İsrail ile büyüyen kavga Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu “Ortadoğu sokaklarının kahramanı” yapmış olabilir. Ancak bölgedeki Arap rejimler bundan artan bir endişe duyuyorlar, çünkü bu kavga işlerine gelmiyor.
Bu kavga aynı zamanda Türkiye’nin bölgedeki etkisini azaltıyor. Bunları Ankara’daki Arap diplomatlardan uzun süredir dinliyoruz. Ancak söylediklerini anlatmaya çalıştığımızda, “hadi sende” türünden eleştirilere maruz kalıyoruz.
Fakat zamanın gerçekleri ortaya çıkarma gibi nahoş bir özelliği var. Türk-İsrail ilişkilerindeki kötü gidişattan bölgedeki Arap rejimlerinin rahatsız olduğuna dair en somut işaret önceki gün -bölgenin kilit oyuncularından- Suriye Devlet Başkanı Beşir el Esad’dan geldi.
İspanya ziyareti çerçevesinde Başbakan Zapatero ile yaptığı ortak basın toplantısında konuşan Esad, İsrail ile Türkiye arasında yaşanan krizin “Ortadoğu’daki istikrarı olumsuz etkileyebileceğini” belirtmiş.
Esad bu çerçevede, “Türkiye ile İsrail arasındaki ilişki yenilenmezse, Türkiye’nin bölgedeki müzakerelerde bir rol oynaması çok zor olacaktır” diye konuşmuş.
Bunlar AKP çevrelerinde soğuk duş etkisi yaratacak sözlerdir. Esad’ın tüm varsayımları yıkan bu sözleri aynı zamanda bu çevreler için Fethullah Gülen’in Mavi Marmara açıklamasından sonra gelen ikinci şok açıklama olsa gerek.
Bizdeki yüzeysel varsayım, Türk-İsrail ilişkileri ne kadar bozulursa, Arap rejimlerinin bundan o kadar memnun olacakları şeklindedir. Dış politika popülist iç siyasetin malzemesi yapıldığında sonuç bu oluyor.
Oysa bölgede bu ilişkilerin bozulmasına sevinen tek bir rejim var. O da, “İsrail’in haritadan silinmesi” ekseninde politika yürüten İran’daki molla rejimidir. Burada Hamas ve Hizbullah gibi İran’ın bu emelini paylaşan aşırı dinci “örgütleri” saymıyoruz.
Esad’ın uyarısı, örneğin Mısır’dan gelseydi Ankara’da fazla sorun yaratmazdı tabii. Sonuç itibariyle, dinci kesimin Mısır rejimini “ABD’ye satılmış” olarak görme eğilimini sokaklarımızda yakılan Mübarek portrelerinden biliyoruz.
Fakat Türk-İsrail ilişkilerindeki kötü gidişatla ilgili uyarı, bölgenin “satılmış” rejimlerinden değil, İsrail ile fiili savaş durumu devam eden Suriye’den geldi. Şam’dan gelen açıklamalar, aslında Ankara’nın yaratmaya çalıştığı hava ile birçok kez çelişmiştir.
Hükümet, Beşir el Esad’ın Ankara’yı hoş tutmak adına “Aslansınız, bölgenin önemli arabulucususunuz ” söylemi karşısında her zaman memnun olmuştur. Ancak aynı Esad’ın, yukarıdaki gibi, bazı sözleri de hep göz ardı edilmiştir.
Bunu Esad’ın geçen yıl İngiliz Guardian gazetesine verdiği demeçte de görmüştük. Esad o demecinde de “ABD’nin aslında bölgenin tek gerçek arabulucusu olduğunu” söylemişti.
Uzun lafın kısası, Davutoğlu’nun “İsrail şartlarımızı kabul edip özür dilemezse ilişkileri keseriz” şeklindeki “ültimatomu” bölgedeki Arap rejimleri açısından da manidardır. Zira Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini kesip tümüyle Arap ülkelerin safına geçmesi, bölge ülkelerinin de işine gelmiyor.
Gelmediği gibi, gerçekleşmesi halinde bu durumun Ankara’nın bölgedeki potansiyel siyasi etkisini de azaltacağı kesin. Bunu artık Beşir el Esad bile söylüyor. Ancak AKP iktidarı bu konuda kendisini öyle bir köşeye sıkıştırdı ki, geri adım atma marjı kalmadı.
Açıkçası, İsrail ile ilişkiler konusu AKP iktidarı için artık, özellikle kendi kamuoyu ve seçmeni nezdinde, bir “siyasi itibar meselesi”ne dönüştü. Buna karşın İsrail’in de inatla Türkiye’den özür dilemeyeceğini açıklaması, ilişkilerin geleceği açısından fazla umut vermiyor.
Bu kötü gidişattan Suriye bile endişeleniyorsa artık, gerisini siz düşünün. AKP iktidarı, Osmanlı’yı işaret ederek, “bölgeyi en iyi tanıyan ülke olduğumuzu” savunadursun, yaşanan gelişmeler bunu pek doğrulamıyor.