeşitli açılardan parçalanmış bir toplum. Ülkede otorite tesis edecek, güven duyulan herhangi bir güç bulunmuyor. Demokrasi,
"herkesin dilediğini yapabilmesi", yani soygunculuk, kaçakçılık, adam öldürme, vs. anlamına geliyor. Kamu hizmetleri tamamen çökmüş. Kırsal bölgelerde insanlar
Enver Hoca dönemini arar hale gelmiş. Mevcut keşmekeşe, doğal kaynakların kısıtlılığı da eklenince, Arnavutluk'un toparlanmasının kolay olmayacağı anlaşılmakta.
Şu sıra Arnavutluk dünyadan yardım bekliyor. Özellikle ABD ve Kuzey Avrupa ülkelerinden gelen hükümet - dışı örgütler çeşitli yardım faaliyetleri yürütüyor. Bu bağlamda
Katolik ve
Ortodoks kiliselerinin çalışmaları dikkat çekiyor. Kiliseler onarılıyor, inşa ediliyor.
Büyük çoğunluğu oluşturan Müslümanlar arasındaki dinsel faaliyetlerde de canlanma görülüyor.
Suudi Arabistan ve
Kuveyt 'in sağladığı paralarla camiler inşa ediliyor. Bu ülkelerden gönderilen imamlar, Arnavutların hiç alışkın olmadığı bir şekilde Arapça dua ediyor.
Arnavutluk'ta Arapların cami, buna karşılık Türklerin
okul yapmaları, Itzkowitz ve Volkan'ın en çok ilgisini çeken hususlardan biri olmuş.
Tirana 'da tesadüfen tanıştıkları bir Türk işadamı aracılığıyla Türk okullarını keşfetmişler.
Toplam binden fazla öğrencinin okuduğu
Mehmet Akif Kız ve Erkek Kolejleri 'ni,
Turgut Özal İlköğretim Okulu 'nu ve
Zübeyde Hanım Yuvası 'nı ziyaret edip, yöneticilerle, (başı örtülü ve örtüsüz) kadın ve erkek öğretmen ve belletmenlerle tanışmış, sohbet etmişler. Türk okullarında verilen eğitimin kalitesi, kullanılan kitapların bilimselliği, laboratuvarlar, bilgisayar odaları onları hayli etkilemiş.
Mehmet Akif liselerinden 1995 - 96 ders yılında mezun 127 öğrenciden 126'sının şimdi Türkiye'de
Bilkent, Boğaziçi, Marmara, İstanbul, ODTÜ, Hacettepe, Ankara, Gazi, Dokuzeylül, Uludağ ve
Erciyes üniversitelerinde okuduklarını öğrenmişler.
Hem Müslüman hem de Hristiyan öğrencilerin okuduğu, laik
eğitim verilen, Arnavutça yanında Türkçe ve İngilizce okutulan Türk okulları ayda 150
dolar ücret alıyormuş, ancak öğrencilerin önemli bir bölümü bursluymuş. Varlıklı aileler sözlü sınavla girilen okullara çocuklarını sokabilmek için yarışıyormuş. Itzkowitz, Mehmet Akif Koleji'nin
"Tirana'nın Robert Koleji" olduğunu; Türk okullarının Arnavutluk'a büyük hizmet verdiklerini söyledi.
Itzkowitz ile Volkan'ın
Fethullah Gülen cemaati tarafından Arnavutluk'ta kurulan Türk okullarıyla ilgili izlenimleri, benim iki yıl önce aynı cemaatin
Özbekistan ve
Türkmenistan 'da açtığı okullarla ilgili gözlemlerimle tamamen örtüşüyor. Itzkowitz'i dinlerken gerek Arnavutluk'taki, gerekse Özbekistan'daki okulların kuruluşunda büyük emeğinin geçtiğini bildiğim Sayın
Mehmet Arslan 'ı andım.
Yazara Emailsalpay@phoenix.princeton.edu