Songül Hatısaru

Songül Hatısaru

songul.hatisaru@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gençler arasında hızla yükselen yazılım kaynaklı girişimcilik Türkiye için adeta bir altın madeni. Ancak Türkiye’de Batı’da kazanacaklarının ancak 10’da 1’ini kazanan, üstelik bürokrasiyle de mücadele eden bu gençlerin gözü dışarıda.

Girişimci Sidar Şahin geçenlerde, kurucusu olduğu Türk mobil oyun şirketi Peak Games’i 1.8 milyar dolar gibi rekor bir fiyatla ABD’li oyun devi Zynga’ya sattı. Tabii gözler bir anda oyun sektörüne çevrildi. Bir teknoloji şirketinin değerinin, asırlık sanayi şirketlerimizin fiyatını katlaması girişimcilik ikliminin nereye evrildiğini göstermesi bakımından  çok çarpıcı bir örnek.

Ancak siz bakmayın böyle dev bir satışın ardından Sidar Şahin ve şirketine yönelen alkışlara. Bu çapta bir başarıyı yakalayana kadar teknoloji şirketlerine gereken destek bürokrasi anlamında dahi maalesef verilmiyor. Peak Games’ın de aralarında olduğu birçok startup’ı destekleyen Endeovar’ın Yönetim Kurulu Başkanı Emre Kurttepeli, “Endeavor’da belirlediğimiz ana vizyonlardan biri globalleşme. En son desteklediğimiz şirketlerden Peak Games 1.8 milyar dolar, İnsider 32 milyon dolar, Gram Games 200 milyon dolar yatırım aldılar. Hepsinin ortak noktası satışlarının global pazarda olmasıydı” diyor.

Oyun bizim işimiz

Dünya oyun sektöründe son 30 yıldır satışı 1 milyar doların üzerinde gerçekleşen şirket sayısının 10’u geçmediğine dikkat çeken Kurttepeli konuyu şu sözlerle boyutlandırıyor:

“Bu nedenle Peak Games’in satışı çok büyük başarı. Mobil ile yatırım ve üretim süreci kısaldı. Eskiden konsollu oyunlar 3-5 yılda milyon dolarlık bütçelerle yapılırken, mobil ile şu anda 3-5 kişi bir araya gelip birkaç yüz bin dolarla dağıtım dâhil oyun işine girebiliyor. Bu açılım Türklere çok uydu. Türkiye olarak uzun soluklu projelerde ve fonlamada zayıfız.”

Ana damar olacak

Kurttepeli, bugüne kadar destek verdikleri 66 girişimcinin, şirketlerini yabancıya satış yoluyla, Türkiye ekonomisine 3 milyar dolardan fazla değer yarattığını vurguluyor. 5-10 yıl sonra Türk ekonomisinin ana damarını bu şirketlerin oluşturacağına dikkat çeken Kurttepeli, bu noktada önemli bir tespit yapıyor:
“Genç nüfus nedeniyle, Türkiye adeta bir altın madeni üzerinde oturuyor. Hızlı kazıp, bu madeni işlemeliyiz, büyük bir potansiyel var. Türkiye
şimdiye kadar 1 milyar dolarlık 10’un üzerinde girişimci çıkartmalıydı.”


Altın madeninin üstünde oturuyoruz



Haberin Devamı

Politika üretilmeli 

Kurttepeli Türkiye’nin önündeki büyük potansiyeleise şu sözlerle dikkat çekiyor:

Haberin Devamı

”Dolar kurunun etkisiyle çok ucuz bir teknoloji üssü olduk. Bir zamanlar Hindistan vardı. Türkiye’de iyi bir yazılımcının yıllık maliyeti 10 bin ile
20 bin dolar civarında. Bu rakam Amerika’da 200 bin dolar, Avrupa’da ise 150 bin dolar civarı. Beyin göçü bu nedenle oluyor.”

Tüm bunları niye yazdım?

Ülkemizde girişimcilik ekosistemini büyütmeye çalışan Endeovar, Endeovar Global’in araştırma birimi ile birlikte, İstanbul Kalkınma Ajansı işbirliği ve Eczacıbaşı Holding’in desteğiyle Türkiye’nin teknoloji ekosisteminin haritasını çıkardı.

Start up’lara farklı destek

Emre Kurttepeli, rapora göre, girişimcilik ekosisteminin sağlıklı bir şekilde gelişmeye devam edebilmesi için Ar-Ge ve diğer start up desteklerinin birbirinden ayrılarak yeniden düzenlenmesi, teknoparklara ilişkin düzenlemelerin gözden geçirilmesi, çalışan hisse opsiyonu konusundaki yasal düzenlemelerin de ele alınması gerektiğini vurguluyor.

Devletten mucize beklemediklerini, gerçeğin farkında olduklarını söyleyen Kurttepeli, “Ancak hâlâ mevzuatta yaşanan ciddi zorluklar var. Yerli yatırımcı ve sermayenin büyütülmesi için politikalar geliştirilmeli. Yeteneğe erişmek ve elde tutmak için yurt dışı Türk diasporası ve devletle iş birliği yapılmalı. Kamu teşvikleri bu şirketlerin isteklerine cevap verecek düzeyde şekillendirilmeli” diyor.

Les Ottomans dizi mekânı oldu


Altın madeninin üstünde oturuyoruz



Haberin Devamı

Les Ottomans İstanbul’da en beğenilen mekânların başında gelir(di). The Bar’ı, Şamdan ve altındaki kulübüyle adeta İstanbul eğlence hayatının lokomotifi olmuştu. Cemiyet ve iş dünyasının önde gelen isimleri özellikle canlı müziğin olduğu perşembe akşamları Şamdan’da oluyordu. Ancak geçen yıl otel için sıkıntılı günler başladı.

Yapımlar sırada

Ünal Aysal’ın şirketi UNIT Invesment NV bünyesinde bulunan Les Ottomans Otel, özel bir bankaya olan borcunu ödeyemeyince icralık oldu. İcra satışı yapılamadan, otelin bağlı olduğu şirket konkordato talep etmiş ve otele kayyum atanmıştı.

Postkorona döneminde birçok otel kapılarını yavaş yavaş açıyor. Les Ottomans ise büyük bir sessizlik içinde. Duydum ki otelde dizi çekimleri yapılıyormuş. ‘Babil’den sonra Fox’ta yayınlanan ‘Çat Kapı Aşk’ dizisinin çekimleri de burada yapılmış. ‘Yasak Elma’ dizisinin bazı bölümlerinin de burada çekilmesi planlanıyormuş... Amerikan Başkanı Trump dâhil olmak üzere, Türkiye’ye gelen yabancıların kalmayı tercih ettiği otel sadece dizi mekânı olarak kalmaz da kapılarını  yeniden misafirlerine açar umarım.

İkinci korona sınavı biraz daha kolay gibi

Koronavirüste daha birinci dalgayı atlatmadan kimi ülkelerde ikinci dalga yükseliyor. Öte yandan, salgın bizde kontrol altında olsa da kimi şehirlerde vaka artışı sürüyor. Ertelenen düğünler, asker uğurlamaları başta olmak üzere, evde nişan, kına, hasta ziyaretleri, akraba ziyaretleri gibi toplu etkinliklerde bulaşma hikâyemiz yoğun. Diyarbakır, Adana, Antep, Konya, Ankara bu şehirlerimizden.


Altın madeninin üstünde oturuyoruz



Viral yükten kaçınma

Ama net olan şu ki mart, nisan aylarına göre hastalığın kliniği daha hafif. Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Aytuğ Altundağ gelinen aşamayı şöyle özetliyor:

“Ne kadar çok virüse maruz kalırsanız, hastalığı şiddetli geçirme ihtimaliniz o oranda artıyor. Buna ‘viral yük’ deniyor. Dolayısıyla, bulaşı önleyecek önlemlere uymak bizi sadece hastalıktan korumuyor. Tüm önlemlere rağmen virüsle enfekte olsanız bile hafif geçirme şansınızı da yükseltiyor.”

Karantina kaçakları

Hastaların erken süreçte hastaneye başvurup tedavilerine başlaması ve artan bilincin maruz kalınan virüs miktarını azalttığına dikkat çeken Altundağ, “Bunlar virüsün klinik şiddetindeki değişimlerin önemli nedenlerinden. Bu dönemde, klinik tablo nedeni ile yatışı gereken hastalar dışında karantina kurallarına uymama riski nedeniyle hastanede takip edilen hastalar olabiliyor. Ayrıca kronik hastalığı olan, bağışıklık sistemi problemli hastalar ve ileri yaş hastalar da yakın takip için hastaneye yatırılıyor.”

Altundağ, hastalığın temel semptomlarındaki değişiklikleri de şöyle anlatıyor:

İshal ve karın ağrısı

“Bu dönemde hastalarda eklem ağrısı, halsizlik, ishal, karın ağrısı, kas ağrısı, koku alma bozukluğu şikâyeti sık görülmekte. İshal, karın ağrısı olan kişilerde damlacık yolu dışında, fekal-oral yol bulaşını da düşünürüz. Bu nedenle maske ve fiziksel mesafeye odaklanırken el hijyenimizi de unutmayalım.”