Koronavirüsün hem kendisi, hem hastalık nedeniyle vücudun ürettiği antikor, hem de hastalığın tedavisinin yan etkileri insan beynine zarar veriyor.
Bilişsel kapasitenin yüzde 10’dan fazlası kayba uğrarken, Dr. Mustafa Seçkin, “Bu nedenle hiç enfekte olmamaya çalışmalıyız” diyor
Bir yılı aşkın süredir hayatımızı alt üst eden koronavirüs, aşıyla, ilaçla yakın zamanda önü kesilse bile uzun yıllar etkili olmaya devam edecek gibi duruyor. Aksayan eğitim, ertelenen kariyer planları gibi sosyoekonomik hayata etkileri bir tarafa, hastalığa yakalananlar iyileşip günlük hayatlarına dönseler de virüs onları bir gölge gibi izlemeye devam edebilir. Uzmanlar, Kovid-19’un sadece akut değil, aynı zamanda sistemik bir hastalık da olduğunu dillendirmeye başladılar.
Virüsü daha iyi tanıdık
Tabii geçen bir yılda hem yapılan bilimsel araştırmalar hem de edinilen deneyimler virüsü daha yakından tanımamızı sağladı. Kovid-19’un özellikle beyin ve sinir sisteminde derin etkilere yol açtığı artık biliniyor. Hem virüsün kendisi hem de vücudun bu virüsü yenmek için ürettiği antikorlar sinir sistemine zarar verirken tedavi için kullanılan ilaçların da birtakım yan etkileri olabileceği belirtiliyor. Peki, bu etkiler neler? Kovid-19’un beynimize zarar verdiğini nasıl anlarız ve bunu nasıl bertaraf ederiz. Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Seçkin sorularımızı yanıtladı.
Çapraz reaksiyon
Koronavirüs, beynimizi nasıl etkiliyor?
Beyin ve sinir sistemimizin diğer bölgelerini hem direkt hem de dolaylı olarak etkileyebiliyor. Virüse karşı vücudumuzda gelişen güçlü bağışıklık yanıtı sonucu ortaya çıkan antikorlar virüsün taşıdığı bazı yapıtaşları ile benzer özellikteki sinir hücrelerine de “çapraz reaksiyon” adı verilen bir mekanizmayla saldırarak sinir sistemi üzerinde her seviyede hasar oluşturabilir. Bu güçlü bağışıklık yanıtı genellikle ağır Kovid-19 olgularında, enfeksiyon tablosu gerilemeye başladıktan sonra ortaya çıkmakta ve çoğu olguda nörolojik tutulum Kovid-19’un bir geç komplikasyonu olarak görülmekte. Beyin ve omurilikteki lezyonlar beyin dokusu enfeksiyonu veya multipl skleroz benzeri hastalıklara benzer görünümde olabilir. Bu durumda beyin-omurilik sıvısı incelemesiyle ayırıcı tanı yaparak hiç gecikmeden tedaviye başlamak gerekir. Ayrıca, yine benzer bir mekanizmayla koronavirüs enfeksiyonu omurilikten çıkıp kaslara uzanan sinirlerde fonksiyon bozukluğu (nöropati) veya sinir-kas kavşağındaki reseptörleri etkileyerek myasteni gravis adı verilen hastalığa benzer bir tablo oluşturabilir.
Hasta bunu nasıl anlayabilir?
Nöropati gelişen hastalar kollarında ve bacaklarında uyuşma, karıncalanma hissedebilirler ve daha şiddetli olgularda yürümeyi dahi etkileyecek düzeyde güç kaybı görülebilir. Myasteni gravis ise duyu kaybı olmaksızın güç kaybı ve çabuk yorulma ile karakterizedir. Özellikle gün içerisinde akşama doğru belirginleşen göz kapaklarının güçsüzlüğü, yürürken, merdiven çıkarken güçsüzlük görülebilir. Daha nadir olarak bazı hastalarda sinir sistemi için bir ‘son organ’ gibi değerlendirilebilecek kaslar etkilenebilir. Ağır Kovid-19 olgularının bir bölümünde çok hızlı gelişen ağır kas yıkımıyla (rabdomiyoliz) giden nörolojik komplikasyonlarla karşılaşıyoruz.
Yıllar süren sis
Kovid-19 hastalığına yakalanan herkesin beyni mutlaka zarar görüyor mu?
Bazı hastalarda enfeksiyonu atlattıktan kısa bir süre sonra ortaya çıkan dikkat, odaklanma ve bellek bozukluğu ile seyreden bir zihin bulanıklığı tanımlandı. Bu durum bir çeşit “beyin sisi” (brain fog) olarak isimlendirildi ve geriye dönük değerlendirmeler aslında düşündüğümüzden daha fazla hastanın bu durumla karşılaştığını gösteriyor. Bilişsel kapasitede yüzde 10’un üzerinde kayba neden olabilen “beyin sisi” bazı hastalarda haftalar içerisinde düzelirken bazı hastalarda uzun yıllar etkisini gösterecek gibi duruyor. Hastalarımızdan biri beyin sisinin etkilerini şu şekilde özetledi: “Her sabah sanki akşamdan kalma gibi uyanıyorum. Güne başlamak hiç bu kadar zor olmamıştı. En çok zorlandığım konu ise günlük işlerime odaklanmak ve gün boyunca odağımı korumak.”
Sistemik hastalık
Bahsettiğiniz hasta kaç yaşında?
40 yaş altı. Yaşını düşünecek olursak, Kovid-19’un genç bireyleri de etkileyerek yaşam kalitesinde bozulma ve işgücü kaybına neden olduğunu söyleyebiliriz. Aslında hastalık herkeste aynı şiddette seyretmediği gibi her hastada nörolojik tutulum da görülmüyor. Ancak Kovid-19’un beyni dolaylı olarak etkilemesi de söz konusu. Özellikle uzun yoğun bakım süreçleri, solunum sıkıntısı ve oksijen azlığı (hipoksi), kullanılan çok sayıda ilacın yan etkileri, sıvı-elektrolit dengesindeki bozulmalar beyni dolaylı olarak etkileyip nörolojik bulgulara neden olabilir. Bu nedenle Kovid-19 sadece bir çeşit grip veya akciğer enfeksiyonu gibi görülmemeli, beyin dâhil tüm organları etkileyebilen ve yetmezliğe sokan sistemik bir hastalık olarak ele alınıp bütüncül bir şekilde yaklaşılmalı.
Antikorlar bağlanıyor
Kovid-19’un beyne verdiği zararı tamir etmek adına nasıl bir tedavi yürütülüyor?
Nörolojik tutulumu olan Kovid-19 olgularında bu hasara neden olan antikorları bağlayıp sinir sisteminden uzaklaştıran tedaviler intravenöz immunoglobulin (IVIg), bir çeşit diyaliz yöntemi olan plazmaferez veya yüksek doz steroid (kortizon) tedavisi uygulanıyor. Daha nadir olarak görülen rabdomiyoliz olgularında ise kasların yıkımı ile ortaya çıkan son ürünler (örneğin miyoglobin) böbrekler üzerinde ağır yük oluşturarak hızlı gelişen böbrek yetmezliğine neden olabilir. Bu gibi durumlarda sadece kas yıkımının neden olduğu güçsüzlük değil aynı zamanda hastanın bilincinin bozulması hatta hayati risk söz konusudur. Dolayısıyla rabdomiyoliz gelişen hastalarda böbrekleri koruyacak şekilde yoğun sıvı desteği ve gerekirse diyaliz yöntemlerinin uygulanması gecikmeksizin başlanmalı. Beyin sisinin etkilerinden kurtulmak için ise mümkünse açık havaya çıkarak aerobik egzersiz, düzenli uyku, Akdeniz diyeti, alkol ve diğer uyarıcılardan kaçınma, sosyalleşme ve zihinsel aktiviteler yapmalı. Ayrıca B1, B6, B12, folik asit, D vitamini gibi sinir sistemi üzerinde etkileri olan vitaminlerin eksiklikleri varsa takviye yapılarak giderilmeli.
İspanyol gribi uyku hastalığı yapmıştı
Kovid-19 geçiren kişilerde ileride Alzheimer ya da benzeri bir demans tablosu gelişme ihtimali artıyor mu?
Bu sorunun yanıtını henüz bilmiyoruz. Pandemi düzeyindeki salgınların bu tür etkileri genellikle yıllar sonra belli olur. Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru ortaya çıkan İspanyol gribi dünya üzerinde yaklaşık 500 milyon kişiyi enfekte etmiş ve bu pandemiden ortalama dört yıl sonra bir milyonun üzerinde kişi uyku hastalığı olarak da bilinen encephalitis lethargica tanısı almıştı. Encephalitis lethargica olgularda akut dönemde günden güne dalgalanan aşırı uyku hali, ateş, hareket bozuklukları, baş ağrısı, çift görme gibi belirtiler görülürken bundan aylar veya yıllar sonra Parkinson benzeri bulgular ve vücutta hareketi ve konuşmayı kısıtlayan bir katılık hali ortaya çıkmıştı. Hastalara yapılan otopsilerde beyinlerinde Alzheimer hastalığında görülene benzer nörodejenerasyona rastlandı.
Gribal enfeksiyon
Kesin ilişki kurulamasa da hemen hemen tüm hastalarda öncesinde bir gribal enfeksiyon öyküsünün olmasından dolayı İspanyol gribinin bir geç dönem komplikasyonu olarak nörodejeneratif bir sürecin tetiklendiği düşünüldü. Şu an içerisinde bulunduğumuz Kovid-19 pandemisini en iyi atlatma şekli hafif bir enfeksiyonla değil hiç enfekte olmadan atlatmak olacak. Çünkü hastalığın akut etkilerini yeni yeni tam olarak anlamaya başlamışken kronik etkileri hakkında henüz yeterince bilgi sahibi değiliz.
TV karşısına çakılma hareketi bırakma!
Kovid-19’un kendisine ve salgın nedeniyle yaşadığımız izole ortamdan kaynaklı etkilere karşı ne gibi aktiviteler yapılmalı?
Aslında evde televizyon karşısında vakit geçirmekten çok daha fazlasını yapabiliriz. Klinik pilates ve temel fizyoterapi uygulamalarını içeren egzersizler evde lastikler, plastik toplar ve çok küçük ağırlıklarla yapılabilir. Yürüme bandı, kondisyon bisikleti gibi kardiyo egzersizleri veya eliptik bisiklet, kürek çekme aletleri ile tüm vücut egzersizleri evde birkaç metrekarelik alanlarda yapılabilir.
Uzaktan da olsa iletişimde kal!
Zihinsel aktivite anlamında önerileriniz neler olur?
Evde Scrabble, Tabu tarzında oyunlar oynayarak diğer aile bireyleriyle etkileşim içerisinde keyifli bir zihinsel faaliyette bulunabilir veya uzaktan da olsa arkadaşlarımızla, akrabalarımızla çevrim içi grup sohbetleri yapabiliriz. İletişimi ve etkileşimi sürdürmemizi sağlayan aktiviteler yapmalıyız.
Nörolojik sağlık için glutensiz beslenme
Nasıl bir beslenme tarzı önerirsiniz?
Gluten içeren buğday ve benzeri tahıllar ve aşırı süt ürünleri tüketiminin kısıtlandığı, kırmızı etin ızgara şeklinde değil de sebzelerle beraber pişirilerek tüketildiği ve tabii ki deniz ürünlerinin ihmal edilmediği bir çeşit modifiye edilmiş Akdeniz diyeti şu anda beyin sağlığı için en çok önerilen beslenme şekli olarak öne çıkıyor. Tahıl tüketimindeki kısıtlamanın nedeni bu yiyeceklerde bulunan glutenin nöroenflamatuar etkisi nedeniyle kronik nörolojik hastalıklara neden olabilmesidir. Günümüzde kullanılan buğday tohumları köken aldıkları ata tohumlardan farklılaştırılarak ve genetikleri değiştirilerek endüstriyel olarak daha verimli hale getirilmiş olsa da bu süreçte gluten içerikleri de sağlığı tehdit edici düzeyde artış gösterdi. Bu nedenle yeniden ata tohumlara yönelmek (örneğin Siyez, Karakılçık buğdayı) çok daha sağlıklı olacak. Beslenmenin sadece içeriğine değil zamanlamasına da dikkat edilmeli. Mümkünse aralıklı beslenmeye geçmeli veya en azından akşam 19.00’dan sonra atıştırmaları bırakmalıyız.