AKP’nin Hamas ile ilişkilerinin duygusal bağlara dayandığı açık. Türk kamuoyunun önemli bir kesiminin bu örgüte sempati duyduğu da ortada. İsrail’in Hamas terörüne karşı, “misilleme” adını altında Filistinlilere çektirdiği acıların bu sempatiyi körüklediği aşikar.
Hal böyle iken Hamas’ın, iç savaşa sürüklenen Suriye’den ayrılıp Türkiye’de ofis açacağına dair haberleri yabana atmak mümkün değil. Bu arada, Davos’ta CNN’e konuşan İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres de Hamas’ın ağırlıklı olarak İran, Katar ve Türkiye’den olmak üzere, yılda 900 milyon dolar “dış yardım” aldığını söyledi.
ABD ve İsrail basını ise Ankara’yı kısa bir süre önce ziyaret eden Hamas liderlerinden İsmail Haniye’ye 300 milyon dolar tutarında yardımın vaat edildiğini yazıyor. Bunların ne denli doğru olduğunu, hükümetin bu konuda yapmak zorunda kalacağı açıklamalardan öğreneceğiz.
Ankara açısından çelişkili
AKP değil de Türkiye’deki “geleneksel partilerden” biri 2002 yılında iktidara gelseydi durum tabii ki çok farklı olurdu. Ankara hem “dinci” olması, hem de terörizmi siyasi araç olarak kullanması nedeniyle Hamas’ı desteklemez, dünyaca tanınan Mahmut Abbas’ın arkasında dururdu. AKP’nin Abbas’a pek ısınamadığı ise sır değil.
Hamas’ın Şam’ı terk etmek üzere olduğuna dair haberler aslında örgüt sözcülerinden Fevzi Bahrum tarafından cumartesi günü yalanlandı. Ancak, “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” derler. Suriye’den ise bu günlerde çok fazla duman çıkıyor.
Sünni olan Hamas’ın bölgede artan mezhep çatışmasında arada kaldığı, özellikle de Katar’ın baskısıyla Şam’ı terk edeceği konusundaki spekülasyon ise giderek yayılıyor. Bu arada, Hamas’ın aslında Türkiye’ye değil, ilk kurulduğu yer olan Katar’a taşınacağı da belirtiliyor.
Bu doğru çıkarsa ayrıca ilginç olacak, zira Katar şu anda, özellikle de Hamas’ı destekleyen ülkelerin başında gelen İran’a karşı, ABD ile en yakın stratejik ilişkileri olan bölge ülkelerinden biridir. Hamas ise ABD tarafından resmen terör örgütü sayılıyor.
Tabii, Hamas’ın merkezini Katar’a taşıyıp Türkiye’de sadece bir ofis açması da olası. Ancak bu doğru çıkarsa Türkiye açısından Hamas ile ilgili “ilk komplikasyon” bu noktada başlayacaktır. Üstelik ABD ve İsrail ile değil, Mahmut Abbas ve El Fetih ile.
Unutmamak lazım ki Filistinlilerin Ankara’da zaten bir elçilikleri var. Bu durumda Hamas’a ayrı bir ofis açma izni vermek, Filistinliler arasındaki bölünmeye hizmet etmek olacaktır. Bu da Filistinlilere sürekli “birlik olma” telkinlerinde bulunan Ankara açısından çelişkili olacaktır.
Hamas teröre yönelirse
Sorun bununla da bitmiyor. Ankara’da ofisi olan bir Hamas, yarın öbür gün terör kampanyasına tekrar hız verip dünyada ses getiren büyük eylemlere imza atarsa, Türkiye birçok hükümet nezdinde “terörizmi destekleyen ülke” konumuna düşecektir.
Erdoğan’ın öyle bir ortamda, geçmişte sürekli yaptığı gibi, Hamas’ın bir terör örgütü değil, Filistin hakları için mücadele veren bir örgüt olduğunu söylemesi ise Avrupa’da PKK’ya aynı gözle bakanların ekmeğine yağ sürecektir.
Bu arada, Hamas’ın Türkiye’de ofis açmasının daha da vahim sonuçları olabilir. Türkiye, Hamas ile İsrail ajanlarının karşılıklı kanlı eylemler düzenledikleri bir ülke haline gelebilir. Bu durumun farklı bir örneğini zaten Çeçenlerle yaşıyoruz.
Özetle, AKP’nin Hamas sevgisi, bir yandan Batılı müttefikleri nezdinde Türkiye’nin imajını zedelerken, diğer yandan ulusal güvenlik açısından sakıncalı durumlar yaratma potansiyeline sahip.
Ne yarar sağlayacak?
Başta Suriye ve Irak’taki gelişmeler olmak üzere, bölgedeki dinamiklerin Türkiye’nin beklentileri ve kontrolü dışında, üstelik Ankara’yı zorda bırakacak şekilde geliştiği ortada. Bu arada Türkiye’nin Suriye’deki silahlı Sünni muhalefetin üssü haline geldiğine dair iddialar da hızla yayılıyor.
Belirsizliklerle bezenmiş bu tehlikeli ortamda, özellikle İslami kesimleri memnun etse bile, hükümetin Hamas’ı bu şekilde kanatlarının altına almasının Türkiye’ye somut olarak ne yarar sağlayacağını çok iyi düşünmek gerekiyor?