Oya Başar, yıllarca bizi güldürdü, aynı zamanda düşündürdü. Türkiyeli kadınının yanında durdu. Kadın tiplemeleriyle hep kadınlara güç vermeye çalıştı. Biz onu öyle tanıdık ve öyle sevdik. Sonra birden bire karşımıza Fox TV’nin ilgiyle izlenen, ‘O Hayat Benim’ dizisinde, seyircisini ağlatan farklı bir tiplemeyle çıktı. “Bu kadın her rolün altından kalkıyor” tespitime, yaşı benden büyük bir arkadaşım, “Siz onu TV’den biliyorsunuz. Onu tiyatro oyunu Morfin’i oynarken görecektiniz. Kenter Tiyatrosu’nda, Ali Poyrazoğlu ile oynuyordu, bir morfinmanın karısını canlandırıyordu. Yıllarca İstanbul’u ağlatmış bir kadın O” deyince durum anlaşıldı. Oya Başar ile Bodrum’da buluştuk. Amerika’da aldığı oyunculuk eğitimini tamamlayıp İstanbul’a dönen kızı Ayşe de yanındaydı. Ben sordum, Oya Başar anlattı.
‘Nineler torundan kaçıyor’
- Tatil nasıl geçiyor?
Dostlarımla birlikte Bodrum’dayım. Çok keyifli geçti. Kızım da yanımdaydı. Arkadaş olarak gittik, bana eşlik etti. Çocukken başka bir keyif, büyüdüğü zaman başka bir keyif oluyor. Arkadaşlık ediyor sana. Çünkü Ayşe, dört yıldır Amerika’da olduğu için şimdi yeni geldi. Sanki ben yeni birini bulmuş gibiyim. Yeni bir arkadaş geldi bana, onunla paylaşıyorum birçok şeyi. Artık bayramlarda bir yere gitmek gelenek haline geldi. Oysaki bizim zamanımızdaki bayramlar, bize mi öyle geliyor bilmiyorum ama çok farklı ve tatlıydı. Giderek bazı şeyleri unutuyoruz gibi geliyor. Bayramın yaklaşması benim için muhteşem bir sevinçti. Annemin aldığı rugan ayakkabılarımı başucumda saklardım. O zamanlar dakikada bir çocuğa bir şey alınmazdı. O yüzden keyfi büyük olurdu. Bütün aile sofra başında olurdu. Şimdi maşallah artık anneanneler, babaanneler bizden önce tatile koşuyorlar. Emekli oldukları için daha rahatlar, önceden ayarlayıp biletlerini, ‘yavrum iyiyiz, buradayız, siz de iyisiniz, hava çok güzel, güneş çok güzel’ diye telefonlaşıyoruz! Bir de tabii, ‘Giderler, çocukları bize bırakırlar’ korkusu var, önden kaçıyorlar! Ben çok özlüyorum eski bayramları. Şimdi artık bir seyahat olayı çıktı...
Evde oturan ezikler!
- Siz de Bodrum’a geldiniz...
Valla artık seyahate gitmezseniz çok ayıplıyorlar. Aa evde miydiniz? Mecbur kalıyorsun, bir yere gitmek zorundasın. Paranı denkleştirip, gitmelisin. Evde miydiniz denilince, eziliyorsunuz yani. Ezilmemek için bir yerlere gitme ihtiyacı hissediyorsunuz. Evde oturuyorsanız bile biz de bilmem neredeydik diyorsunuz, neredeyse böyle bir hal aldı!
- Yani mahalle baskısıyla mı bayramda Bodrum’a geldiniz?
Özel günlerde, bayramlarda yıllarca hep çalıştım. Şimdi ben de yavaş yavaş bu düzene uydum. Ben de ilk defa bayramda çocuğumu da aldım, ‘Biz de otele gidiyoruz, Allah’a bin şükür!’ dedim. Bunların da ayrı tadı var.
- Başka hangi konularda sosyal baskı hissediyorsunuz?
Yeni açılan yerleri bilmekte geride kalıyorum. Sessizce öğrenmeye çalışıyorum, nereye gittiklerini! Sağ olsun, bir iki tane arkadaşım var, onlar sürekli takip ederler. Eğer boş olur da, onları takip edersem, ben de o yerleri öğrenmiş oluyorum. Bunlar tabii sosyal hayattaki önemli kodlar! Ha bir de tabii alışveriş baskısı...
Beyaz değil bronz Türk
- O nasıl bir baskı?
Mutlaka iyi bir mayoya, fahiş fiyatlı bir gözlüğe sahip olman gerekiyor! Eh tabii önceden diyete girip zayıflayacaksın, en önemlisi bu. Sonra Eda Taşpınar kremlerinden alıp, yağlanacaksın. Gitmeden önce yanarsan daha iyi tabii, orada şimdi gidip bembeyaz, kıpkırmızı olup da, rezil olursan o da hoş olmaz, hemen anlarlar sınıfını. (Gülüyor) O yüzden ben hazırlıklarımı yaptım. Bir iki solaryum yaptım, Allah’a bin şükür hazırlıklarımı yaptım geldim. Gelince de önemli mekanları belleyip, güncele dahil oldum! Bu kadar hazırlığa millet eğlense bari, o da yok. Herkes elinde telefon, selfie yapıyor, resim çekiyor, dakikasında Instagram. Ah ne guzel badem, zeytinler harika, bilin bakalım burası neresi. Hep bir ben ordaydım duygusunun altını çizme. Bütün bu şaşa, bu harcamalar Instagram’a resim koymak için, turizmi asıl Instagram teşvik ediyor. Herkes şak şuk, gözlükler bir hava, işte şuradaydık, buradaydık, bir hava, bir hava
- Sizin için iyi bir tatilin olmazsa olmazı nedir?
Benim için önemli olan gittiğim yerin temiz olması, sıcak suyun olması ve gittiğim yerde güzel dostlarımın olması. Benim için her şey arkadaşlıktır, dostluktur. Yalnız yaşanan güzellik insanı mutlu kılmaz.
‘Yurtdışına açılayım diye Ayşe ile iyi geçiniyorum’
- Çocuklarınız ne iş yapıyor?
Umut, akademisyen, radyo-TV hocalığı yapıyor. Ayşe, New York’ta film akademisini bitirdi. Bayram öncesinde mezuniyetine gittim... Mezun olur olmaz da Hollywood’dan teklif aldı. Başrolünde Robert De Niro ile Anne Hathaway’in oynadığı Stajyer’in de yapımcısı olan Suzanne Farwell davet etti. Onun ‘Carrie Pilby’ adli filminde oynadı. Ekimde ilk dizisine başlayacak. Biz oynayamadık Hollywoodlarda, bizi anamız, babamız göndermedi Amerikalara. Ayşe ile iyi geçiniyorum yurtdışına açılmamda bana koltuk çıksın diye! Benden bahset, ‘Annem de iyi oyuncudur, isterseniz çağırayım’ de, diyorum!
- Oyuncu olmasını siz mi istediniz?
Hep, ne isterseniz onu olun dedim. İstersen ayakkabı boyacısı ol ama en iyi ayakkabıyı sen boya, dedim. Yapabileceğinin en iyisi neyse, içindeki coşkuyu ortaya çıkaran... Oğlum arka planı, rejisörlüğü seçti, fotoğrafı, kamerayı seviyor. Kızım oyuncu olmak istedi. İftihar ettim ikisiyle de. İnsanın yaşamda bıraktığı en önemli şey çocuklarıdır. İki tane çok güzel çocuk yetiştirdim, yüce Rabbim kem gözlerden, nazarlardan saklasın. Şanslarını açık etsin. Keyif alacakları bir hayat yaşasınlar. Ben her zaman oyuncu olmaktan çok keyif aldım. Yaşadığım zorluklara bu nedenle karşı durabildim. Çünkü herkes bir hayat yaşıyor biz yüzlerce hayat yaşıyoruz.
‘Her zaman istenen biri oldum’
- Oya Hanım, kadınlar kendilerini güldüren erkeklerle birlikte olurlar. Peki güldüren kadının aşk hayatı nasıl?
Hayatımda birisi yok... Güldüren kadın olmanın aşk ilişkisi anlamında özel bir avantajını yaşamış değilim. Ama enerjisi yüksek birisi olarak her ortamda, her zaman istenen, masadaki yeri hazır olan birisi oldum.
‘Komedi, dramdan daha zor’
- Geçen sezon ‘O Hayat Benim’ dizisinde oynadınız... Dizi devam edecek mi?
Gerçekten büyük keyifle oynadığım hoş bir diziydi, herkes çok yerli yerinde oynadı. Dizi devam edecek. Ben ilk kez bir dramada oynadim, haftanın 6-7 günü çalıştım. Çok yoruldum. Ama çok keyifli çalıştık. Hamdi Alkan’ı çok seviyorum, çok şeker yönetmenimiz, gofret, çikolata ödülleri verir hep. Cebime koyar, ‘Harikaydın Oya’cığım, çok güzel oynadın’ der. Şahane bir adam o. Çocuk gibi, bizi eğlendire eğlendire bizimle çalıştı. Çok sevdim, bütün arkadaşlar çok iyiydi, çok keyifli çalıştık.
- Komedi oyunculuğunda abartılı mimikler, jestler yapılır. Dram oynarken kendinizi tutmakta zorlandığınız oluyor mu?
Zorlanmıyorum ben zaten çok da iyi drama oynarım. Komedi kulvarında olduğum için o yönüm bilindi. Oyuncu dediğin komedi de oynar, drama da. Her şeyi oynar.
- Hangisini oynamak daha zordur?
Komediyi...