Türkiye’de haberi çıktı fakat üzerinde çok durulmadı ama muhaliflerin merkezi olan Bingazi’de son yaşananlar ne Erdoğan’ı, ne de Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu memnun edecek niteliktedir. Cihan Haber ajansına göre, Cuma namazı sonrasında Bingazi’de toplanan yüzlerce kişi, Başbakan Erdoğan’ı “isyancılara silah verilmesini istemediği” gerekçesiyle protesto etmiş.
Bu arada Fransa, ABD, İngiltere, Kanada, Lübnan, Tunus ve Katar bayraklarını dalgalandıran göstericiler, “Biz El Kaide değiliz”, “Biz asi değil devrimciyiz” ve “Sevgili Kaddafi’ni al silahlanmamıza müsaade et” gibi pankartlar açıp Erdoğan ve Türkiye aleyhinde sloganlar atmış.
Protestoların başını çeken Şeyh Ahmet Murabbi adlı imam ise Kaddafi yanlısı olduğunu söylediği Erdoğan’ın, “Kaddafi’nin yanında değil halkın yanında yer alması gerektiğini” belirtmiş.
Bosnalı Müslümanların da benzeri bir karar ile karşı karşıya kalmalarını zamanında çok eleştirmiştik. Fakat Erdoğan’ın isyancılara silah dağıtılması konusundaki tutumunu eleştirmiyoruz. Zira Bosna’daki görüntü netti. Libya’da ise durum karmakarışık bir hal almaya başladı. Verilmesi halinde bu silahların kimin eline geçeceği de bu yüzden belli değil.
Ankara’yı memnun edemedi
Kaldı ki, muhaliflerin silahlandırılması, 1973 sayılı Güvenlik Konseyi kararı ile uyumsuz olacağı gibi, Libya’daki olayları farklı bir düzleme taşıyacaktır. Libya’da, başta Dışişleri Bakanı Musa Kussa olmak üzere en üst düzey yetkililerin Batılı ülkelere sığınmaları ise durumu daha da karmaşık bir hale sokuyor.
Bu nedenle Erdoğan’ın ihtiyatlı yaklaşımını anlıyoruz. Benzeri bir durum Suriye’de de yaşanıyor. Orada da işlerin nereye gittiği belirsiz. Beşar el Esad şu ana kadar Ankara’yı memnun edecek bir liderlik gösteremedi. Suriye’nin yapısı düşünüldüğünde bunu yapabileceği de şüpheli. Bu durumun Ankara açısından Libya’ya oranla çok daha tehlikeli olduğu kesin.
Sonuçta Suriye’de patlak verecek büyük çaplı karışıklıkların Türkiye’yi doğrudan etkilemesi kaçınılmaz olacaktır. Erdoğan elbette ki yakın ilişki içinde olduğu Beşar el Esad’a reformlardan yana telkinlerde bulunmaya devam edecektir. Fakat ne denli etkili olacağı tartışmalıdır. Erdoğan da zaten bu yüzden Suriye konusunda da ihtiyatlı konuşmaya başladı.
Batı’ya ilgi artık daha fazla
Bu arada Türkiye’de ayyuka çıkan demokrasi sorunları, bölge için gerçekten model olup olamayacağımız tartışmalarını da beslemeye başladı. Biz Türkiye’nin yine de model olduğuna inanıyoruz. Ancak baskıcı rejimlere karşı demokrasi mücadelesi verenler Türkiye’den ziyade Batıya daha fazla ilgi göstermeye başladılar.
Önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi bu gelişmeler Ankara’nın bölgeye dönük planlarında ciddi revizyonlar gerektirecektir. Bu yapılırken seslerini duyurmaya başlayan yeni kesimlerle de köprülerin kurulması gerekecektir. Demokrasi ve insan hakları için sokağa dökülenlerin “gönüllerinin fethedilmesi” de bunu kolaylaştıracaktır.
Şu anda bölgede ve dünyada, Kaddafi güçleri tarafından tecavüze uğradığını yabancı gazetecilere haykırırken Trablus’ta polis tarafından apar topar götürülen İman el Ubeydi adlı kadının akıbeti merak ediliyor. Milyonlarca üyeli “sanal sivil toplum örgütü” www.avaaz.org’da başlatılan imza kampanyasıyla da Erdoğan’dan El Ubeydi için devreye girmesi isteniyor.
Perde arkasında mı çalışıyor?
Gerçi Erdoğan’ın İran’daki Sakine Aştiyani olayında görüldüğü gibi, bu tür olaylara açıktan müdahale etme adeti pek yok. Ankara’nın ise “perde arkasında çalışıp elimizden geleni yapıyoruz” diyerek işten sıyırma geleneği var. Fakat bazı şeylerin anlamlı olması için görülür olması gerekiyor.
Erdoğan’ın El Ubeydi için devreye girmesinin muhaliflerin gözünde hem kendisine, hem de Türkiye’ye dönük sempatiyi arttıracağı kesin. Arap sokaklarında Türkiye konusunda çatlak seslerin çıkmaya başladığı bir dönemde “akılların ve kalplerin fethedilmesi” açısından bu tür insani girişimlerin önemi giderek artacaktır.