ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin insani maliyeti yadsınamaz. Bazı hesaplamalara göre, bu işgalde ölenlerin sayısı Saddam’ın öldürdüklerinden fazla. Ölümler de hâlâ durmuş değil.
Bu arada Amerikalı askerlerin Iraklılara karşı işledikleri suçlar da ayyuka çıktı. Bu ülkenin sokaktaki Iraklı tarafından “kurtarıcı” değil, “işgalci” olarak görülmesi bu koşullarda şaşırtıcı değil.
Ancak, işin insani boyutunu hiç unutmadan ve kesinlikle azımsamadan konuya farklı bir açıdan baktığımızda, Türkiye’nin bu işgal sonrasında, siyasi açıdan olmasa bile, ekonomik açıdan en kârlı çıkan ülkelerin arasında olduğu da görülüyor.
Bu savaş için bugüne kadar bir trilyon dolardan fazla para harcayan ABD ise listenin sonunda yer alıyor. 12 Kasım tarihli New York Time gazetesinde çıkan haber de bunu ortaya koyuyor.
Haberi kaleme alan Rod Norland, geçen hafta Bağdat’ta yapılan Uluslararası Ticaret Fuarı’na katılan 396 yabancı şirketten sadece iki veya üçünün Amerikan şirketi olduğunu yazdı. Bunların hangi şirketler olduğunu sorduğunda da, fuar yöneticisinden “İsimlerini hatırlamıyorum” yanıtını aldığını belirtti.
Anlamakta güçlük çekiyorlar
Buna karşın Norland, ABD işgalinden ekonomik olarak fazla fayda sağlayan ülkelerden birinin, 2003-2009 arasında Irak ile ticaret hacmini 10 milyar dolara çıkaran Türkiye olduğunu vurguladı.
Türk yetkililere dayanarak da, Ankara’nın bu rakamı iki yıl içinde üçe katlamayı umduğunu ekledi. Bu rakam, Türk şirketlerin Irak’ta katıldıkları milyarlarca dolarlık yeniden yapılanma projelerini içermiyor.
Norland’ın anlattıklarından anlaşılacağı gibi, hâlâ “Irak’a iyilik yaptıklarına” inanan Amerikalılar, bu ülkeyi işgal ederken, Washington’a geçit vermeyen ve çeşitli zorluklar çıkaran Türkiye’nin bu konumunu anlamakta güçlük çekiyorlar.
Amerikan şirketlerinin Irak’taki avukatlarından Mike Pullen’in sözleri de duyulan rahatsızlığı yansıtıyor. Pullen, Amerikan şirketlerinin Irak’a gelmemesi nedeniyle “meydanın Türk ve Rus şirketlerine kalmasından” yakınmış.
Amerikalılarla arasını bozmak istemediği için ismini vermeyen bir Iraklı yatırımcı ise, “Türk şirketleri Irak’taki tüm etnik gruplar arasında kabul görüyor çünkü işgalci değiller. Ayrıca büyük inşaat projelerini daha az maliyetle gerçekleştiriyorlar” diye konuşmuş.
Norland, şikâyet edercesine, Türk şirketlerinin Ankara’nın yönetimiyle sorunları olan Kuzey Irak’ta bile birinci sırada yer aldıklarını belirtiyor haberinde. Tüm bu gerçekler Amerikalıların damarına basacak nitelikte.
Norland’ın haberinde, birçok Amerikan şirketinin güvenlik endişesiyle Irak’a gelmekten çekindiği belirtiliyor. Fakat gelmek isteyenlerin de ciddi engellerle karşılaştıklarına işaret ediliyor.
‘Zarar edeceğiz’ diyenler
İlk nedenin, ABD’nin “işgalci” ve “işkenceci” olarak görülmesi olduğu belirtiliyor. İkinci neden ise Amerikan şirketlerinin, Irak’ın işgaliyle eşzamanlı olarak “ganimet” için gelmişçesine Irak’a koşmaları ve yaptıkları ucuz ve sakat işlerle güven sarsmalarıymış.
Bu arada işgalle gelen ancak ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle o ülkede tutunamayacaklarını bilen Amerikan savunma ve güvenlik sanayi şirketlerinin de ülkeyi kademeli olarak terk etmeye başladıkları belirtiliyor.
Uzun lafın kısası, “Birinci Körfez Savaşı”ndan ekonomik olarak zararlı çıkan Türkiye’nin “İkinci Körfez Savaşı”ndan kârlı çıkacağı anlaşılıyor.
İşgalin ilk yıllarında elbette ki bu açıdan büyük zararlara uğradık. Ancak Irak istikrara kavuştukça Türkiye’nin o ülkedeki çıkarlarının daha da artacağı şimdiden görülüyor.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun “Irak ile ekonomik işbirliğinden” değil, artan bir şekilde “Irak ile ekonomik entegrasyondan” söz etmesi de bu çerçevede anlam kazanıyor.
Bu arada itiraf etmeliyiz ki bu durumda, bizim gibi zamanında “ABD’ye geçit vermemekle Irak’ta ekonomik açıdan zarar edeceğiz” diyenlerin ön görüleri hatalı çıkmış oluyor.
Bu da, neyin, ne zaman ve nasıl olacağı belli olmayan uluslararası ilişkilerde çok net konuşmanın sakıncalarını bize bir kez daha gösteriyor.