New York Times’tan Thomas Friedman’ın, İran-Hamas-Hizbullah’tan oluşan “İsrail’e direniş cephesi”nin yeni üyesi olarak lanse ettiği Türkiye’nin, bu izlenime yol açan politikalarıyla bölgenin kurulu düzenden yana rejimlerini de rahatsız ettiği, en azından diplomatik çevrelerde sır değil. Fakat bunun Arap siyasetçiler tarafından açıkça telaffuz edildiğini pek duymazsınız.
İngilizce yayımlanan “Today’s Zaman” gazetesinin 20 Ekim sayısında çıkan bir söyleşi bu nedenle dikkat çekiciydi. Cumhurbaşkanı Mübarek’in “Ulusal Demokratik Partisi”nin üyesi olan Helwan Üniversitesi profesörlerinden Jihad Awda’nın, AKP iktidarının Ortadoğu politikalarını sorgulayan sözleri gerçekten çarpıcı. Bakın ne demiş Awda:
“Türkiye’nin Dışişleri Bakanı konuşurken güzel mesajlar veriyor. Kendisi çok akıllı bir adam, ancak bizim ihtiyaç duyduğumuz şey bu değil. Sorun Türkiye’nin dış politikası değil. Sorun Türkiye’nin stratejik anlamda ne yapmaya çalıştığı konusunda yarattığı kafa karışıklığıdır.”
Strateji konusunda güvensiz...
“Türkiye’nin gerçek gündemi nedir?” diye soran Awda, Ankara’nın bölge sorunlarını çözmeye dönük girişimlerini ve niyetlerini iyi anlatamadığını belirtmiş. Mısırlı yöneticilerin Türkiye’ye ekonomik ve siyasi açıdan güvendiklerini de kaydeden Awda, buna rağmen bu yöneticilerin Türkiye’nin stratejileri konusunda aynı güveni duyamadıklarını söylemiş.
“Ben Mısır’ın önde gelen stratejistlerindenim, ancak Türkiye’nin stratejik açıdan neyi başarmaya çalıştığını henüz anlayabilmiş değilim” diye devam eden Awda, ülkesi ile Türkiye arasında stratejik işbirliği olasılığına dair soruyu da şu çarpıcı sözlerle yanıtlamış:
“Türkiye’nin Mısır hakkında yanlış algıları var... Türkiye’de nüfusun neredeyse tümü Müslüman, ama bu Mısır için geçerli değil. Türkiye bunun farkında değil. Herhangi bir Türk örgütünün veya şirketinin Mısırlı Kıptilerle işbirliği yaptığını görmedim. Türkiye ile Mısır’ın laik örgütleri arasında işbirliği yok. Türkiye Mısır’da sadece Müslümanlarla çalışıyor.”
İsminden görüleceği gibi Awda’nın kendisi de bir Müslüman. Ancak öyle anlaşılıyor ki, İslami yardım-aktivizm örgütü İHH mensupları ile bazı AKP milletvekillerinin, Gazze’ye yardım sokmaya çalışırken Mısırlı güvenlik güçleriyle 2010 başında girdikleri çatışma Kahire’de unutulamıyor.
Mısırlı yetkililer kuşkusuz Awda’nın kendi görüşlerini yansıttığını, bu görüşlerin hükümeti bağlamadığını söyleyeceklerdir. Ankara’nın Awda’nın sözleri üzerine Kahire nezdinde yapacağı bir diplomatik girişim karşılığında alacağı yanıt da tabii ki bu olacaktır.
Silah anlaşması dengeleri sarsacak
Fakat Awda’nın parti ve hükümet çevrelerinden tümüyle kopuk bir şekilde konuşmuş olabileceğini düşünmek de saflık olur. Hele hele, Mısır’daki yönetim ile gösterilerde Hüsnü Mübarek portreleri yakan Türkiye’deki İslamcı kesim arasındaki sevgi bağlarının çok güçlü olamadığı düşünülürse.
Görüntüyü genişletecek olursak, ABD ile Suudi Arabistan arasında imzalanması beklenen 60 milyar dolarlık silah anlaşması bölgedeki dengeleri fena sarsacağa benziyor. İsrail’in bir Arap ülkesine yapılacak bu devasa silah transferine itiraz etmemesi de burada dikkat çekiyor.
Uzmanlar, Suudi Arabistan gibi Mısır’ın da, bölgedeki radikal İslami unsurların destekçisi olarak görülen İran’ın, nükleer silahlar yoluyla bölgesel ve küresel oyuncu olma çabalarını kaygı ile izlediğini belirtiyorlar. ABD’nin Mısır’a ve Suudi Arabistan’a yaptığı askeri yardımlar da, kuşkusuz, boşlukta cereyan etmiyor.
Bunlar yaşanırken, Jihad Awda gibi, “Türkiye’nin bölgeye dönük stratejik niyetleri nedir?” sorusunu soranlar önümüzdeki dönemde artacaktır. Zira -İnönü’nün meşhur sözüne dolaylı olarak atıfta bulunacak olursak- Ortadoğu’da yeni bir düzen kuruluyor. Türkiye de kuşkusuz bunun içinde yerini alacaktır.
Önemli olan, Türkiye için bu yerin stratejik açıdan neresi olacağı sorusudur. Öyle anlaşılıyor ki, Batı’da olduğu gibi, Ortadoğu’da da merak edilen bu, çünkü Ankara’dan gelen sinyaller, Awda’nın dediğine bakılırsa, “kafaları karıştırıyor.”