Büyük toplumsal travmaların doğru yönetilmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Selim Başarır, “Siyasetçiler politik psikolojik destek almalı. Toplumdaki kutuplaşma böyle önlenebilir” dedi
Toplumsal travmalar ve kritik olaylar, politik psikoloji, bireysel ve kurumsal müdahaleler alanlarında çalışmaları bulunan uzman psikiyatr - psikoterapist Dr. Selim Başarır ile buluştum. “Bu normal mi?” diye sordum.
Başarır, yaşananın büyük bir toplumsal travma olduğunu, ilk günlerde korkunun, hemen ardından öfkenin, sonra da yas duygularının topluma hakim olmasının son derece normal olduğunu anlattı. Vurguladığı nokta, bu duyguların iyi yönetilmesi. Elbette yönetim görevi de yöneticilere düşüyor. Başarır, son dönemde kutuplaşan toplumun bu süreçte iyi bir yönetimle yeniden aynı ülküye yönelmiş, bütünleşmiş bir ulus haline getirilebileceğini söylüyor. Ancak hemen ardından da ekliyor: “Bunu yapabilmek için önce yöneticilerin yani siyasetçilerin gururu bir tarafa bırakıp politik psikoloji konusunda uzman desteği almaları şart.” Dr. Selim Başarır’a kulak verilmeli.
Öfke iyi yönetilmeli
-Ankara’daki olay sonrasında sokağa çıkan insan sayısında bir azalma var. Bu normal mi?
Genel bir korku halinin hakim olduğunu biz gözlemliyoruz. Bu da normal çünkü insanlarda ya devamı gelirse korkusu var. Çok taze bir olay, bu tepkiye saygı göstermek lazım. Ama bu tepki üç ay sürerse normal olmaktan çıkar. Bu tür durumlarda önce bir şaşkınlık, şok, inkar olur. Sonra ardından öfke çıkar.
Çok tehlikeli bir dönemdir, iyi yönetilmesi gerekir o öfkenin. Sonra depresyon ve yas süreci başlar. Ankara Üniversitesi’nde politik psikiyatri alanında çalışan önemli akademisyenler var. Muhtemelen onları danışmak üzere çağırmışlardır. Amerika’da 11 Eylül saldırılarında akademisyenler hemen çağırılıp, kendilerine ne yapılmalı diye danışılmıştı.
Çünkü böyle durumlarda, yönetenler kendilerine karşı yapıldığını düşündükleri için dışarıdan gelen bir insanın düşünceleri çok daha faydalı olur. Öte yandan içerideki yönetici de az çok şok yaşar. Dışarıdan birilerinin gelip onu sakinleştirmesi gerekir. Bir ülkenin kapasitesini aşan bir felaket olduğunda, o ülkedeki hiç kimsenin şok etkisi geçene kadar, yeterli yönetim yapabileceğini kimse düşünmesin. bu kez dinlesinler
-İnsanların korkması normal dediniz ama terörün amacı da bu korkuyu yaratmak değil mi? Terörün amacına ulaşmaması için ne yapılmalı?
Terörün amacını etkisiz kılacak davranışın en önemli unsuru, yöneticilerin toplumu düzenli olarak bilgilendirmesi ve bu bilgilendirmenin içerik olarak net ve zengin olmasıdır. Terörün kendisi zaten bir psikolojik savaş şekli olduğu için, devlet gücüyle ayakta olduğunu ve devlet - millet birliğinin sağlam olduğunu göstermeli. Bunu yaparsa zaman açısından eşitlik durumuna geçer. Ancak bir dezavantajımız var.
-Nedir o dezavantaj?
Yaklaşan seçim. Hem seçimi kazanacak şekilde karşısındakini kötülemek hem de elbirliği yapmak. Tezat unsurlar. Bu paradoksu çözmelerine yardımcı olacak, dünya çapında, bazıları da Türk kökenli olan yurtdışındaki uzmanları çağırsınlar ve akıl alsınlar lütfen. Aldıkları aklı uygulamak zorunda değiller ama bir tanesini bile uygulasalar çok aydalı olur. Bu insanlar büyük resme bakan politik psikiyatri uzmanları.
Bu uzmanların, böyle neden devam edemeyeceğimizi siyasilere anlatmaları lazım. Bu kısa zamanı sağlıklı geçirmemiz için bu uzmanları dinlemeleri şart. 4 büyük partiden bahsediyorum. Gururu bir kenara bırakmak lazım. Daha önce çağırdılar ama dinlemediler, bu kez dinlesinler lütfen. Bu konuda mevcut danışmanların başarılı olmadığı ortada. İyi hazırlanmış, akılcı metinlerle halka seslenmek lazım.
Canlı bomba daha iyi bir dünya için patladığını sanıyor
-Çocuğumuzun canlı bomba olmaya yöneldiğini nasıl anlarız?
Çocuğu böyle bir kararı veren ailede huzur yoktur. Anne veya baba diğeri tarafından diskalifiye edilmiş, değersizleştirilmiştir. Geçim sıkıntısı olma ihtimali yüksektir. Göç çok büyük bir sorun, kişinin sülalesinin yüzyıldır aktardığı insan olma, aile olma, vatandaş olma terbiyesinin, kültürünün aktarılmasının tamamen kopması anlamına gelir. Bu tür ortamlardaki çocukları birtakım insanların devşirmesi kolaylaşır. Bu tür beyin yıkama durumlarında genç sık sık bir yerlere gider. Topluma karşı yabancılaştırma efekti yaratırlar, dolayısı ile bir tür şizoid duygu donukluğu oluşur.
Yani genci sevinme, üzülme gibi çok temel duygularda donuk hale getirirler. Bir de ideal koyarlar. Dünyanın daha iyiye gitmesi için böyle bir şey yapması gerektiğine inandırırlar. Narsisizm oranı yüksek, asosyal çocuklara yönelirler. Bu çocuklar, genelde geçmişte çok sert muameleye tabii kalmış oluyor. Bedensel veya psikolojik olarak, buna cinsel istismar da dahil. Çocuğun donuk, sabit bakışları olur, etrafı uzak algılar. Hedefe kilitlenmiştir, gittiği yere bakar, etrafa bakmaz.
Çocuklara aktarırsak barış hiç gelmez
-Peki ya çocuklara kim danışmanlık yapacak! Bize sorduklarında bu öfkenin, kutuplaşmanın nesillere aktarılmaması için nasıl anlatmalıyız yaşananları?
Çocuklar, 4 yaşından itibaren ‘ayrılma/bireyselleşme’ sürecini yaşarlar. Bu dönem aynı zamanda, kayıp korkularının oluştuğu dönemdir. 11-15 yaşları arasındaki çocukların çoğu akıl ve biyolojik yaşları uygun ve olup bitenin ne olduğunun farkındadırlar.
Bu durumda, 4-11 yaş arasındaki çocuklara, güvendiği ebeveyn, psikolog tarafından kısa, öz, çok dramatize etmeyen bir üslupla bilgi verilmeli. Bilgilendirmenin sakin bir ortamda, ileride fobi, obsesyon gibi bir rahatsızlığa yol açmaması için gereksiz yorumlar (bilimsel, toplumsal, dini) eklenmemesi, açıklamanın tarzının diyalog içindeyken esnek tutulması lazım.
Kısa, yalın ve politik açıdan tarafsız kalarak, bir yaşam gerçeğini kendilerine bildirmek görevimiz. Yani, “Dünyada bazı insan grupları sorunlarını duyurmak için şiddet yolunu seçerek başkalarına zarar verirler. Bu, yanlış ve haksız bir yöntemdir. Dünyanın her yanında başkalarının haklarına, canına, malına saldıranlara adalet ceza verir.” ilkesini, çocuğun yaşına göre anlatmalıyız. Öfkeyle intikam hissiyle bahsedildiğinde bu öfke, nefret nesiller boyu taşınır. O zaman Türkiye’de hiçbir zaman barış olmaz.
Kurbanların yakınlarını bekleyen tehlike: Tükenmişlik sendromu
- Bu tarz durumlara maruz kalan insanlarda ne tür sendromlar olur?
Türkiye ilk defa bu kadar büyük çapta bir saldırı ile karşılaştı. Felaket düzeyinde bir toplumsal travma var.
Düşmanın belli olmadığı bir savaş durumu yaşıyoruz sanki. Bu büyüklükte ve insan eliyle bilinçli bir saldırıya uğrayan kişilerde ve yakınlarında öncelikle anksiyete ve depresyon belirtilerinde artış görülür, bunlar geçici değilse, 10-15 günü aşarsa tıbbi destek şart. Önümüzdeki dönemde farklı psikolojik sendromlarla karşı karşıya kalabiliriz. Karşımıza çok sık olarak “Tükenme sendromu” da çıkabilir. Kesinlikle işe, güce devam etmeli, bu aklı meşgul eder. Akşamları evde kafa dinlemeli, her türlü sert görüntüden kaçınılmalı.