Songül Hatısaru

Songül Hatısaru

songul.hatisaru@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yazar Ayşe Kulin, “Romanımın en önemli cümlesini kurarken bırakın yakın ailemi, dünürüm hastalanıp ararsa kapatırım bilgisayarı, ailemin beklediği yere giderim” diyor. Kulin, milyonların sevgisini hayatın bu denli içinde olmasına bağlıyor

‘Önce anneyim sonra yazar’
Ayşe Kulin, Türkiye’nin çok sevilen ve satan yazarlarından biri... Haliyle insan sabah kahvesini içip yazmaya başladığını düşünüyor. Ancak kendisiyle buluşmak için Bodrum’dan, Alaçatı’ya geçme planlarım iki kez torun engeline takılınca durumun hiç de öyle olmadığını anladım. Her biri yüzlerce sayfa kalınlığında, en çok satanlar listesine giren kitaplar yazan Kulin evde torun bakıyor ve görüşme günü veremiyordu!

Haberin Devamı

Allah’tan oğlu Selim çocukları bir gün önce aldı da Alaçatı Exclusive Alkoçlar Otel’de buluşup sohbetimizi gerçekleştirebildik. 8 torunu olan, 74 yaşına basan Ayşe Kulin hiç de öyle babaannelere benzemiyor. İncecik vücudu, zarif hareketleri, alımlı yüzüyle “yaşsız kadınlar klübünde” yerini almış.

Bu arada gördüğüm kadarıyla Alaçatı’da Pegasus’un da desteğiyle sörf turizmi büyüyor. Pegasus Airlines PWA Windsurf Dünya Kupası yarışlarında yerli yabancı turistlerden beklentilerin üstünde bir ilgi vardı.

Heyecanlı yarışların bir bölümünü izledim, Kulin’le kadınlık hallerini de konuştuğumuz sohbetimizde Çağla Kubat’ın kadınlarda yabancı rakiplerinin ardından üçüncü olması Alaçatı gündeminin bir numaralı konusuydu.

‘Mecburen’ torun bakıyor

Ayşe Kulin en çok satanlar listesini sallayan ‘Adı: Aylin’ biyografik romanı ile şöhret oldu. Çoğu senaryolaştırılan Sevdalinka, Köprü, Nefes Nefese, Veda gibi romanlarıyla okurlarında bağımlılık yapan Ayşe Kulin sorularımı yanıtladı.

Az daha bugün de buluşamıyorduk! Torunlara bakmanız mecburiyet mi, bir tercih mi?

Vallahi mecburiyetten. Oğlum Selim İngiltere’ye yerleşti. Ziya 4, Kiara 6 yaşında. Amerikalı gelinimin Türkiye’de oturma izni olmasına rağmen Amerika’dan başvuru yapması gerekti. Amerika’ya gitti vize işlemleri için. Urla’da bütün yaz çocuklar bende kaldı. Dört çocuğum, sekiz de torunum var. Sekiz torun da şimdi burada, geçen akşam beşi bizde yattı. Yer kalmadı. Evimde her zaman torunların oyuncakları, yatakları, odaları hazırdır. Önce anneyim, sonra büyük anneyim, ondan sonra yazarım. Bunu övünerek söylemiyorum, yazar kimliği önde gelen insanlar daha iyi yazar oluyorlar.

Haberin Devamı

Yazımı yazarken, romanımın en önemli cümlesini kurarken bırakın yakın ailemi, dünürüm hastalanıp ararsa, ‘Romanımı yazıyorum, cümlemi bitireceğim’ diyemem. Kapatırım makineyi ailemin beklediği yere giderim, çoluğumun çocuğumun yanına koşarım.

Çok satanlar peşinci

Ama çok satmanın bir sorumluluğu da var...

Var tabii, bu yaz 7. imza gününü Bozcaada’da yaptım. Bir ifşaatta bulunayım biz çok satan yazarlar paramızı peşin alıyoruz. Biz yayınevine, ‘lütfen paramızı peşin verin demiyoruz’ ama yayınevleri başka yerlere gitmeyelim diye, bağlamak için peşin veriyorlar. Param, kitabımı verdiğim anda cebimde. Ondan sonra imza günlerine gitmem, şehir şehir dolaşıp o kitabı sattırmaya çalışmam yayıncıya olan sorumluluğum. Bunu her zaman yerine getiririm, hatta bir yere gidiyorsam telefon ediyorum, ‘buraya gidiyorum isterseniz orada bir imza günü yapın’ diyorum. Ama yapmayabilirim de çünkü bana maddi bir katkısı yok.

Haberin Devamı

Kolay yazıyorsunuz sanki...

Keskin yalnızlıklara ihtiyacı olan yazarlar var. Ben o şekilde yazamam, hayatım buna müsaade etmiyor. Hayatın içinden yaşarken yazmalıyım romanımı. Belki de o yüzden romanlarım çok samimi oluyor. Mutfakta oturup yazıyorum mesela yemeğim yanarsa gidip altını kapatayım, diye. Çok halkın içindeyim, markette, metroda her yerde görürsünüz beni.

Çok satan kitaplar yazıyorsunuz, bunun bir matematiği var mı?

Matematiğim her zaman çok zayıftı. Onu romanda tutturamam, yapmaya da kalkmam. Böyle proje şeklinde yazanlar var. Romana bir fikirle oturuyorum tabii ama yazmaya başladığım anda sanki bir yere bağlanıyorum, ondan sonra açılıyor benim yazım. Kamera arkasında çalışmış olmanın bir vizörden bakar gibi olayları görmeme yardımcı olduğunu kabul ediyorum. İkincisi hayatın içinde yaşarken yazıyorum, hayattakileri de kitaba katıyorum. Ama tabii bunlar doğru şeyler mi çünkü kitabınız o günün kitabı oluyor, ileriye kalır mı bilemem.

‘Devlet kadını evde görmek istiyor’
Modern yaşamda birçok kadın çalışıyor ve onların çocukları bırakacak bir anneleri de yok artık.Kadınlara çalışın deniyor ama sosyal devleti de göremiyoruz.
‘Önce anneyim sonra yazar’
Kimse kadınlara çalışın falan demiyor, aksine çalışmaması için ellerinden geleni yapıyorlar, ‘otur çocuk yap’ diyorlar. Devletin politikası kadınları evlerinde tutmak, biz giderek Ortadoğululaşıyoruz, Avrupalılaşmıyoruz, öyle olsaydı fabrikalara kreş zorunluluğu getirilirdi.
Sosyal medya intihar sebebi bile olabilir
Sosyal medyada var mısınız?
Nihayet benim de Facebook, twitter ve benzeri sosyal medya etkinllerini düzenleyecek bir ajansım oldu. Benimle ilgili her şeyi, imza, etkinlik haberlerimi orada yanlıyorlar. Kitaplarım Amazon’da basılıyor. Çok satanlar listesinde. 2 yıl önce, ‘Nefes Nefese’ kitabım birinci sıraya kadar yükseldi, kolay bir şey değil bir Türk’ün oralara çıkması. ‘Adı: Aylin’ basıldı şimdi, Veda’yı ve iki kitabımı daha çevirdiler. Sosyal medya ile hiç ilgim yoktu, ajansım girin, bakın dedi.
Bir kere girdim, Ayşe Kulin diye baktım, 52 tane çakma Ayşe Kulin Facebook çıktı. Korkunç bir şey sosyal medya. İnsanı ya göklere çıkarıyorlar, kendinizi hakikaten bir şey zannedebilirsiniz ya da intiharlık hale gelebilirsiniz. Türkiye’de bir gruba ait olmadığınızda kimseye yaranamıyorsunuz.
Gölgenin esir aldığı Romanis’i yazıyor
Yeni kitap hazırlığı var mı?
Bitiyor, inşallah kasımdaki kitap fuarına yetiştireceğiz... Tamamen yepyeni bir konu ile okurun karşısına çıkıyorum. Ben de heyecanlıyım çünkü çok değişik bir şey yazdım.
Gelecekte bir zamanda, olmayan bir ülkede geçen bir hikayeyi anlatıyorum. Romanis diye bir cumhuriyetin içindeyiz, isimler hiç bir yere ait değil, olmayan isimler. Güneşi tutulmuş, değişik bir ülkedeyiz, güneşten istifade edemiyoruz. Kaynaklar mecburen tükeniyor çünkü güneş yok, yeşillikler yapay, insanlar öyle bir ortamda yaşıyorlar. Bir gölge var ülkenin üstünde. Margaret Atwood’un, ‘Damızlık Kızın Öyküsü’ kitabı beni çok etkiledi, ondan da bahsediyorum zaten kitapta.
Transfer parasını futbolcular alır, ben hiç almadım
Transfer parası aldınız mı hiç? Yüksek transfer ücretleri olduğu konuşuluyor...
Ben hiç öyle bir para almadım. Onu futbolcular alır diye biliyorum. İki yayınevim var, 10 yıl Remzi’deydim, sonra Everest’e geçtim.
Ona transfer parası diyemem o bir avanstı. Transfer parası nasıl olur bilmiyorum.