Yurdaer Okur, Karadayı’dan kazandığı parayla Kadıköy’de tiyatro kurdu, eylülde ‘perde’ diyecek. Aynı mekanda konserler de organize etmeyi planlayan Okur, bir de radyo açıp radyo tiyatrosunu canlandıracak
Karadayı dizisinin efsane karakteri Savcı Turgut’u canlandıran Yurdaer Okur, çok iyi bir oyuncu, ölüyü diriltir. Oynadığı kötü karakter o kadar sevildi ki, dizide senaryo gereği ölmesine rağmen örneği görülmemiş şekilde yeniden dirilttiler. Tiyatro kökenli bir oyuncu olan Okur, bugünlerde başlangıç noktasına dönüyor! Dizilerden ne kazandıysa tiyatroya yatırmış. Kadıköy’de Piri Çavuş sokakta konumlanan tiyatrosu eylül ayında kapılarını açacak. Yanı sıra bir stüdyo ve radyo... Radyo tiyatrosu günlerini yeniden canlandıracak.
Yurdaer Okur, son dönemde bir biri ardına açılan sahnelerle Devlet ve Şehir tiyatrolarına sığmayan gençlerin, ‘belli özel tiyatroların’ da tekelini kırarak yeni bir akım başlattığını düşünüyor. Elbette bunun bir akım mı, moda mı olduğunu zaman gösterecek. Modaysa bir süre sonra sönümlenecek. Akımsa evrilip gelişecek. Her durumda ayakta kalmanın birinci şartı seyirci ilgisi ama hemen onun yanında da ‘sponsor ilgisi’ şart! Yurdaer Okur’la ‘yeni’ tiyatroyu konuştuk, ‘Savcı’ da yanımızdaydı!
Kadıköy’e festival Önerisi
Siz de tiyatro açtınız. Özel tiyatrolar artıyor. Bir sektör olur mu?
Avrupa’da, Paris’te mesela 500’e yakın tiyatro aynı günde perde açar. Bizde Devlet Tiyatroları ve ödenekli tiyatroların dışında böyle bir alışkanlık yok. Onlar da çok az. Taksim’de AKM vardı, Küçük Sahne vardı. İstanbul’da insanların yoğun olarak sosyal aktivite gösterdiği merkezlerde dahi sahne yok. Bir ihtiyaç var.
Sokak kültürünü seven insanların konser dinlemek, tiyatroya gitmek gibi sosyal aktiviteleriyle ilgili çok ciddi sıkıntılar vardı. Gençler, bunu bizden daha önce gördüler. Yaklaşık 5-6 yıldır Beyoğlu’nda bir hareketlenme başladı. Bu hareketlenme birçok genci motive de etti. Konservatuar mezunu birçok genç tiyatro kurdu, Beyoğlu’ndan Karaköy’e indiler. Apartman dairelerinde 50 kişilik yerlerde tiyatro yapmaya başladılar. Yaptıkları işlerle kendilerini tiyatro camiasına kabul ettirdiler. Tiyatro camiası biraz serttir, eskiden kalma bir ataletleri, muhafazakar bir yapıları vardır. Onlara bile kabul ettirdiler. Hatta ödüllere değer görüldüler. Şimdi Beyoğlu’nda kiralar yükseldi. İnsanlar bu nedenle tiyatrolarını kapatma noktasına geldi.
Böyle olunca Kadıköy’e doğru bir akış başladı. Kadıköy her zaman bu tarz olaylarda hep öncü olmuştur zaten. Sol bir gelenek, daha özgürlükçü bir yapı var. Farklı ebatlarda birçok tiyatro açıldı. Moda Sahnesi var, biz varız, Kadıköy Theatron, Küçük Salon var, Baba Sahne açılıyor. Belediye ile de konuşup ileride Kadıköy’de uluslararası alternatif tiyatro festivali yapalım istiyorum. Alternatif tiyatroların merkezi haline gelebililir Kadıköy.
Tiyatronuz nerede?
Entropi Sahne, 14 Mart 2015’te kuruldu. 14 Mart dünya Pi günüdür. Pi sayısı 3,1415 diye gider. Bu da yaklaşık bin yılda bir gelen bir tarih. O güne denk getirmeye çalıştım. Entropi, Kadıköy’de Piri Çavuş sokakta, kapılarımızı eylül ayında yeni sezonla birlikte açacağız.
Entropi yasası (düzensizlik yasası), Pi sayısı ve sokak adından esinlendik. Ancak Kadıköy Sahne’de konservatuar öğrencileri ile ilk oyun olarak Parti’yi sahneledik. Polonyalı yazar Slawomir Mrozek’in, Polonya’yı anlatan ama eğlence olgusu üzerinden ‘varlık, yokluk, eğlence nedir’i sorgulayan oyunu.
Babazula ile birlikte yapıyoruz projeyi. Oyunun bitiminde seyirciler kendilerini Babazula’nın müziğini yaptığı bir partinin içinde buluyorlar. Parti’yi yazın Tunceli, Diyarbakır, Van’da sahneleyeceğiz, turneye çıkıyoruz. Entropi’deki ilk oyunumuz ise İspanyol yazar J. Mayorga’nın ‘Ebedi Barış’ı olacak. Ciddi yatırım yaptık tiyatroya. Sponsor arayışındayız.
18 yaşında tiyatro izledi
Parti’den sonra da müzikle ilişkiniz devam edecek mi?
Entropi Sahne’de akustik konserler, caz konserleri yapacağız. Dünyaca ünlü insanları getirmeyi planlıyoruz. Alt katında bir stüdyo kuruyoruz.
Bir de radyomuz olacak. Oyunlarımızı kaydedip arşivleyeceğiz, oyunlar bittikten sonra radyomuzdan yayınlayacağız. Görme engelliler için yayınlar yapacağız. Klasikleri okuyacağız radyoda, radyo benim hayatımda çok önemli.
Radyo tiyatrosu bugün 30 yaşın altının belki adını duyduğu ama nasıl bir şeydir bilmediği, dinlemediği bir sanat.
Ben radyo tiyatrosundan tiyatroculuğun ilk nüvelerini aldım. 18 yaşına kadar tiyatro izlememiştim. Bafra’da okudum liseyi. Tiyatroyu ilk kez üniversite okuduğum Antalya’da izledim. Birçok radyo tiyatrosu metinleri var.
O metinleri bir araya getirip bir arşiv oluşturacağız ve işte iyi oyuncularla bunları kaydedeceğiz. Anlayacağınız bu yıl hem radyo, hem stüdyo hem de sahneyi kuruyoruz. Radyonun adı da Entropi olacak. Radyo tiyatrosu da bir oyunculuk meselesi, unutulan bir deneyim. Mikrofonun önünde hem oynayıp hem de bütün efektlerini (yürümek, kapıyı açmak, çay içmek) kendinizin yapması aslında seyirlik de bir yandan. Belki de bir oyunda sahneyi stüdyo gibi kurup mikrofonu oynayacağız.
“İnsanların şöyle bir mantığı var: Hak ederek hiçbir yere gelinmiyor kardeşim. Yol bu! Bu nedenle Savcı Turgutlar çok ama Mahir Kara’lar azaldı. Keşke Mahirler çoğunlukta olsa...”
Gençler ‘tekel’i kırdı!
Kendini çevirir mi yeni tiyatrolar?
Çevirir, ilgi hiç fena değil. Ama tiyatrodan para kazanamazsınız. Bir gönül işi bu, ek işler de yapmanız gerekir. Dükkan sahipleri öyle hemen 3 - 5 katına çıkarmasın lütfen kiraları.
Sanata ilgi gösteren şirketler de desteklerini esirgemesinler. Sponsorluk desteğini vergiden düşme imkanları var. Bu tarz politikaların artmasını çok arzu ediyorum.
Alternatif tiyatrolar kendilerine yaşam alanını böyle oluşturabilirler. Gençlerin ne yaptığı ileride anlaşılacak. Yıllarca belli özel tiyatrolar bu işi kendi tekellerinde yürütmüşler, çocuklar yeni yeni cesaretlenip Türk tiyatrosunun bence temelini oluşturacak oluşumları hayata geçirmeye başladılar. Merkezinde gençlerin olduğu çağdaş tiyatronun ayak seslerini duyuyoruz, yeni bir akım bu.
Mahir Kara 70’lerde kaldı şimdi herkes savcı olmak istiyor
Hakikaten inanılmaz oynuyorsunuz Savcı Turgut’u. Geri dönmenize ben de çok sevindim. Ancak insanların kötü bir karakteri bu kadar sevmeleri bana ilginç geliyor? Kötüyü niye bu kadar sevdiler, güce tapınma mı, öyle mi olmak istiyorlar, o nedenle mi sevdiler acaba?
Toplum olarak biz kaybedenin yanındayız aslında hep. Savcı Turgut aşık bir adam. Ne yaptıysa o kadına ulaşmak için yapmış, bir yandan öyle bir mazareti de var yani. O mazaret nedeniyle insanlar o anlamda kendilerini kaybeden tarafta görüyor olabilirler.
Öte yandan yaşamın içinde karşılarında o kadar çok var ki Savcı Turgutlar var ki. Bana aynı dayım gibisin, benim babam da böyleydi, amcamın tıpkısısın diyen o kadar çok oluyor ki.
Gerçekçi bakmak lazım, bir masal kahramanı düşünün, uzaktır iyi olmak, zordur iyiye ulaşmak. Nerede öyle insanlar, var mı Allah aşkına? 70’lerde vardır ama şimdi kaç tane Mahir Kara var. Eskide kaldı o delikanlılık, topluma, çevresine sahip çıkan, mahalle kültürü olan ağabeyler.
Şimdilerde daha çok Savcı Turgutlar var. Dolap çeviren insan çok var ve her yerde karşılarında.
Bankada sırada, politikada, işyerinde, TV’de, vapurda orada burada her yerde. Çünkü bizde kısa yoldan köşeyi dönelim abi dönemi başladı. Nerede alavere dalavere var, biz ordayız. Çünkü insanların şöyle bir mantığı var. Hak ederek hiçbir yere gelinmiyor kardeşim.
Ben bunu tecrübe edemedim, benim önümde bir örnek var, o dolap çevirerek bir yerlere geldi. Demek ki yol bu, öyle mi, peki o zaman artık biz de böyleyiz. Bu nedenle Savcı Turgutlar çok fazla ama Mahir Kara’lar azaldı. Keşke Mahirler çoğunlukta olsa, geçmişe dönebilsek, o kadar kolay olmasa bu kadar dalavere yapmak. Ama maalesef hepimiz Savcı Turgut olmuşuz!
‘Kötülüklerim bitmedi, daha Feride’yi kaçıracağım’
Ölüp de dirilmek nasıl bir duygu? Bir dizide öldürülen bir karakterin geri döndüğünü hatırlamıyorum...
Gerçekten yaşamdan beklentiniz kalmamışsa ve öldüyseniz artık geri dönmenin bir anlamı da yoktur. Ama daha hayatınızın baharında, yapacak o kadar ‘kötülük’ varken gittiyseniz içinizde bir burukluk oluyor. O cehennem ateşinde yanmadan önce, biraz daha biraz daha kötülük yapmam lazım diyorsun!
Mahalle baskısını bilirdik, seyirci baskısını da öğrenmiş olduk... Bu arada daha ne kötülük kaldı Allah aşkına yapacağınız?
Daha Feride’yi kaçıracağım! Seyirci baskısı da değil aslında, çok ekstrem bir karakter Savcı Turgut. Onun işlediği bir cinayet etrafında insanlar bir araya geldi. Hikaye açısından önemli bir karakterdi, yokluğu ile birlikte hikaye de başka bir yöne gidemedi.
Ana kurguda olan bir karakter olduğu için insanlar özledi. Ortak bir çağrı, bir enerji oluştu bence ve döndüm. Benim de içimde kalmıştı, yarım bırakmış gibi hissediyordum. İçimde bitirmediğim bir karakterdi. Seyirciden tek bir
olumsuz tepki gelmedi, ‘nasıl olur, ölen adam nasıl canlanır?’ diye. Aksine sanki herkes dönmesini bekliyormuş gibi bir tepkiyle karşılaştık. Herkes mutlu, ben mutluyum, seyirci mutlu, senarist, yönetmen mutlu.
Çocukları ciddiye alacak
Savcı’nın paraları tiyatroya gitmiş anladığım kadarıyla. Eşiniz ne diyor?
O benden deli, çok destekliyor. Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde öğretim görevlisi idi. Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nda oyunculuk yaptı. Suzi Nar dünyaya geldikten sonra bir süre ara verdi. Nar, üç yaşına bastığında yeniden çalışmaya başlayacak.
Çok iyi oyucudur. Minik bir kızınız olunca dünyaya çocukların gözüyle bakmaya başlıyorsunuz. Pazar günleri çocuk tiyatrosu yapacağız. Atölyeler kuracağız, resim atölyeleri. Nadir Baylan ile konuştuk onun atölyeleri olacak. Çocuklara özel koltuklar yapıyoruz, pazar günleri ailelerin çocuklarını güvenle bırakacakları, kaliteli, onları ciddiye alan oyunların olduğu özel projeler yapacağız. Kızımın da tiyatro ve resimle haşır neşir olmasını istiyorum. Tiyatroyu ona bir şey bırakmak istediğim için de kurdum.