Dizi aşkı gerçek olan Sarp Levendoğlu, Birce Akalay’la evliliğinin birinci yıldönümünde deneyimlerini anlattı. Birbirlerini ‘rahat bıraktıklarını’ söyleyen Levendoğlu, “Birce’nin hayatının temelinde kendisi var, ben yokum” dedi
Sarp Levendoğlu 2 metre boyunda koca cüsseli, yakışıklı mı, yakışıklı genç bir adam. Ancak bir o kadar romantik ve alçak sesle konuşuyor. Emret Komutanım, O Şimdi Asker filmlerinden, Lise Defteri, Çınaraltı, Küçük Ağa gibi popüler dizilerden tanıyoruz onu. Oyunculuğa altı yaşında başlamış. Saint Benoit Lisesi mezunu.
İlk oyunculuk denemesini dayısı yönetmen Mustafa Altıoklar’ın bir projesinde yapmış. Ancak dayım var dememiş işin felsefi yanına kafa yormuş. Hem oyunculuk hem sinema eğitimi almış. Bilgi Üniversitesi’nde Görsel İletişim Tasarımı, İstanbul Kültür Üniversitesi’nde ise oyunculuk okumuş.
Asmalımescit sakini
Yıllardır Beyoğlu’nun orta yerinde Asmalımescit’te oturuyor. Yönetmen aynı zamanda, Emret Komutanım ve Gece Gündüz dizilerinde yönetmenlik de yaptı. Geçen yıl sevenlerine ihanet ederek (!) Küçük Ağa dizisinde başrolü paylaştığı Birce Akalay ile evlendi. Sarp Levendoğlu bugünlerde yaz dizilerinden ‘Ne Münasebet’te döktürüyor. Sorularıma içten cevaplar verdi...
“Sektörün şartlarında çok kısa sürede bir üretim isteniyor. Diziler bu denli uzunken, bu kadar az zamanda çok da kaliteli bir şey yapmak mümkün değil. İşin tabiatına aykırı”
İnanoğlu ikna etti
Küçük Ağa dizisinde kamera stop dediğinde sevmeye devam ettiniz... Eşiniz Birce’yi kaçıncı bölümde sevdiğinizi anladınız?
İkinci bölümün çekimlerinde. Aslında ikimiz de çok da böyle ilişkiye inancı olan dönemler geçirmiyorduk. İlk tanışmamız da enteresandır. Küçük Ağa projesi geldi.Senaryoyu okudum, menajerim Zeynep Koşar’a, ‘Yumurcak dizisinde oynamak istemiyorum, daha alternatif bir proje düşünüyorum’ dedim. Aradan vakit geçti, Zeynep sıkıştırıyor, ben ise kötü adam oynamak, biraz eğlenmek istiyorum o aralar. ‘Türker Bey seninle tanışmak istiyor’ dediler.
Koca Türker Bey tanışmak istiyor, gitmemek olmaz, ‘Tanışalım ama söylediniz değil mi rolü oynamak istemediğimi’ dedim. ‘Söyledik, söyledik’ dediler, gittik Türker Bey’e.
‘Gel oğlum otur dedi, yumurcak dizisi vardı, oğlum İlker oynadı yıllar önce. Filiz Akın’ı Birce Hanım oynuyor, yumurcağı Emir Berke Zincidi, sen de Kartal Tibet’i oynuyorsun oğlum. Çocuk biraz yaramaz, sizi birleştirmeye çalışıyor falan, eğlenceli bir iş, gerisini aşağıda muhasebede Yılmaz Bey ile konuşursun’ dedi. Türker Bey’i tanıyınca anlıyorsunuz, hayır demek mümkün değil.
Aileler ilişkide yok
Kader ağlarını örüyor yani…
Evet, Birce ile daha önce hiç karşılaşmamıştım, o da oyuncuydu ama tuhaf bir şekilde yüzünü de hatırlamıyordum.
Çekimler yaklaştı, 3 gün sonra 8 yıllık karı koca olacağız, çocuğumuz var. Hala tanışmamışız. ‘Arkadaşlar, Birce Hanım’la tanışabilir miyiz artık’ dedim. Ama buluşamıyoruz bir türlü, ‘Ev taşıyor, çok koşturuyor bu aralar’ diyorlar.
‘Eyvah şimdi sette bir sürü problem falan, neyle uğraşacağız’ diyorum kendi kendime.
Çekimlere tam üç gün kala tanıştık. Odaya girdim, ‘Aaa ne güzel kızmış’ dedim kendi kendime. Elektriğimiz tuttu, ilk gün hiç prova yapmadan girdik, oynadık.
Nasıl açıldınız peki?
Zor bir dönem geçirmişti, çok dikkat ediyordum. Sonra daha iyi tanıdım, hayatı çok da rahat yaşayabilen bir insan da değil. İkinci bölümün çekimlerinde durum tamamdı ikimiz içinde, açılmaya gerek kalmadı!
Klasik evlilik sorunları vardır, mesela sizin hayatınızda bir kayınvalide sorunu var mı?
Evlenmeye karar verdiğimizde bir anlaşma yaptık. Ailelerimiz değil biz evleniyoruz. ‘Ailelerimizi ve onlarla olan ilişkilerimizi hiçbir şeye karıştırmayacağız’ dedik. Sen aradın, bayramda aramadın, niye aramadın böyle şeyler yok bizim ilişkimizde.
Röportaj sırasında bir ara içindeki vampir ruhu açığa çıkan Sarp Levendoğlu’nu evlilik ve ilişkilerle ilgili sorularımla gerçek hayata döndürdüm.
Dizi temposu çocukların gelişimine engel
Çocuğunuz dizide oynamak isterse izin verir misiniz?
Vermem. Pedagojik olarak çocuğun kendi yaşıtları ile arkadaşlık etmesini doğru bulduğum için çok sete de gitsin istemem. İstiyorsa, ileride eğitimini alıp meslek olarak yapabilir.
Ama erken yaşta oyuncu olmak ister istemez deforme ediyor çocuğu. Bir de fiziksel olarak yıpratıcı bir iş, çocuk sağlıklı büyümesi için gerekli olan uykuyu almıyor, yoruluyor her şeyden önce.
Anneniz ne iş yapar?
Hakimdi, İstanbul 2. İdare Mahkemesi başkanı idi. Babam 33, annem 30 yaşında iken ayrıldılar. Anne ve anneanne ile büyüdüm. Annem daha sonra yapımcılık da yaptı. Emret Komutanım’ın yapımcısı annemdi.
Bir yüzbaşı karakteri arıyorlar, Saner Ayar, ‘Lise Defteri’nde bir çocuk vardı; uzun boylu, esmer kalın kaşlı, onu oynatsanıza’ diyor. Annem, ‘O çocuk benim oğlum!’ diyor.
Yeni diziniz nasıl gidiyor?
Çok eğlenerek çalışıyoruz. Eskiden Mavi Ay vardı, ondan biraz esinlenmiş.
Pelin Akil ile oynadığım, iki zıt karakterli avukatın mecburen birlikte çalışmaları temeline dayanan ve her bölümde bir dava çözdükleri yarı polisiye bir dizi.
Oyunculuk, çocukluk
Hep iş yapan dizilerde oynadınız. Var mı bunun bir formülü?
Oyuncular içinde bir sosyal hayatı, cemiyet hayatını tercih etmeyerek, sokakta vakit geçirerek doğru tercihleri yapabiliyorum diye düşünüyorum. Nasıl Beyoğlu’nun ortasında oturuyorsun diyorlar. 20 yıldır oturuyorum, hiç de rahatsız eden olmadı şu ana kadar.
İnsanların aşağı yukarı ne isteyip, ne istemeyeceğini biliyorum, iyi senaryo okurum. Beyoğlu, Eminönü, Sirkeci, Kapalıçarşı’da alışveriş yaparım hâlâ. İnsanlarla iletişim halinde olmam, fotoğrafları kaydetmem, görmem koklamam lazım.
Kendime ters şeyleri oynamayı çok seviyorum. Ben kimseye zarar veremem ama böyle manyak bir polis oynamak hoşuma gidiyor. Oyunculuk çocukluk aslında. Koskoca adamım elime silah veriyorlar, polisçilik oynuyorsun. Bütün hikaye bu, oradaki çocuk gibi olabilmek, o duyguyu kaybetmemek.
‘İlk rolüm dayımın torpiliydi’
Mustafa Altıoklar’ın yeğenisiniz. Sektörde bir dayınızın olması avantaj mı dezavantaj mı?
İlk başta tabii fırsat. Benim yerine başka birini tercih edebilirdi şirketin içinde. İpek Bilgin ile günlerce çalıştım ama dayımın çektiği dizide oynamak için. Böylece ilk işim dayımın projesi oldu. Bu proje dışında biz Mustafa ile bir daha çalışmadık. İlk başta torpil yaptı, ben de olsam torpil yapardım yeğenime!
Oyunculuğu sevdim, çok kafa yordum, eğitimini aldım. Oyunculuk ve sinema okudum. Tezimi sinema üzerine yaptım. Oyunculuk eğitim gerektiren bir meslek. İnsan kendini bilir, eğitimini almasam sokakta rahat dolaşamazdım, o zaman, ‘dayısı var oynuyor’ derlerdi.
Evlilikleri çevre bitiriyor
Ünlüler dünyasında evlilikler çok güzel başlıyor. Ama genelde bir yastıkta kocamıyorlar. Neden acaba? Marjinal insanlar mısınız!?
Seviliyor olmak güzel bir şey ama tanınıyor olmak yıpratıcı. Dedikodu yapmak ayıp bir kere. Çok meraklı bir toplumuz. Sanki bazı insanlar yaşıyor, bazıları da onlara bakıp kendilerini tatmin ediyor gibi bir durum var.
Eşinizle tartıştınız, normal evliliklerde her dakika olabilecek bir şey bu değil mi? Ama bunu birisi çekti ve gazetede haber oldu. Sürekli bunun haberi yapılınca ister istemez insanlar etkilenebilir.
Çevre ve beklentiler yıpratıyor. Sürekli soruyorlar çocuk ne zaman? Sana ne kardeşim, ben sana soruyor muyum?
Beni altı kere boşadılar mesela. Açıyorum, okuyorum, ‘A boşanmışız sevgilim’ diyorum gülüyoruz. Ama babam arıyor mesela, ‘Oğlum iyi misin’… Dedem arıyor, ‘Ya dede valla bir şey yok’ diyorum. Bunlar yıpratıcı ve yorucu oluyor zamanla. Ben şöhretin bedelini ödemek zorundayım belki ama babam da değil yani.
Deli Orman’da boksör olacak
Film projesi var mı?
Murat Seker ile ‘Deli Orman’ adında bir film yapacağız. Boksun Türkiye’deki yeri ve genel olarak spora yaklaşımı eleştiren ama temelinde bir intikam öyküsünü anlatan, bir boksörün hikayesini konu alan bir film... Önümüzdeki sene çekmeye başlayacağız. Rolüm için günde 1.5 saat boks yapmaya başladım.
6 yaşından beri spor yapıyorum zaten, basketbol, koşu... Her sabah ormana koşmaya gidiyorum.
‘Birbirimize katlanmıyoruz’
Bir yıl yeterli bir pratik evlilikte. Sinirlerinizi bozan şeyler var mı!
Sektörün şartlarında çok kısa sürede bir üretim isteniyor. Diziler bu denli uzunken, bu kadar az zamanda çok da kaliteli bir şey yapmak mümkün değil. İşin tabiatına aykırı. Ama Birce çok mükemmeliyetçi bir insan, her şeyin çok doğru olmasını istiyor, olmadığı zaman da bazen geriliyor. Bu eve de yansıyor. Ben biraz daha rahatım, hayatı çok ciddiye almamayı biliyorum. Bazen o gergin olurken, ‘Ya tamam ben de aynı sektörde çalışıyorum, ben de yoruluyorum’ deyip gerildiğim zamanlar oldu. Bunu söylüyorum ona açık açık.Mesela ben telefonda, ‘Sıkıldım, çok uzun anlattın, hadi en yakın kız arkadaşını ara’ diyebiliyorum. O da bana, ‘Sıkıldım sevgilim kapatsana’ diyebiliyor. Yalan olmasın, kimse kimseyi idare etmesin istiyorum. Çünkü insan bir yere kadar birini veya bir şeyi idare eder, o yerden sonra bastırmanın patlaması çok gereksiz ve büyük olabilir. Biz birbirimize hiç katlanmıyoruz. O da çok özgür ruhlu ben de. Çok da hoşuma giden bir şeydir Birce’nin hayatının temelinde kendisi var.
Herkesin hayatının merkezinde kendisi olmalı. Hiç kimse kişinin kendisinden daha değerli değil, bu nedenle birçok şeye çok da üzülmeye değmez. Sonuçta seçilen bir şey eş. Sana zarar veriyorsa dünyanın sonu değil ayrılır yeni bir seçim yaparsın.
Siz çok yakışıklısınız, Birce de çok güzel bir kadın. Kıskançlıklar oluyor mu?
Hiç olmuyor, o yüzden de çok seviyorum Birce’ye belki de. Çünkü daha önceki ilişkilerimde, ‘Neden beni hiç kıskanmıyorsun’ cümleleri yüzünden çok tartıştım. Niye kıskanayım insanın ilgi çekiyor olması partnerinin hoşuna gidecek bir şey. Birce de öyle düşünüyor. Her insan kıskanır ama medeniyet çerçevesinde hayvanla insanı ayıran şey o işte. İnsanın kıskançlığını kontrol edebilmesi lazım. Bir de ayrıca o kadar kıskansam, ayrılırım manyak mı olacağım. Niye kendime bunu yapayım...