Paris
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Türkiye’nin dış politikada eksen değiştirdiğine” dair tartışmalarından rahatsızlık duyuyor. Fransa ziyareti için önceki akşam Paris’e uçarken bunu açıkça ortaya koydu.
Kendisine refakat eden ve bizim de dahil olduğumuz küçük bir gazeteci grubuyla konuşurken bu tartışmaları “anlamsız ve maksatlı” bulduğunu söyledi.
Bu arada gündemin üstlerine çıktığı için Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir’in Türkiye’ye gelmesi konusuna da değindi. Bununla ilgili soruyu yanıtlarken, Beşir’in Ankara’nın değil toplantıyı organize eden İslam Konferansı Örgütü’nün davetlisi olduğunu, Türkiye’nin ise kendisini gözaltına alma gibi bir zorunluluğunun bulunmadığını söyledi.
Türkiye’nin Beşir hakkında tutuklama kararı çıkaran mahkemeyi tanımadığını anımsatan Davutoğlu, Sudan’ın şu anda en istikrarlı dönemini yaşamakta olduğunu da belirtti. Ancak Davutoğlu’nun Fransa ziyareti sırasında esas üzerinde durmak istediği konuya dönersek, şöyle bir görüntü çıkıyor ortaya.
“Çok boyutlu coğrafyası ve tarihi olan ülkelerin tek boyutlu bir dış politika izleme lükslerinin bulunmadığını” belirten Davutoğlu, Türkiye’nin bu tür ülkelerin en çarpıcı örneği olduğunu kaydederek şöyle konuştu:
“Sadece Avrupa veya Ortadoğu ile ilgileneceğim deme kahramanlığında bulunamam. Aklı başında hiçbir analist de herhangi bir ülkenin tek eksenli bir politika yürütemeyeceğini bilir.”
‘Soğuk savaşa çekmek istiyorlar’
Perşembe günü Ankara’da temaslarda bulunan İngiliz Dışişleri Bakanı David Miliband’ın Türkiye’ye Rusya üzerinden geldiğine işaret eden Davutoğlu, “Orayı ziyaret etmekle eksen mi değiştirmiş oldu? Amerika’ya sırt mı çevirmiş oldu?” diye sordu.
Davutoğlu, Ankara’nın Ermenistan ile temas kurmasına kimse bir şey demezken, Suriye’yle kurulan temas sonrasında eksen tartışmalarına girilmesini garipsediğini de belli ederek, “Bizi bir tür soğuk savaşa çekmek isteyenler var” diye konuştu.
Bu tartışmaların çıktığı zamana bakmak gerektiğini de vurgulayan Davutoğlu, “Türkiye’nin, dış politikasının yükseldiği, dış politika ritminin arttığı bir dönemde olduğuna” işaret etti. Bu eksen tartışmasıyla sanki “Size bu kadarı fazla” deniyormuş gibi bir durumla karşı karşıya olduğumuzu belirtti.
Davutoğlu, Türk dış politikasının şu anda bir Ortadoğu ayağı olduğu gibi, Kafkasya ve Balkanlar ayaklarının da olduğunu, bunun Ankara’nın diplomatik girişimlerinden ve yapılan resmi ziyaretlerden açıkça görüldüğünü kaydetti.
Davutoğlu bu çerçevede, Ermenistan ile açılımın ve bunun Karabağ sorununa arayış çabalarına kattığı ivmenin yanı sıra, Balkanlar’da hem Sırbistan, hem Hırvatistan hem de Bosna ile yürütülen temaslara işaret etti.
Kamu diplomasisi
Davutoğlu, dün Paris’teki Uluslararası Diplomasi Enstitüsü’nde (ADI) yaptığı konuşmada da bunları büyük ölçüde tekrarladı. Zaten, Fransa ziyareti sırasındaki resmi görüşmelerde önemli ikili konular ele alındıysa da, Davutoğlu’nun Paris ziyaretinin esas itibariyle “kamu diplomasisi”yle ilgili olduğunu söyleyebiliriz.
Bu da “halka ilişkiler yoluyla Türkiye’yi yabancılara anlatmak ve yanlış algıları kırmaya çalışmak” şeklinde özetlenebilir. Davutoğlu bu nedenle dün ADI’de yaptığı konuşma ve ardından da Fransız basınının temsilcileriyle yaptığı buluşma için iyi hazırlanmıştı.
Bu çerçevede de Avrupa’nın en önemli başkentlerinden birinde, üstelik de Türkiye konusunda her türlü önyargının dile getirildiği bir kentte, Avrupa kamuoyuna Ankara’nın niçin iddia edildiği gibi rota değiştirmediğini ayrıntılı bir şekilde anlatmaya çalıştı.
Biz ise Paris’e gelirken uçakta kendisiyle konuştuğumuzda, bu eksen değişikliği algısının Başbakan Erdoğan’ın özellikle son İran ziyareti sırasında Guardian gazetesine verdiği demeçten ve Tahran’dayken söylediği bazı sözlerden kaynaklandığına işaret ettik.
Ancak Davutoğlu, doğal olarak, bu konuda tartışmaya girmekten veya herhangi bir açıklamada veya yorumda bulunmaktan kaçındı.