Günümüzde görsellik eskiye nazaran özellikle gençlerde daha çok ön plana çıkmaktadır. Fiziksel olarak saçlarımız en görünür özelliklerimizdendir hatta Kovid-19 sebebi ile hepimizin maske takmak zorunda olduğu bu günlerde saç daha çok ön plana çıkarmaktadır.
Saçlarımız döküldüğü zaman, miktarı azaldığı zaman, performansı düştüğünde, kötü göründüğünde hepimiz üzülürüz motivasyonumuz azalır. Erkekler de bu konuda hassas ve çözüm alternatifleri aramaktalar.
Erkekte saç kaybı oluşabilmesi için genetik miras en önemli faktördür anne ya da baba tarafından birinde olması yeterlidir, her iki tarafta saç kaybı geni var ise eğer, çok daha erken yaşlarda yani 17 -18 yaş gibi başlayabilir hatta 20'li yaşlarının sonuna doğru kişi tamamen kelleşebilir.
Erkeklik hormonu testosteron genetik saç kaybı sürecinde oldukça etkilidir. Testosteron 16-17 yaş civarında en yüksek seviyelerdedir ve yağlı cilt, saç, akne,
Yağlı saçlar hem oluşturduğu his bakımında hem de görünüm açısından kişiyi rahatsız etmektedir. Saç yağlanması fizyolojik bir durumdur ve saçta en sık karşılaşılan problemlerden biridir.
Her bir saç teline bağlı en az iki en çok altı adet yağ bezi bulunur. Yağ bezinin yağ üretimi ergenlikten itibaren aktif hale gelir çocuklarda zararlı etkisi olabilecek hemen hemen hiç yağ üretimi olmaz. Erkeklik hormonu olan testesteron yağ üretimini stimule eder. Yağ bezinin saç derisine yağ salgılamasının amacı ise saç dersinin nemini muhafaza etmek, asidik dengesini korumak ve saç derisinin bakterilere, virüslere karşı savunma mekanizmasını arttırmaktır.
Saç derisinin yağlanmasının başka sebepleri de vardır. Hormonal değişim dönemleri, stresli olduğumuz dönemler, aktivite dönemleri, bulunduğumuz ortam açık hava gibi veya kirli hava bulunan ortamlar bu nedenlerden bazılarıdır.
Saçları düz olan kişilerde yağlanma daha kolay olur çünkü salgılanan yağ daha kolay saç gövdesini sarar kıvırcık saça sahip kişilerde ise
Son bir yıldır hepimiz daha önce bilmediğimiz tecrübe etmediğimiz bir dönem yaşıyoruz ve bu belirsizliklerle dolu sürecin ne zaman sona ereceğini tam olarak bilmiyoruz ve pandemi sürecinde hepimiz zorunlu olarak asosyal hale geldik maalesef. Eski alışkanlıklarımızın birçoğunu terk etmek zorunda kaldık ve sonuç olarak hepimizin stres seviyesi çok arttı ve bununla beraber birçoğumuzun saç dökülme problemleri de arttı.
Saçımızın doğal bir döngüsü bulunmaktadır buna büyüme döngüsü de denmektedir.
3 aşamadan oluşur;
-Anajen evre yani saçın doğma ve büyüme dönemi
-Katajen evre yani değişim dönemi
-Telojen evre yani dinlenme ve dökülme dönemi
Hepimizin saçı bu dönemlerden saçın doğası gereği mutlaka geçer, ancak saçlarımızın daima en çok %10’u kadarı dökülme evresindedir ve bazen bir olay, bir hastalık, ciddi bir üzüntü, sıkıntı, sıra dışı bir problem, stres sebebi ile saçın bu büyüme döngüsü bozulabilir ve sekteye uğrayabilir.
Hepimizin saçı her gün dökülür ve dökülen saçlarımızın yerine yenisi gelir. Bu son derece normaldir ve buna saçın büyüme döngüsü denir. Ancak bazen saçlarımız haddinden fazla dökülmeye başlar ki biz bir günde 80-120 tel arası saçın dökülmesini normal karşılarız.
Bir bebek dünyaya geldiğinde kafatasında 150 bin adet saç folikülü bulunur yetişkin olduğunda da bu rakam 120 bin civarındadır. Günlük saç dökülmesi 750 veya üzerinde ise bu normal değildir, kişinin saç büyüme döngüsünü aksatan sekteye uğratan bir şey var demektir.
Genellikle de saç dökülmesinin başladığı tarihten üç ay geriye bakmak gerekir. Bu dönemde (üç ay önce) ateşli bir hastalık, büyük bir stres, kaza gibi bir olay saç büyüme döngüsünü bozar sekteye uğratır. Artık bir günde saçlarımızın dökülme adedi çok fazladır. Daha önce belirttiğim gibi dökülen saç teli
Trikoloji yani saç ve saç derisini inceleyen ve çözümler sunan bilim alanı, günümüzde tüm dünyada önemini korumaktadır. Diğer bilim alanlarında ki gelişmelerden trikoloji de pozitif olarak etkilenmekte ve faydalanmaktadır.
Son zamanlarda belki de hepimizin giderek daha çok duyduğu biyoteknoloji diye bir terim hayatımızda yer almış bulunmaktadır. Biyoteknolojinin başlıca amacı insan hayatının kalitesini arttırmaktır. İnsan, bitki ve hayvan hücrelerinde bulunan fonksiyonları anlamak ve değiştirmek amacı ile kullanılan teknikler ve işlemlerdir. Başka bir tanımlama yapmak gerekirse DNA teknolojisi ile bitki, hayvan ve mikroorganizmaları geliştirmek doğal olarak var olmayan veya ihtiyacımız kadar üretilmeyen yeni ve az bulunan maddeleri elde etmek için kullanılan teknolojilerin tümüdür.
Biyoteknoloji ayrıca tıp alanında, ilaç alanında çok büyük katkılar yaratmıştır. Uzun lafın kısası artık trikolojik terapilerde de biyoteknolojik ürünler kullanılmaya başlandı ve Avrupa’da çok başarılı sonuçlar alınmakta.
Biz de artık
Saçlarımız görselliğimizin en önemli parçalarından bir tanesidir ve yoksunluğu performansının düşmesi, miktarının azalması hepimizi, kadın ve erkek sosyal ve psikolojik yönden derinden etkiler.
Saçlarımız aynı zamanda adeta vücudumuzun sağlık barometresi gibidir, beslenme problemleri, demir eksikliği, hormonlarla ilgili düzensizlik ve değişim dönemleri ile ilgili ip uçlarını gösterir.
Bütün bu sebeplerden 19. yüzyılda saç bilim dalı yani trikoloji bilimi doğmuştur. Saçları ile ve saç derisi ile ilgili problem yaşayan insanlar bu bilim dalından faydalanmışlardır.
Saçlarımızın kalitesini arttıracak en önemli önerim ise sağlıklı beslenme (yeterli protein ve mineral, vitamin içeren) ve yeterli uyku olacaktır. Aslında kan tahlili yaptırarak demir, ferritin, B12, folik asit D vitamini gibi değerleri öğrenip eksiklik var ise bir doktora danışıp takviye almak gerekir.
Genetik mirasımızda saç kaybı var ise artık ertelemek veya bazı durumlarda saçı korumak mümkün. Günümüzde bu konuda çok seçenek var
Saçınızın dökülmesinin birçok nedeni olabilir. Bunun geçici, geri dönüşümlü veya kalıcı olması, uygulanacak tedavi şekilleri üzerinde etkili bir rol oynar. En önemli adım, saç dökülmesinin nedenini teşhis edebilmeleri için bir doktora gitmektir.
Saç dökülmesiyle ilgili neler yapılabilir?
Hamilelik veya menopoz gibi hormonal değişikliklerin veya stresin neden olduğu saç dökülmesi herhangi bir tedavi gerektirmeyebilir. Bunun yerine, vücudun bu süreçleri atlaması ve eski dengesine kavuşması beklenebilir.
Besin eksikliğinden kaynaklanan dökülmeler doktor ya da diyetisyen eşliğinde dengeli beslenme ve takviyelerin kullanımı ile düzeltilebilir. Eksikliğin altta yatan bir tıbbi durumdan kaynaklanması durumunda doktor desteği alınmalıdır. Saç dökülmesine yol açan herhangi bir tıbbi durum, sadece semptomlarını değil, tüm durumu ele almak için doğrudan tedavi edilmelidir. Bununla birlikte, kadın tipi kellik ve diğer alopesi’lerin neden olduğu saç dökülmesi için bir dizi olası ilaç ve tedavi vardır. Tam sonuçları görmek için aylarca ya da yıllarca tedavilerden birini veya kombinasyonlarını kullanmanız gerekebilir. Medikal tedavilerin dışında çeşitlik destek tedavileri de
Kalıtsal kellik, saç dökülmesinin en sık nedenidir. Kalıtsal örüntü kellik gerçekten bir hastalık değil, genetik, hormon düzeyleri ve yaşlanma sürecinin bazı kombinasyonlarından kaynaklanan doğal bir durumdur.
Neredeyse tüm erkekler ve kadınlar, yaşlandıkça saç dökülmesini fark edeceklerdir. Bununla birlikte, kadın ve erkeklerin %40'ı bu durumu daha açık bir şekilde yaşayacaktır. Saç dökülmesi tipik olarak 20'li ve 30'lu yaşlarda başlar, ancak kadınlarda değişiklikler menopozdan sonra en belirgindir. Bu durum aynı zamanda androgenetik alopesi ve erkeklerde erkek tipi kellik olarak adlandırılır.
Araştırmacılar bu tür saç dökülmesinin nedenleri hakkında daha fazla bilgi edinmeye başladılar. Erkek hormonu testosteron formunun etkisiyle saç uzamasının normal döngüsü, daha kısa, daha ince veya "küçülmüş" saçlara neden olur. Sonuç olarak, saç derisinin bazı bölgelerinde saç büyümesi tamamen durur ve bu da saç dökülmesinin tipik desenine neden olur. Kellik,