Hatay’ın tarihi merkezinin yeniden hayat bulması için Türkiye Tasarım Vakfı, Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde çalıştay düzenledi. Antakya Tarihi Kent Merkezi Koruma Amaçlı Planlama Çalışmaları için aralarında yabancıların da olduğu 15 farklı disiplinden uzman İstanbul’da buluştu...
Depremde yüzde 80’i yıkılan Hatay’ın tarihi kent merkezi ile ilgili koruma amaçlı planlama çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda yürütülüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın inisiyatifiyle, ulusal ve uluslararası alanda tarihçilerden, arkeologlardan, yer bilimcilerden, şehir plancılarından ve mimarlardan oluşan bir çalışma grubuna liderlik eden Türkiye Tasarım Vakfı, Bilim Kurulu’nun çalışmalarında gönüllü yer alarak koruma planları ile Hatay’ı, aslına uygun şekilde ihya süreçlerinde çalışmaya başladı.
Hatay’da tarihi ve arkeolojik araştırmalar, bölgenin doğal ve sosyolojik yapısı, kent hafızası ve mimari dokusu üzerine çalışmalar tamamlandıktan sonra oluşturulan tasarım ve planlama sürecini üstlenen ve danışma ekibini koordine eden Türkiye Tasarım Vakfı, Atatürk Kültür Merkezi’nin fuaye alanında geçen cuma günü bir çalıştay düzenledi.
Soldan sağa; Letizia Garzoli, Nathaniel Moore, Loukia Iliopoulou, Mehmet Kalyoncu, Cem Yılmaz, Bünyamin Derman
15 farklı disiplinden uzman buluştu
15 farklı disiplinden yerli ve yabancı fikir önderlerinin ve Hatay’a gönül verenlerin katılımıyla yapılan çalıştayda, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Foster+ Partners, KEYM (Kentsel Yenileme Merkezi) ve DB Architects iş birliğinde yürütülen çalışmalar masaya yatırıldı.
Çalıştay, bölgede yaşayanların ihtiyaç ve beklentilerini de dikkate alan kolektif bir disiplinle, katılımcı ve şeffaf bir şekilde yürütüldü.
Türkiye Tasarım Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kalyoncu, katıldığı çalıştaya ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Hepimiz için tarihsel ve millî bir önemi olan Hatay’ımızın tarihi merkezinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın öncülüğünde yürütülecek koruma amaçlı planlama çalışmalarına Türkiye Tasarım Vakfı olarak gönüllü katkı için yakın zamanda aksiyon almaya başladık. Değerli paydaşlarımızın da katılımıyla düzenlediğimiz çalıştayda bu aksiyon planlarını tartıştık. Ulusal ve uluslararası uzmanlarla birlikte oluşturduğumuz çalışma grubumuz ve Hatay’a gönül veren tüm paydaşlarımızın katkısı ile bu eşsiz mirasın bizden sonraki nesillere aktarılmasını ve tarihi Hatay merkezinin korunmuş kültür mirasıyla birlikte daha yaşanabilir ve dayanıklı bir hale gelmesini amaçlıyoruz. Çalıştay raporumuzun, ülkemizin tarihi kent merkezlerinin geleceğine ışık tutacak bir değer ortaya koyacağına inanıyoruz.”
‘İş birliği örnek olsun’
Şehri yeniden kalkındırmayı kendilerine vazife edindiklerini ifade eden Kalyoncu, kentleri ileriye taşımak amacıyla hareket ettiklerini ve Cumhuriyetin 100. yılına yakışır kentsel stratejiler oluşturarak şehirlerin kentsel refah seviyesini artırmayı amaçladıklarını vurguladı.
Günümüzde iklim krizi, küresel ısınma, göç gibi küresel sorunların tüm dünyanın gündeminde yer aldığını belirten Kalyoncu, bunun çözümünde iş birliğine dikkat çekti. Kalyoncu, “Bizim hayalimiz iş birliği kurgusunun Türkiye’den çıkıp tüm dünyaya bir model olabilmesi. Hatay’daki çalışmalarımızı başarıyla tamamlayabilirsek bu iş birliği ruhunu daha fazla gecikmeden İstanbul’un problemlerinin çözümüne de dahil ederek etkili ve faydalı sonuçlara ulaşabiliriz” dedi.
Kentsel tasarım çalışması
Proje paydaşlarından Foster + Partners Ortağı ve Stüdyo Lideri Nigel Dancey ise, “6 Şubat’ta yaşanan felaketten sonra, bölge halkı ile birlikte çalışmak ve Türkiye’deki mimarlık, planlama, kentsel tasarım ve mühendislik uzmanlarıyla iş birliği yaparak tarihsel Antakya kenti için yapılacak planlamalara yardımcı olmak için sabırsızlanıyoruz” dedi.
Yaya yolu odaklı planlama
Planlama dönemindeki en önemli unsurun toprak kaybetmeden dönüşüm olduğunu vurgulayan DB Mimarlık Kurucu Ortağı Bünyamin Derman sözlerine şöyle devam etti: “Hatay, Efes’ten sonraki en büyük antik kentleri barındıran bir Roma şehri. Yüzde 80’i yıkılan kentin hem arkeolojik hem de dini mozaik özelliği, Hatay’ın daha özel bir şehir planlamasına ihtiyacı olduğunu ortaya koyuyor. Bu ihtiyaçlar ışığında geleceğin dünyasını göz önünde bulunduracak şekilde altyapı çalışmaları ve akıllı şehir uygulamaları öneriyoruz. Buna göre; merkez bölgeleri, idari binaları şehrin çeperlerine atmamız, şehrin alt tarafında akan bir ulaşım, üst tarafında da raylı sistemleri oturtmamız gerekiyor. Ayrıca camileri, kiliseleri ve havraları öne çıkararak şehrin siluetini oluşturmasını, böylece kimliğini korumasını planlıyoruz. Şehri 1940’ların eski Hatay’ına kavuşturmak istiyoruz. Asi Nehri’nin yeniden kimliklendirilmesinden, yeşil alan planlarına; Uzun Çarşı’nın, kiliselerin, camilerin, hamamların ve havraların, dolayısıyla şehrin taşıyıcı ayaklarının yeniden yapılanmasına kadar çalışmalarımızı titizlikle yürütüyoruz. Hatay, sur içi bir şehir olduğu için yaya odaklı ve tarım avlularının yaygın olduğu bir şehir planlamasına ihtiyaç var.”
Şehir özgün kimliğini korumalı
Yapısal mühendislik ve felaket risk azaltma alanlarında uluslararası düzeyde çalışmalar yapan Japon Yapı Mühendisi Dr. Kit Miyamato da çalıştaya katılan uzmanlar arasındaydı. Hatay’daki yıkımın büyüklüğünü algılamanın zorluğuna dikkat çeken Miyamoto sözlerini şöyle sürdürdü; “Hatay’ın benzersiz güçlerini ve kültürünü kullanarak özel sektör yatırımlarını çekmek için çaba göstermeliyiz.
Hatay zengin bir tarihe ve canlı bir kültüre sahip, bunu vurgulamak önemli. Bu özgünlük uluslararası yatırımcılar için büyük bir çekicilik unsuru olabilir. Hatay’a yönelik küresel ilginin kaçırılmaması gereken bir fırsat sunduğuna inanıyorum. Şehrin benzersiz kültürünü benimsemek önemli. Hatay, kendi özgün kimliğini korumalı. Şehrin büyük zorluklarla karşı karşıya olduğu inkar edilemez, ancak kent aynı zamanda dönüşüm ve ilerleme için büyük bir potansiyele sahip.”