Finlandiya Dışişleri Bakanı’na göre Türkiye’nin ‘korkutan büyüklüğü aslında
AB için avantaj’. Türkiye’ye İsrail konusundaki tavsiyesi ise “ölçülü tepki”.
HELSİNKİ
Finlandiya Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja, Türkiye’nin Avrupa’da bazılarını korkutan büyüklüğünün aslında AB için bir avantaj olduğunu söyledi. Finlandiya hükümetinin davetlisi olarak bulunduğumuz Helsinki’de görüştüğümüz Tuomioja, İsrail’in Mavi Marmara saldırısından düş kırıklığı yaşadıklarını da belirtti. Ancak ölçülü tepki göstermesi konusunda Türkiye’ye telkinde bulundu. Kıbrıs konusunda “alevlendirici söylemin de iyi bir fikir olmadığını” kaydeden Tuomioja, Ankara’nın “Füze Kalkanı” projesine katılmasının Türkiye ile Avrupa’nın “kader birliğini” gösterdiğini vurguladı.
Parlamento binasında görüştüğümüz Tuomioja’nın güncel konulardaki sorularımıza verdiği yanıtları şöyle:
- Türkiye’nin de desteklediği Filistin’in tanınması konusu BM’de yakında gündeme gelecek. Bu konudaki politikanız nedir?
Avrupalı ortaklarımızla birlikte davranacağız. Ortak bir pozisyona varılmasını ayrıca AB’nin onaylayabileceği bir tasarının ortaya çıkmasını umuyoruz. Filistin davası için de en iyisi bu olacaktır. Bu İsrail aleyhtarı olmak anlamına gelmiyor. Amaç barış sürecini yeniden yoluna koymaktır. Ortak bir AB pozisyonu sağlanamazsa önceden bir şey söylemek istemiyoruz. Önce karar tasarısını görmemiz gerekecek. Bu arada, aday ülkelerin de AB pozisyonunu desteklemelerini istiyoruz.
- Ortadoğu’daki belirsizlik karşısında Türkiye’nin olumlu katkısı ne olabilir?
Türkiye’nin burada Kuzey ülkeleriyle paylaştığı bir husus var. Kuzey sosyal modelinin iyi sonuçlar getirdiğini düşünüyoruz. Türkiye ayrıca Müslüman çoğunluğu olan laik ve demokratik bir ülke. Ayrıca hem istikrarlı hem de ekonomik açıdan başarılı. Ortadoğu geneli için Türkiye örnektir.
- Finlandiya Türkiye’de “dost” sayılıyor. AB’deki desteğiniz de takdir ediliyor. Ancak üyelik müzakereleri de durmuş gibi görünüyor.
Türkiye’nin AB emellerine her zaman destek verdik. Başka ülkelerin dönem başkanlığı sırasında da bu konuda kolaylaştırıcı olmaya çalıştık. Üyelik yolunuzda olumlu gelişmeler görmek istiyoruz. Bu da tümüyle size bağlı değil. AB’de birçok üye için Türkiye ile müzakerelerin öncelikli bir konu olmadığını hissediyorum. Bu arada Kıbrıs konusunda da bir kazadan endişeliyim.
- Bazıları Türkiye’nin Batı’dan uzaklaştığını söylüyor ama Ankara NATO’nun stratejik Füze Kalkanı projesine katılacağını açıkladı.
Finlandiya bir NATO üyesi değil ancak bu sadece bir NATO meselesi değil. Bu Türkiye’nin bizimle aynı çıkarları olduğunu gösteriyor. Kader birliğimiz olduğunu gösteriyor. Bunun bazı AB ülkelerinde Türkiye konusunda zihinlerin toplanmasına katkıda bulunması gerekir. Türkiye’ye dürüst davranmalıyız. Başkalarından istemediğimiz şeyleri Türkiye’den isteyemeyiz. Türkiye’nin herhangi bir ülke gibi kriterleri yerine getirdikten sonra üye olma hakkı var.
- Fakat Fransa müzakerelerde kilit fasılları bloke etti.
Bu bizde de düş kırıklığı yarattı. Müzakerelerin fasıldan fasıla ilerlemesi gerekiyor. Tabii fasılların dışında kalan ve bir an evvel çözülmesi gereken konular var. Kıbrıs konusunda Ankara Anlaşması’nın uygulanması gibi. Bu açıdan Türkiye’den de beklenenler var.
- Kıbrıs yüzünden bir kazadan endişeli olduğunuzu söylediniz. Rum kesiminin ada açıklarında gaz aramaya başlayacak olması nedeniyle ufukta yeni bir kriz görünüyor.
Bu sadece senaryolardan biri.
- Doğru ama karşılıklı açıklamalar sert. AB Bakanımız Egemen Bağış da “Donama bugünler için var” dedi.
Tahrik edici ve çatışma öngören söylem her zaman kötüdür. Devletlerarası ilişkilerde görüş farklılıkları olabilir, ama alevlendirici retorik kullanmak çok iyi bir fikir değil.
- İsrail ile yaşananlara ne diyorsunuz?
İsrail’in Gazze filosuna yaptıklarından büyük düş kırıklığı yaşadık. Palmer Raporu yayınlandığına göre İsrail’in herhangi bir sorumluluk kabul etmemesinden dolayı da düş kırıklığı yaşıyoruz. Ancak Türkiye’nin de tepkilerinde ölçülü olması gerekiyor.
- AB’ye dönersek, Finlandiya’nın Türkiye’ye verdiği destek çok memnuniyet verici ancak halkınız bunu destekliyor mu? Son seçimlerinizde yabancı düşmanı “Gerçek Fin” partisi oyların yüzde 19’unu aldı. Gerçi oradaki konu Türkiye değil Avro kriziydi. Buna rağmen Türkiye konusunda halkın desteğine güveniyor musunuz?
Çok iyi bir soru. Avrupa politikaları ve AB’nin genişlemesi konularında bizde çeşitli oylamalar yapıldı. Bugüne kadar olumsuz oy kullanan milletvekillerinin sayısı çok az oldu. AB’yi sevmeyenler bile genişlemeyi kabul ediyorlar. Türkiye konusunda bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Bulgaristan ve Romanya’nın tüm kriterleri yerine getirmeden üye kabul edilmeleriyle ilgili sorun var. İnsanlar bundan böyle kriterlerin yerine getirildiğini görmek isteyeceklerdir. Ama Türkiye bizim için hiçbir zaman sorunlu bir konu, sorun olmadı.
- Bazıları Türkiyesiz bir AB’nin stratejik ağırlığa sahip olamayacağına dair söylemin boş retorikten ibaret olduğunu belirtiyor. Buna ne diyorsunuz?
Bu retorik değil aritmetik meselesidir. Türkiye’nin Avrupa’ya katılması Avrupa’nın ağırlığını güçlendirecektir.
- Türkiye’nin büyüklüğü bazılarınca tehdit olarak görülürken siz bunun avantaj olduğunu söylüyorsunuz, öyle mi?
Evet doğrudur. Bu ölçeğin önemli yararları da var.