FIFA Başkanlığı’na aday olan Ürdün Prensi Ali bin el-Hüseyin, yolsuzluklarla çalkalanan kurumun kasasında 1.7 milyar dolar olduğunu, başkan olursa şimdiye kadar yanlış yerlere harcanan bu parayı yeni sahaların inşası ile kadınlar ve çocukların futbola dahil olması için kullanacağını söyledi
Batı kültüründe hiç alışık olmadığımız türde ve çapta yolsuzluklarla boğuşan FIFA (Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği) yeni başkanını arıyor... ABD’de açılan yolsuzluk davası kapsamında, 17 yıl boyunca FIFA’nın başkanlığını yürüten Sepp Blatter, üst düzey yöneticileri, rüşvet alındığı ve kara para aklandığı gerekçesiyle 27 Mayıs’ta Zürih’te düzenlenen operasyonla gözaltına alınmıştı. Blatter ile birlikte UEFA Başkanı Michel Platini ve FIFA Genel Sekreteri Jerome Valcke’nin görevleri de askıya alınmıştı. Aslında şaibeler uzun süre önce başlamıştı... Bugün kurumun başkanlığına talip olan Ürdün Prensi Ali bin el-Hüseyin, yolsuzluğa isyan edip adaylığını açıklamıştı...
Elbette 26 Şubat 2016’da İsviçre’nin Zürih kentinde yapılacak seçimlerde rakipleri de olacak. Ancak FIFA Başkan Yardımcısı olarak görevini sürdüren Prens güçlü bir aday. Futboldan anlıyor, camia tarafından seviliyor. Gençliğinde futbol oynamış, iyi bir orta saha oyuncusu, en çok bir prense yakışan cümlelerle ‘kontrol etmeyi severim!’ diyor. Ürdün Kralı Hüseyin’in oğlu Prens Ali bin el-Hüseyin 40 yaşında. 1999’da Ürdün Futbol Federasyonu’nun başına geçti. Futbola ilgisi sınırları aştı, bir yıl sonra Batı Asya Futbol Federasyonu’nu kuran Prens Ali, bu süreçte Müslüman kadın sporcuların katıldıkları etkinliklerde başörtü takma zorunluluğunu kaldırdı.
Seçim kampanyası için ziyaret ettiği ilk ülke Türkiye oldu. Bir sonraki durağı Afrika. Türkiye ziyaretinde bir araya gelme ve kampanyasının detaylarını dinleme fırsatı buldum. Rüşvet skandalıyla sallanan, çatısından pis kokuların geldiği FIFA’ya itibarını geri vermek istiyor. Bu nedenle kurumun güvenilirliğini artırmak ve şeffaflık kampanyasının saç ayakları. Gönlünde ise futbolu daha geniş kitlelere ulaştırmak, özellikle kadınları ve çocukları ‘oyuna dahil etmek’ var.
Bir Batı kurumunun etik çıtasını yükseltmeye Ortadoğu’dan aday Prens Ali bin el-Hüseyin seçilirse ilk müslüman başkan olacak.
Şeffaflık şart!
-Güzel vakit geçirme, dostluk, kardeşlik derken nasıl oldu da futbol böyle kirlendi, hem de en tepeden?
Futbol dünyadaki en popüler spor. Hangi ülkeden olursanız olun, geçmişiniz ne olursa olsun herkes futbolda bir şeyler bulabilir. Futbolun nasıl yönetildiği birçok şeyin gerçekleşmesine vesile olur. Futbol çok sevilmesine rağmen, FIFA’nını itibarı bunun tersi.
Bu yüzden 4 yıl önceki yönetici seçimlerine katıldım, insanların çoğu değişim istedi. Geçmişte yapılan davranışların tekrarlanmasını istemediler. Değişimin tek yolunun başkanlığının değişmesiyle olabileceğini fark ettim. Yeni bir düşünce şekli getirmeliydik, yeni pencereler açmalıydık.
Şeffaflık şarttı, değişim sözde kalmamalıydı, davranışlarda da görülmeliydi. FIFA’nın kasasında duran kaynak gelişime ve markanın itibarının iyileştirilmesine harcanmalıydı. Öncelik futbolcularda, taraftarlarda olmalıydı. Organizasyon hizmet etmek üzere var olmalıdır. Sadece yönetim organı olmamalı. Misyon karışırsa böyle sonuçlar ortaya çıkabiliyor.
Ürdün Prensi Ali’nin hem futbola hem de yaşadığımız coğrafyaya ilişkin pek çok hayali var. “Futbol Ortadoğu’yu sakinleştirebilir mi?” sorumu, “Futbol insanları bir araya getirmek için kullanılabilir, daha önce gördük, herkes futbolu sever” diye yanıtlıyor.
-FIFA büyük bir organizasyon, kasasında ne kadar var?
1.7 milyar dolar civarında bir kaynağa sahip. Böyle bir rezerv tutmak saçma, merkez bankası mı burası? Kaynak futbolun gelişimi ve ihtiyacı olan federasyonları geliştirmek için kullanılmalı.
Muslukları açacak
- Hakikaten büyük bir kaynak. Bu kaynak futbol adına nasıl kullanılabilir?
Buradaki en temel konu bir geliştirme komitemiz olacak. Bunlar bir futbol federasyonuna senelik 250 bin dolar veriyorlar. Biz bundan fazlasını yapmalıyız. Biz federasyonların kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamalıyız. Onlara güvenmeliyiz. FIFA’da kaynağın çoğu binalara, yönetim merkezlerine harcanıyor. Aslında sahalara, temel ihtiyaçlara harcanmalı. Mesela bir ülkenin yeni bir stadyum için nasıl kıvrandığını biliyorum. Bu dağıtım şekli yolsuzluğu ve diğer şeyleri tetikliyor, oysaki haysiyeti ile kendi ayakları üzerinde duran bir federasyon olabilir. Bu arada başka önemli bir konu da FIFA’nın eğitim misyonu, eski koçları ve eski oyuncuları FIFA kadrosuna alıp eğitim programlarında kullanabiliriz.
Futbolda gerekli ilgiyi görmeyen bir alan daha var, kadınların futbolu da önemli. Daha fazla kaynak kullanılmalı. Geçenlerde, son kadın futbolu turnuvası için Kanada’daydım. Çok güzeldi, kadın futbolu dünyaya yayılmalı, daha fazla katılım olmalı. Futbol erkeklerin oyunu diyorlar, katılmıyorum.
Çocuklara giriş serbest
- Biletler çok pahalı. Belki de bu nedenle erkekler alabildikleri tek biletle kendileri maça gidiyor…
FIFA’nın tek fokusu ve sorumluluğu Dünya Kupası. Ancak ben özellikle futbolun herkese ulaşabilmesini çok önemsiyorum. Federasyonları biletleri ucuzlatmaları için cesaretlendirmek gerek çünkü stadyumda daha fazla insan istiyoruz, çocukları da istiyoruz. Çocuklar ücretsiz girmeli. Bundan daha büyük sorunumuz ise oyunun içinde manipülasyon ve yozlaşma olması. Araştırmalar gösteriyor ki futbolseverler bu durumdan oldukça rahatsız. Yolsuzluk ve futbol nasıl yan yana geldi bilmiyorum ama şu an dünyada 30 milyar dolarlık bir şike cirosundan bahsediliyor. Bunun yüzde 90’ı futbol.
-Şikesi 30 milyar dolar ise (!) futbol deyince ne kadar büyüklükte bir sektörden bahsediyoruz? Endüstri büyüdükçe yolsuzluklar artıyor mu?
Milyar, milyar dolarları aşan bir sektör. Dünyada bir sürü futbol birliği henüz temel ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz iken, FIFA 1. 7 milyar doları rezervde tutuyor. Bu sorunlardan biri. Sahalar ve diğer alanlar gelişim bekliyor. Bu para ihtiyacı olan yerlere gitmeli, oyuna destek olmalı. Neden rezervde tutuyoruz ki, ihtiyaç olan doğru yerlere harcamalıyız. Futbolun popülerliği dolayısıyla sponsorlar hep olacak. Ama şu an yolsuzluktan dolayı sponsorlar bile geri duruyorlar.
‘Türkiye gibi köprüyüm’
- Eğer başkan olursanız temiz futbol, temiz FIFA için neler yapacaksınız?
Gidişatı tersine çevirmeliyiz. Futbol sadece Avrupa kulüpleri ile ilgili değil tüm dünya bu organizasyona ilgi gösteriyor. Yeni pencereler açacağız. Kapıları da açacağız, yönetimde gizli saklı bir şey olmayacak, milli derneklerle ilişkiler daha sıkı olacak. Politikacıları olduğunca işin içerisinden çıkartacağız. Herkes bu sporun bir parçası olduğunu hissedecek. Futbolcuların temel ihtiyaçlarını biliyorum. Yapabileceğim çok şey var.
Seyirci azlığı sorunu da stadyum güvenliği kaynaklı. Pek çok ülkede insanlar lokal polis ve diğer unsurlarla eğitilmeli ve taraftarların statta güvenle maç izlemesi sağlanmalı. Oyuncular ve hakemler kendilerini baskı altında hissetmemeli. Onları korumalıyız.
-Adaylık sürecinde 208 ülkeden oy isteyeceksiniz. Temaslarınıza Türkiye’den başladınız...
Türkiye’ye geleneksel bir saygım var. Ailemin, arkadaşlarımın da öyle. Türkiye çok önemli bir ülke. Sadece modern olduğu için değil, Doğu ile Batı’nın arasında ve benim FIFA’da üstlenmek istediğim rol de böyle. Böylece farklılıklara köprü kurabiliriz, bu yüzden buradan başladım. Türkiye’nin de diğer ülkelerinde desteğini bekliyoruz.
Futbol herkes içindir
-Futbolla ilişkiniz hep yönetim düzeyinde değildi herhalde. Bütün erkekler gibi topun peşinde koştuğunuz günler de olmuştur…
Çocukken oynadım Ürdün’de. Sonra lise ve üniversite eğitimi için gittiğim Amerika’da oynadım. Yazık ki o zamanlar futbol Amerika’da bu kadar popüler değildi. Hayatta en çok yapmayı sevdiğim şey.
- Forvet miydiniz?
Büyük oyuncuydum demiyorum ama orta sahada çok iyiydim, kontrol etmeyi seviyorum (gülüyor).
-Kim bir prensi aşıp gol atmaya yeltenebilirdi! Şaka bir yana okulda prens olduğunuz biliniyor muydu? Korumalarınız var mıydı?
Futbolda asalet olmaz. Futbol herkes içindir. Ayrımcılık olmaz, isimler, unvanlar, renkler ırklar yoktur. Sahada herkes eşit olur. Beni de epeyce bir aşıp gole giden arkadaşlarım oldu. Prens, falan dinlemediler!
Mesut Özil gerçek bir kahraman
- Hangi Türk futbolcuları beğeniyorsunuz?
Türk asıllı Mesut Özil beğendiğim futbolcuların başında geliyor. Şu an dünyadaki en iyi oyunculardan biri olduğunu düşünüyorum. Bence gerçek bir kahraman.
‘Spor suçtan uzak tutar’
- Bildiğim kadarıyla Ürdün, Türkiye’den sonra en çok Suriyeli mülteci alan ülke. Futbol mülteci çocuklar için de bir umut olabilir mi?
Futbol başta olmak üzere her tür spor çocukların enerjilerini belli bir yere kanalize etmelerini sağlayarak onları suçtan, kötü alışkanlıklardan uzak tutar. Göçmen çocuklara futbolun yanı sıra başka beceriler de kazandırabiliriz. Göçmenlere yardım etmek istediğinizde görüyorsunuz ki temel ihtiyaçlarını karşılıyoruz, yemek, okul tamam ama sonra başka yapabilecek, oyalanabilecek şeyleri yok. Böyle olunca biz diğerleri ile irtibata geçtik. Onlar da sahalara yatırım yaptılar. Birleşmiş Milletler gelip inceledi ve bunu model alarak dünyanın her yerindeki göçmen kamplarında yapılmasını planladılar. Çünkü bu sokakların ve toplumun kötü etkilenmesini engelledi ve göçmenlerin başka gruplar tarafından istismar edilmesini de engelledi.
Bu modelle gurur duyuyorum. Başka yerlerde de uygulansın isterim. Türkiye’ye de konuya bakış açısından dolayı minnet duyuyorum.
‘Kaybedince telefonu kapatırım’
-Bir prensin her istediği hemen yerine getirilir. Futbolda ise top yuvarlaktır. Takımınız kaybettiğinde prens olarak ne hissediyorsunuz?
Milli takımımızın şu an yaptıklarından dolayı memnunum. Ülke olarak onlarla gurur duyuyoruz. Dünyadaki en iyi takıma sahip olabilirsiniz ama futbol öyle bir oyun ki diğer takım kazanır, sen kaybetmiş olursun. O gün talih onlardan yanadır. Böyle zamanlarda telefonumu kapatıyorum. Şunu biliyoruz ki oyuncularımız en iyisini denemek konusunda ellerinden geleni yapıyorlar. Ama sonuç olarak futbol futboldur.