Fransız seçimlerinin 22 Nisan’da yapılacak ilk turuna günler kala yoklamalardan Nicolas Sarkozy’i üzecek sonuçlar çıkıyor. Sosyalist aday François Hollande’ın şansı ise artmış durumda. Özetle Fransa’nın, 6 Mayıs’ta yapılacak olan seçimlerin ikinci turundan pek sevemediği Sarkozy’den kurtulmuş olarak çıkma ihtimali yüksek.
Öyle anlaşılıyor ki, “ucuz politikaların küçük adamı” olarak şimdiden iz bırakmış olan popülist Sarkozy’nin, Cezayir asıllı bir Müslüman’ın Toulouse’da yaptığı katliamı avantaja çevirme hesabı da tutmadı. Bu arada kötü gidişatı görerek yalan söylemeyi bile göze aldı.
Hollande’ın aksine, Japonya’da nükleer felaketin yaşandığı Fukuşima’yı ziyaret ettiğini söyleyerek aklınca seçmene “ne denli cesur olduğunu” göstermeye çalıştı. Oysa Fukuşima’ya gittiği yalandı.
Gazetelerin başlıkları
Bir Cumhurbaşkanı düşünün ki, iktidarda kalabilmek için, yalanının ortaya çıkmayacağını düşünerek, halkını aptal yerine koymayı göze alabiliyor. Bir Cumhurbaşkanı düşünün ki, “Fukuşima’yı gerçekten ziyaret etmiş olsaydım bu dünya haberi olurdu ve herkes bilirdi” diye düşünmekten aciz.
Bu durumda elbette ki sadece Fransa’da değil, tüm dünyada alay konusu oldu. Bundan birkaç ay önce İsrail Başbakanı Netanyahu’yu “yalancılıkla” suçlamasından sonra bu gafı tabii ki herkesin gözünde daha fazla sırıttı. Ancak bu Sarkozy’nin ilk fiyaskosu değil.
Aynısını Ermeni soykırımının inkarını cezalandırmayı öngören yasa tasarısına önayak olmasında da gördük. O sırada da, bu yasa tasarısının kendi ülkesinin anayasasında teminat altına alınmış olan düşünce özgürlüğünü ihlal ettiğini bilmeyen Cumhurbaşkanı durumuna düşerek rezil olmuştu.
Sarkozy’nin İslamofobik yansımaları olan Türkiye düşmanlığından siyasi prim sağlama çabaları ise artık fazlasıyla biliniyor. Ancak Sarkozy’nin hedefindeki tek ülke Türkiye değil. Şu anda İngiliz basını, “İngiliz ekonomisi Fransa’nınkinden beter” dediği için kendisini topa tutuyor.
Sarkozy’nin bu çıkışına bir haberiyle vesile olan Financial Times gazetesinin kendisine yanıtı ise “Biz de zaten seni sevmiyoruz...” oldu. Yüksek tirajlı Daily Mail gazetesinin konuyla ilgili haberinin uzun başlığı da çarpıcı: “Aman ne sürpriz: Seçimlere haftalar kala yoklamalarda geriye düşen Sarkozy ne yapıyor? Tekrar İngiltere’ye saldırıyor.”
Fransa küçülüyor
Tabii Cumhurbaşkanlık yarışındaki diğer adaylar da Türkiye konusunda masum değiller. Düpedüz faşist diyebileceğimiz yabancı ve özellikle İslam düşmanı Marine Le Pen’den söz etmeye gerek bile yok. Kazanma şansı olmayan Le Pen’in bu seçimlerdeki tek fonksiyonu sağdaki oyu bölmek olacak.
Ancak soldaki ana aday Hollande bile Türkiye konusunda “popülist ağızdan” kaçınabilmiş değil. “France 2” kanalında konuşan Hollande, Türkiye’nin AB üyeliği için koşulların oluşmadığını, bu nedenle seçilmesi halinde bu üyeliği kabul etmeyeceğini” söyleme gereğini duydu.
Hollande daha önce de, seçilmesi halinde Ermeni soykırımının inkarını cezalandırmayı öngören tasarıyı gündeme getirme vaadinde bulunmuştu. Fransız Anayasa Konseyi’nin bu konudaki kararından sonra bunu nasıl yapacağını göreceğiz, ama burada önemli olan bu değil. Önemli olan Hollande’ın bile ucuz popülizme sarılmasıdır.
Bunların hiç biri Fransa’ya itibar getiren şeyler değil. İnsan bu kişilere bakıp, “Nerede bir De Gaulle, bir Pompidou, hatta bir Mitterand?” diye sormadan edemiyor. Özetle, Fransa büyümüyor, giderek küçülüyor.
Yapay büyüklük
“Sarkozy, basın toplantılarında Başkan Obama’nın yanında kısa boyu ile alay konusu olmamak için nasıl üzerine çıkacak bir sehpaya ihtiyaç duyuyorsa (ve yine de alay konusu oluyorsa), Fransa da dünyadaki “büyüklüğünü” yapay yollarla göstermeye çabalıyor.
Ancak, toplu olarak kimlik bunalımı yaşıyor olsalar da, Fransızların hepsi aptal yerine koyulmaya razı değil. Bu nedenle de son yoklamalar, seçmenin neredeyse yüzde 32’sinin Cumhurbaşkanlık seçimlerinde hiç oy kullanmayacağını gösteriyor.
Fakat geri kalanı gidip Sarkozy’i tekrar seçerse, bu Fransa’nın ilerde daha da küçüleceği anlamına gelecektir.