Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ermenistan Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu’nun Zürich Protokolleri’ni görüşmeye başlaması açıkçası bir sürpriz oldu. Zira Cumhurbaşkanı Sarkisyan, daha birkaç gün önce Türkiye protokolleri onaylamadan kendi meclislerinin bu süreci başlatmayacağını söylemişti.
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan ise daha önce yaptığı açıklamalarda, Ermenistan Anayasa Mahkemesi’nin protokoller konusunda aldığı gerekçeli kararın anlamı açıklığa kavuşmadan ve Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığı çözülmeden protokollerin gündeme alınmayacağını vurgulamıştı.
Sarkisyan’ın sözleri ışığında Ermenistan’ın da süreci kendi meclisinde benzeri şeklide dondurması bekleniyordu. Ancak bu son gelişme, Erivan’ın hem dış baskıları hafifletmek, hem de Türkiye’nin kendisini içine soktuğu açmazdan yararlanmak istediğini gösteriyor.
Konuyu açıkça ortaya koymak gerekiyorsa, Erivan Türkiye’yi bu protokoller yoluyla uluslararası camia nezdinde yalnız bırakmak istiyor. ABD ve AB’den gelen ve protokollerin bir an evvel onaylanıp hayata geçirilmesini isteyen baskıları da not ederek, sağlayacağını düşündüğü avantajı pekiştirmeyi amaçlıyor.
Erivan yönetimi, Ermenistan parlamentosunun protokolleri onaylaması halinde dünyada tüm gözlerin Türkiye’ye döneceğini biliyor. Nitekim süreci asıl durduran tarafın Türkiye olduğuna dair uluslararası kanaat şimdiden yerleşmeye başladı.
Bu durum Batı basınında konuyla ilgili olarak çıkan haberlerle analizlerde bariz bir şekilde görülüyor. Ermeniler bu yazılıp çizilenlerde Ermeni soykırımı konusunun istisnasız olarak gündeme getirildiğini de elbette ki not ediyorlar.
Özetle, Ankara’nın soykırım iddialarının önünü kesmek amacıyla başlattığı bir sürecin, soykırım konusunun dünyada daha da fazla tanınması için bir zemin hazırladığı görülüyor. ABD Kongresi’nde tekrar gündeme getirilen Ermeni soykırımı tasarısı ise durumu daha karmaşık hale getiriyor.
Ermenistan ile normalleşme derken bu kez ABD ile ilişkilerin bozulması olasılığı ciddi bir şekilde ortaya çıkmış bulunuyor. Biz şahsen söz konusu tasarının bu kez de geçmeyeceğine inananlardanız. Ama ABD Büyükelçisi dahil birçok Amerikalı yetkili, geçme şansının yüzde 50 olduğunu belirtiyorlar.
Nedenini ise, “Ermeni yanlısı ABD Kongresi bu kez Türkiye’nin oyununa gelmek istemiyor” olarak açıklıyorlar. Söz konusu tasarının geçmesini kesin olarak önleyecek tek şeyin ise, Zürich Protokolleri’nin TBMM’de onaylanması olacağını vurguluyorlar.
Ancak bu yaklaşım Ankara’da “tehdit” olarak algılanıyor. Nitekim ABD Büyükelçisi James Jeffrey ile MHP’nin önde gelen isimlerinden Deniz Bölükbaşı arasında geçen hafta Meclis’te yaşanan tatsızlık da bu yüzden çıkmıştı.
Tüm bu gelişmeleri gören Erivan da şimdi tek taşla iki kuş vurma peşinde. Başka bir ifadeyle, bir yandan protokolleri onaylayıp Türk tarafını “oyunbozan” konumuna düşürür, diğer yandan soykırımın uluslararası düzeyde daha da tanınmasına dolaylı yoldan katkı sağlarsa, iki boyutlu bir diplomatik başarı elde etmiş olacak.
Bu olumsuz görüntüden en azından iç kamuoyu nezdinde bir nebze kurtulmaya çalışan Ankara şimdi hem ABD’ye, hem de Ermenistan dönük sert açıklamalar yapıyor. Bunun karşısında şu ana kadar suskun kalmayı tercih eden Washington ise, Zürich Protokolleri cephesinde bir gelişme olmazsa bu sessizliğini bozacağına dair işaretler veriyor.
Büyükelçi Jeffrey’in, verdiği demeçler ve Meclis’te söyledikleri nedeniyle Türkiye tarafından “fırça yemeye” başlaması da bu açıdan olumlu bir işaret sağlamıyor.
Türkiye bu konuda Moskova’yı da yanına çekebilmiş değil, zira İran konusunda Batı ile çok daha yakın bir çalışma düzenine girmiş olan Rusya da, ABD ve AB gibi, bu protokollerin Karabağ meselesine bağlanmadan bir an evvel onaylanmasını istiyor.
Türkiye açısından bu konuda ortaya çıkan görüntü maalesef budur. Ankara’yı rahatlatacak tek şey ise Ermenistan Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu’nun protokolleri reddetmesi olacaktır. Ancak bu da pek mümkün görünmüyor.