Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fransız parlamentosu gerçekten saçma bir işe imza attı. Los Angeles Times bile Ermeni soykırımını inkar yasasını “özgür düşünceye karşı canavarca (monstrous) bir saldırı” olarak niteledi. Bu önemli çünkü Ermenilerin Amerika’da en yoğun olarak yaşadıkları yerlerin başında Los Angeles gelir.
Fransızlar da Parlamento’da yapılan şeyin saçmalığını zamanla anlayacaklar. Ancak, gelinen fili nokta açısından önemli olan tarihi değil, güncel meselelerin etkisidir. 1915’de yaşananlar ise bu çerçevede siyasi bir “enstrüman” olarak kullanılıyor.
Sonuçta karşımızda, AB’de set çektiği Türkiye ile artık Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Kafkasya’da siyasi ve ekonomik rekabete girmiş olan bir Fransa var. O ülkedeki “kolektif siyasi vücut” böylece - hükümetin ve parlamentodaki ağırlıklı çoğunluğun “sessizlik” yoluyla verdiği destek ile - Ermeni meselesi üzerinden Türkiye’ye karşı en büyük hamlesini yapmış oldu.

Cezayir raundu
Bu arada Fransız kamuoyunun da, tarihi ve kültürel bir saplantı olarak, Türk aleyhtarı olduğunu unutmamak lazım. Özetle burada Sarkozy’yi suçlayıp Ermeni yanlısı bir Fransız kadın milletvekilini “nefret objesi” haline getirmenin bir anlamı yok. Sonuçta sözünü ettiğimiz “kolektif siyasi vücut” Türkiye’ye karşı uyum içinde hareket ediyor.
Türkiye ile iş yapan Fransız sanayi ve ticaret erbabına gelince, o da maddi çıkarlarına göre hareket ediyor. Ancak bu kesimden Türkiye’ye gelen “büyük desteğin” Paris’te çok fazla işe yaramadığı da ortada.
Türkiye işte böyle bir denklem ile karşı karşıya. Fransa’ya duyduğumuz öfkeyi şimdi Cezayir veya Raunda üzerinden gidermeye çalışıyoruz. Ankara’nın AKP’li Belediye Başkanı Melih Gökçek bile “Cezayir Soykırımı Anıtı” adına Fransız elçiliği önüne bir ucube dikmeye hazırlanıyor.
Nöbeti sırasında Türkiye’nin bu tarihi “Ermeni golünü” yemiş olmak kuşkusuz AKP’deki öfkeyi daha da arttırıyor. Ne de olsa ciddi bir diplomatik başarısızlık söz konusu. Ermenistan ile imzalanan ancak Azerbaycan’dan gelen tepkiler üzerine rafa kaldırılan “Cenevre Protokolleri”ni bu çerçeve dışında görmek ise mümkün değil.
O süreç bir şekilde işletilebilseydi Fransa Ermeni meselesini bu kadar rahat kullanabilir miydi acaba? Akla şu da geliyor. Cenevre Protokollerini Azerbaycan için rafa kaldıran hükümet, Fransa ile yaşanan bu son krizde Baku’den siyasi destek aldı mı?
Yokladığımız dışişleri çevrelerinin bu açıdan bir şikayetleri yok. Demek ki bu destek geldi. Ancak, Azeri medyasındaki bazı analistler, Türk-Fransız gerginliğinin, “Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin birkaç ay önce Baku’ye yaptığı ziyaret ile en üst düzeye çıkan” Azerbaycan-Fransa ilişkilerini etkilemesini beklemiyorlar.

Cezayirli ne diyor?
İşin bir boyutu daha var. Dediğimiz gibi Türkiye’de neredeyse herkes Fransa’ya Cezayir üzerinden vuruyor. Peki Cezayirliler buna ne diyorlar? Fransa’da Ermeni soykırımı ile ilgili yasa teklifi yıllar önce gündeme ilk gelip geçtiğinde de aynısı olmuştu.
O sırada Cezayir Büyükelçisine ulaşıp, “bu konuda ne diyorsunuz?” diye sormaya çalışmıştık.
Bize elçilikten gelen kısa yanıt “Bu Türkiye ile Fransa arasında bir sorun, Cezayir’i ilgilendirmiyor” olmuştu. Özetle, geçmişi nedeniyle Fransa’ya ne kadar kızarsa kızsın Cezayir bir dizi somut neden yüzünden Paris ile ilişkilerini bozmayı göze alamıyor.
Mesele de zaten “Ermeni soykırımı” veya “Cezayir” hatta “Raunda” meselesi değil.
Fransa ülke olarak Türkiye’nin önüne dikildi. Bu arada Ermeni meselesini Türkiye’ye karşı kullanmanın ekonomik maliyetini de hesaplamış gibi. Bu açıdan bir panik havası sezilmiyor.

Soğukkanlı karşılık
Bu durumda Türkiye’nin tehdidi ve hakareti bırakıp soğuk kanlılıkla somut karşı stratejiler gerektirmesi gerekecek. Dünyanın en güçlü ekonomilerinden olan Fransa ile rekabet etmek kolay değil, ancak mümkün. Sonuçta Türkiye gerçekten de 10 yıl öncesinin Türkiye’si değil.
Bunun için en güzel başlangıç ise Türkiye’de ifade özgürlüğünün önündeki tüm yasal engelleri kaldırıp, bu açıdan artık “kusurlu” olan Fransa’yı geride bırakmak olacaktır.