Genç oyuncular birbiri ardına Kadıköy’de salonlar açarken Derya ve Ferhan Şensoy kardeşler, Beyoğlu’ndaki Ses Tiyatrosu’nun ‘bekçisi’ olma misyonunu üstlendi. İki kardeş Pera’daki Hayalet oyunu ile popüler kültürü eleştiriyor
Derya ve Ferhan Şensoy, pırıl pırıl genç iki sanatçı kız. Ortaoyuncularla oynadıkları Pera’daki Hayalet 3 Ekim’de sahne alacak. Onları popüler dizilerden de tanıyoruz. Ferhan Şensoy’u Çalıkuşu’ndan, Derya Şensoy’u Doksanlar dizisinden... Derya Şensoy yakında, Birol Güven’in projesi ‘Mayıs Kraliçesi’nde karşımızda olacak. Oynadığı, ‘Gizli Ajanda’ adlı sinema filmi de yakında vizyona giriyor. Ekran ve beyazperde onların ışığını sevdi evet ama tiyatro onlar için ‘miras’...
Köhne Bizans Operası’nın finalinde anne ve babalarının (Derya Baykal, Ferhan Şensoy) sahneden seyircilere attıkları para çikolataları toplamak için yarıştıkları günlerden beri bekliyorlar bu mirası. 35 yıllık Ortaoyunculara, 130 yıllık Ses Tiyatrosu’na yakışmak için ‘olmayı’ bekliyorlar. Ve şimdi zaman, o zaman.
Pera’daki Hayalet ile hem popüler kültürü hem de Ses Tiyatrosu’nun da yer aldığı Beyoğlu’ndaki bozulmayı eleştirecekler. Aynı zamanda da mekânın, tiyatro olarak devamını sağlayıp kendi deyimleriyle ‘bekçiliğini’ yapacaklar. Derya ve Ferhan Şensoy ile önce tiyatroyu, sonra da genç kızlık hallerini konuştuk.
‘O salonun bekçisiyiz’
Yeni sezonda projeler neler?
Ferhan Şensoy: Ortaoyuncularla oynadığımız Pera’daki Hayalet, 3 Ekim’de perdelerini açıyor. Oyunu ben yazdım yönettim, Derya ile oynuyoruz da. Bizim tiyatroda (Ses Tiyatrosu) Ortaoyuncular adı altında babamsız bir oyun olmadı şu ana kadar. Orada bir oyun yapmak istememizin ana sebeplerinden birisi de babamı biraz rahat ettirmekti.
Babam artık daha fazla yazmak, daha az oynamak istiyor. Dolayısı ile sandığımızdan daha kolay ikna oldu. Ona bir şey beğendirmek çok zordur. Babam e-mail de kullanmadığı için yazdıkça ona götürdüm.
Derya ile yanında oturduk. Tepki vermesi gereken bir oyun ama, hiç gülmüyor. Gülümsemiyor dahi, çok ciddi bir ifade ile, ‘Komedi değil mi bu’ dedi. Pera’daki Hayalet babamdan çok uzak bir konu, çok fazla popüler kültür eleştirisi var, jenerasyonumuz ile alakalı çok şey anlatıyoruz. İkinci provada insanların güldüğünü görünce, ‘Tamam, doğru yoldasınız’ dedi. Geçen sezon 14 oyun sergiledik. Oyun, seyirci ile gerçek anlamda bu sezon buluşacak.
Ortaoyuncular’da mı devam etmek istiyorsunuz? Bütün gençler kendi tiyatrolarını kuruyor...
Ferhan Şensoy: Belki bir gün olabilir. Ama bizim öncelikli misyonumuz Ortaoyuncuları genç nesil olarak devam ettirecek şeyler yaratmak. Bu nedenle başka bir tiyatro kumpanyası kurmak veya başka bir yerde oynamak gibi bir düşüncemiz yok. Babamdan devraldığımız Ses Tiyatrosu’nun, o salonun bekçiliğini yapmak gibi bir yükümlülüğümüz var.
İstiklal Caddesi oyunda da söylediğimiz gibi çok bozuldu, çirkinleşti. Her şeyden önce tiyatronun binasına sahip çıkmak ve binayı tiyatro olarak işgal etmek başlı başına bir misyon.
Derya sizin gündeminiz?
Derya Şensoy: Pera’daki Hayalet’te oynuyorum. Yakında Show TV’de vizyona girecek ‘Mayıs Kraliçesi’ adlı dizim başlıyor. İyi bir ailenin Amerika’da okumuş kızını oynuyorum. Ayakları yere basan bir kız. Âşık olduğu adam başkasına aşık.
Bir de oynadığım ‘Gizli Ajanda’, çok eğlenceli bir Türk filmi oldu, o da yakında vizyona giriyor. Genç ve dinamik bir ekiple güzel bir film oldu. Üniversite öğrencisi iki genç kızın hikâyesi.
Amerika özgürleştirdi!
Çok ağırlığı olan bir anne baba ama siz aynı zamanda anne babanızın adını da taşıyorsunuz. Sıkıldınız mı bu kadar özdeşleşmekten, hayatınızı yaşadığınızı söyleyebilir misiniz?
Ferhan: Onların çocukları olmak tabii ki çok gurur verici ama bazen sıkıyor hakikaten. Çok büyük bir sorumluluk, birisiyle konuştuğunuzda karşındaki kafadan her şeyini biliyor. O isme yakışır davranmak çok yorucu olabiliyor bazen. Eskiden daha üstümüze yapışmış bir durumdu artık biraz daha rahatladık.
Derya: Amerika’ya gitmemiz bu anlamda çok iyi oldu. Hem aileden biraz kopmak hem de kimsenin ismimizi söyleyemediği bir yerde yaşamak bizi bireyselleştirdi. Tabii ki zorlukları var ama yine dünyaya gelsek yine onların çocuğu olmak isterdik. Annem ve babam ayakları yere basan insanlar, bize öyle çok özel çocuklarmışız gibi davranmadılar.
‘Aynaya çok bakan erkek istemem’
Erkekler, kadınları kategorize eder ya, hadi biz de yapalım. Sizce hangi erkekle yemek yarıda kesilir, hangi erkekle gezilir, kiminle evlenilir?
Ferhan: Ben çok bakımlı erkekten hoşlanmam. Benden çok aynaya bakıyorsa bir adam, benden çok krem adı biliyorsa istemem. Bir de böyle sabah akşam salata yiyen erkekten de hoşlanmam, çok fazla itina, çok fazla dikkat iter beni.
Derya: Yalan, masadan kalkma sebebi. Bir de olduğundan başka biri gibi görünmesi. Yanında kendin gibi olduğun erkek iyi erkektir, onunla evlenilir.
Güzellik sırrı sabahları gül suyu
Ciltleriniz çok güzel, var mı özel yaptığınız bir şey?
Derya: Ben sabahları gül suyu ve buz sürüyorum yüzüme. Annem de yapar, özellikle yüzünüz şişkin uyandıysanız çok iyi gelir. Buzu, gülsuyunun içine koyuyorum sonra onu suratıma sürüyorum. Sonra suyla duruluyorum.
Türk kadını taytı yanlış anladı
Oyununuzda taytla ilgili bir şarkı var. Nedir taytla derdiniz?
Derya: Müzikal bir oyun, 11 tane şarkı var oyunda. Biz Türk kadınları olarak taytı yanlış anladık. Genel olarak Türk kadının vücut tipinde, tayt üstüne uzun bir şeyle giyilmeli. Şeffaf tayt giyiliyorsa, sokağa çıkmadan aynaya bir bakılmalı, ‘içim görünüyor mu’ diye teyit edilmeli. Külotlu çorabı tayt sananlar var. Ciddi mekanlara, ortamlara taytla gelenler var. Onu bakkala, kuaföre giderken giy, moda diye her yere tayt ile gitme mümkünse.
Para, Derya’dan soruluyor
Bütün çocukların ortak ‘dertleri’ olmuştur. Örneğin harçlık...
Ferhan: Belli bir harçlığımız vardı. Babam zarf içinde haftalık verirdi. Derya kendisininkini harcamaz, benimkini harcardı! Hesapları bana ödetirdi, hala da öyle yapıyor.
Ara sıra bana borç veriyor! Derya’dan iyi iş kadını olur, ben paranın hesabını bilmem, hiç yapamam. Ama Derya sıfır param var dediğinde de mutlaka zulası vardır. Pera’daki Hayalet’in bütçesini Derya’ya verdim, o yönetti. ‘O alınmayacak, bu alınmayacak. Hayır Ferhan o kadar paramız yok’ dedi sürekli, sonra esnedi biraz!
Birikim mi yapıyorsunuz, Niye Ferhan’ın paralarını harcıyorsunuz?
Derya: Harp olur, darp olur! Sıfır para diye bir şey olmaz, bir tarafta ufak da olsa bir birikim olmalı, darda kalırsan bir gün. Ferhan, abla olduğu için hesap ödenecekse benimkini de öderdi. Daha bir yere yatırabilecek bir para biriktirmedim.
Sosyal medyada ‘fikir baskısı’ var
Gençler her dönemde baskıdan yakınmıştır. Siz en fazla hangi tür baskıdan etkileniyorsunuz?
Ferhan: Her konuda bir baskı var. Sadece gençlerin üzerinde değil üstelik. Öyle makro konuları bırakın giyim kuşamda, cinsellikte baskı var.
Ki biz Cihangir’de yaşıyoruz, yaşadığımız mahalle itibariyle biraz daha rahatız. Fikir baskısı var. Farklı düşünmemen gerekiyor. Sosyal medyada korkunç bir baskı var. İçinden geçtiğimiz süreç nedeniyle Instagram biraz matem yeri gibi kullanılan bir mecra oldu. Bir olay oluyor, anında mesaj yayınlamıyorsan yaftalanıyorsun.
Derya: Türkiye’de dayatılan bir duyarlılık var. Oysa orada yazsanız da, yazmasanız da herkesin kendine göre bir duyarlılığı, vicdanı var, bunu orada göstermediğin sürece vicdansızsın, duyarsızsın.
Veya tersine orada gösterdiğinde ise artık duyarlı bir insansın! Herkes gibi benim de canım yanıyor. Geçen dayanamadım Nâzım’ın bir dizesini koydum: Söylesene Vera, çocuklara sıkılan hangi kurşun kahpe değildir?
Bunun altına en az 40 kişi, ‘Şehitlerimizle ilgili bir şey paylaşmayacak mısınız, kaç tane şehidimiz var biliyor musunuz?’ diye yazdı.
Okumuyor musun, okuduğunu mu anlamıyorsun. Ki o daha da tehlikeli. Türk bayrağı, ağlayan şehit eşi, siyah bir fotoğraf koymamışım ya. Tepkinizi ifade ediş biçiminiz dahi dayatılıyor.
Fotoğraflar: OZAN GÜZELCE