Bizde bazıları için şok olabilir ama Ortadoğu’da ve özellikle de Mısır’da herkes Başbakan Erdoğan’ın hayranı değil. Hatta kendisini “sahtekâr” olmakla suçlayan Arap politikacılar bile var. Bölgeyi takip eden gözlemcilere ve Ankara’daki diplomatik çevrelere göre, Erdoğan’ın Filistin davasına bu denli hararetli bir şekilde sahip çıkması da -Arap sokaklarında ne kadar sempati toplarsa toplasın- Arap politikacıları arasında huzursuzluk yaratıyormuş.
Bunun nedenini açıklayan bir Arap diplomat, “Erdoğan sanki bölgede Filistinlilere kendisinden başka sahip çıkan bir Müslüman lider yokmuş gibi bir görüntü veriyor” diye konuştu. Söz konusu diplomat, Erdoğan’ın Mısır ziyareti sırasında Gazze’ye geçeceğine dair haberlerle bu huzursuzluğun daha da arttığını belirterek şöyle konuştu:
“Mısırlı liderler ve siyasetçiler bile böyle bir şeye mevcut hassas konjonktürde girişmezken, Erdoğan’ın bu tek taraflı girişimi İsrail’i kızdırmakla kalmayacaktı, sadece Mısırlı siyasetçiler ve yöneticileri değil, tüm Arap ülkelerindeki siyasetçileri ve yöneticileri zayıf ve aptal durumunda bırakacaktı.”
Bu sözlerden Erdoğan’ın, “Ankara’nın sağduyusundan” ziyade, Mısır’ın diplomatik baskıları sonucunda Gazze’ye gitmekten vazgeçmek zorunda kaldığını çıkarmak durumundayız.
Öte yandan Erdoğan’ın, Mısır’dayken -bizim son derece isabetli bulduğumuz “laiklik” çıkışının Mısırlı “Müslüman Kardeşlerden” nasıl anında, “iç işlerimize karışma, Mısır Türkiye değil” anlamına gelen bir tepki aldığını da biliyoruz. Erdoğan’ın bu örgütten bu konuda geleceğini söylediği “yanlış anlaşıldık” türünden bir açıklamanın, bildiğimiz kadarıyla, henüz yapılmamış olması da dikkat çekiyor.
Erdoğan’ın bu bizce doğru olan çıkışının, “laiklik” kavramına alerjisi olan bölgedeki aşırı İslamcı unsurlar tarafından kolay hazmedilemeyeceği kesin. Fakat Erdoğan’a dönük en sert açıklama, yeni kurulan ve Müslüman Kardeşleri “can düşmanı” olarak gören “Mısır Ulusal Partisi” başkanı Talat Sedat’tan geldi.
Dubai merkezli “Al Arabiya” kanalına göre, Mısır’da aşırı dinciler tarafından öldürülen Enver Sedat’ın yeğeni olan Talat Sedat, partisinin açılışında yaptığı konuşmada “gizli gündemi” olduğunu iddia ettiği Erdoğan’ı “sahtekâr” olmakla suçlamış.
Haberini Mısır’daki “Al-Youm al-Sabea” gazetesine dayandıran Al Arabiya’ya göre Sedat, Erdoğan’ın, Mısır ziyareti sırasında, “Avrupa ve ABD’ye, Mısır ve halkının anahtarını -Türkiye AB üyesi olana kadar- elinde tuttuğunu kanıtlamak istediğini” iddia etmiş.
“Türkiye’nin asıl niyetinin Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden canlandırarak bölgede daha fazla hâkimiyet peşinde koşmak olduğunu” da savunan Sedat, Erdoğan’ı Mısır’daki Müslüman Kardeşleri desteklemekle de suçlamış.
Bu çerçevede, Erdoğan’ın Müslüman halklar nezdinde artan etkisine ve İsrail’e karşı takındığı tutuma da değinen Sedat, “Türkiye’ye gittiğimde tam aksini gördüm. Türk kadınları yarı çıplak dolaşırken, restoranlar İsrailli turistlere hizmet sunmak konusunda hevesliydiler” diye konuşmuş.
Sedat’ın sözlerinde elbette ki tutarsızlıklar, hatta saçmalıklar var. Fakat önemli olan bu değil.
Önemli olan, Müslüman Kardeşler’in Erdoğan’a tepkisi ve Sedat’ın ağır eleştirilerinde açıkça görüldüğü gibi, Mısır’da siyasi ortamın demokratikleşmeye başlamasıyla, Türkiye’ye karşı şimdi duyulan büyük sempatinin azalması için şu veya bu nedenle çalışacak kesimlerin olmasıdır. Bu yüzden Türkiye, “Arap sokaklarının şehvetine” kapılmadan, bu yolda çok ihtiyatlı yürümek zorundadır. Sonuçta Ortadoğu kaygan bir zemin üzerinde kuruludur. Suriye ile sadece sekiz ay önce yaşanan “büyük kardeşlikten” sonra bugün geldiğimiz nokta ise bunu çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
Uzun lafın kısası -asıl niyet bu olmasa da- Ortadoğu liderliğine oynuyormuş izlenimini güçlendiren yaklaşımlar, Başbakan Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Arap muhatapları tarafından sanıldığı kadar büyük bir memnuniyetle karşılanmadığını gösteren işaretler gelmeye başladı.