Türkiye’de “Erdoğan KKTC’yi fethetti” manşetleri atıldı ama Kıbrıs Türk basınında yazılanlardan çıkan görüntü aksine işaret ediyor. Bu ziyaretin Kıbrıslı Türklerde bıraktığı en kötü izlenim, Erdoğan’ın ziyaretiyle yaratmak istediği siyasi havayı gölgelememeleri için muhalif göstericilere karşı alınan tedbirler ve uygulanan polis şiddeti olmuş.
Ziyaretle ilgili görüşleri için sütunumu bugün - sözlerini özetleyerek - seslerini Türkiye’ye duyuramayan Kıbrıslı Türk meslektaşlarıma bırakıyorum:
Aysu Basri Akter - Yeni Düzen:
Erdoğan, Başbakanlığı döneminde birçok kritik eşikte geldi Kıbrıs’a. Ancak ilk kez, profesyonel bir reklam kampanyası ve geniş güvenlik önlemleriyle dikkat çekti. Tam bir gövde gösterisi yaptı! Ziyaret sırasında aleyhine açılan hiçbir pankarta izin verilmedi, bunun karşılığı ilk kez karşılaşılan derecede bir şiddetle gösterildi.
Erdoğan gittiği her yerde... eylem yapan ya da uygulanan mali protokole tepki gösterenleri neredeyse vatan haini ilan etti. “Marjinal gruplardır” dedi ve muhatap kabul etmediğini söyledi. Namık Kemal Meydanı’nda toplanan kalabalığı muhatap kabul ettiğini söyledi! ... Erdoğan’ı referandum sürecinde taşıyan bu grup değil, o “marjinaldir” dediği ve reddettiği Kıbrıslı Türklerdi.
(Not: Ağır rahatsızlığı nedeniyle çocuğu olmayan Aysu Basri Akter, Erdoğan’ın ziyareti öncesinde “Oraya nüfus götürmemize karşı çıkıyorsunuz. Madem nüfus aktarmamızı istemiyorsunuz, siz de doğurun” diye azarladığı meslektaşımızdır.
Hasan Hastürer - Havadis:
Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın ziyareti sırasında polisin alışılmışın çok dışında orantısız güç kullanmasına Kıbrıslı Türklerin koyduğu tepkiyi bazıları anlamakta zorlanıyor... Bir kez şunu herkes bilecek, Kıbrıslı Türkün hayatında şiddetin, güç kullanmanın, dayağın yeri yoktur. Karısına şiddet uygulayan Kıbrıslı Türk erkeği yok denecek kadar azdır. Çocuğunu döven anne babalar da bizim kültürümüzün insanları arasında yine azdır. Okullarımızda şiddet uygulayan öğretmen kamışın burnuna çekilir.
Peki, Türkiye’de durum nedir? Dayak, şiddet hayatın parçasıdır... Bir erkek çocuk düşünün... Evde babasından, okulda öğretmenden, askerde komutandan, çıraklık döneminden ustasından dayak yer. Kendine dayak atanlara karşılık veremeyeceği için yediği dayağın rövanşı diye evdeki karısını döver...
Bilbay Eminonoğlu - Kıbrıs Gazetesi:
Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan’ın KKTC ziyareti sırasında yaşanan şiddet olayları doğal olarak ülke gündeminin tepesine oturdu. Başka hiçbir şey konuşulmuyor... Bütün sorunlar arka planda kaldı... Deyim yerindeyse, insanımızın ağzını bıçak açmıyor... Tepkiler çığ gibi büyüyor ... Böyle olacağını kimse kestirememişti. Alt tarafı bir protesto gösterisiydi... Yaşananların toplumumuzda açtığı derin yarayı sarmak kolay olmayacak.
Tufan Erhürman - Kıbrıs Postası:
Sayın Erdoğan’ın ziyareti ve bu ziyarette söyledikleri hakkında görüş beyan etmenin bu noktadan sonra benim açımdan herhangi bir manası yoktur. Ziyaret, polisle yurttaşlar arasında yaşananların gölgesinde kalmıştır. Emniyet güçleri, son zamanlarda istikrarlı bir şekilde sürdürdükleri göstericilere karşı ölçüsüz güç kullanma uygulamasını bir kez daha sergilemişler ve bu konunun bir an önce gündeme alınmasını kaçınılmaz kılmışlardır.
Bu arada Kıbrıslı Türk basının genç kalemlerinden Yeni Düzen gazetesi yazarı Mert Özdağ da bizde nedense hiç görülmeyen bir hususa değinmiş:
“Bilmem dikkat ettiniz mi, bir ayrıntı gözden kaçırıldı. 20 Temmuz’larda daha önceleri boy boy posterleri açılan, adından çokça bahsedilen bir isim unutuldu, ya da bilerek görmezden gelindi. 20 Temmuz 1974’ün mimarı, dönemin Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit bu kez hiç anılmadı, ismi hiç telaffuz edilmedi. Sanki, 20 Temmuz’u Tayyip Erdoğan yaratmış gibi bir hava estirildi, Ecevit yok sayıldı. Yer gök Erdoğan’dı çünkü... Ecevit’e yer kalmadı.”
Yerimiz bu kadarına yetiyor. Daha fazlasını okumak isteyenlere Kıbrıs Türk basınını daha yakından takip etmelerini öneririz.