Başbakan Erdoğan’ın Seul yolunda yakıt ikmali için durakladığı Almati’de gazetecilere yaptığı açıklamalardan, Ankara’nın Suriye konusunda eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın çabalarıyla ön plana çıkmış olan diplomatik süreçten hiç de memnun olmadığı anlaşılıyor.
Olması da mümkün değil zaten, zira Ankara’da yapılan hesaplarda Esad’ın işbaşında kalması ve dünya tarafından muhatap alınması olasılığı yoktu. Beklenti, Zeynel Abidin, Hüsnü Mübarek ve Muammer Kaddafi gibi onun da bir süre direndikten sonra bir şekilde silinip gideceği ve Suriye’de yeni bir gün doğacağı şeklindeydi. Türkiye de elbette ki bu yeni Suriye üzerinde en etkin ülkelerden biri olacaktı.
Oysa aradan geçen bir yıl zarfında bu hesap hiçbir şekilde tutmadı. BM Güvenlik Konseyi’nde geçen hafta, Rusya ve Çin’in de onayıyla kabul edilen, başkanlık açıklaması açısından da durum öyle. Zira bu açıklamayla Güvenlik Konseyi Annan tarafından yürütülen ve Esad ile muhaliflerin müzakere etmelerini öngören çabayı desteklemiş oluyor.
‘Destek çekilirse çok şey değişir’
Farklı bir ifadeyle Güvenlik Konseyi, Rusya’nın bastırmasıyla, Esad’ın siyasi profilini Ankara’nın hiç istemediği şekilde yükseltmiş oldu. Şam rejiminin bundan memnun olmaması mümkün değil. Moskova’ya sırtını dayamış olan Esad da böylece, uluslararası dengelere Ankara’dan daha hâkim olduğunu göstermiş oldu.
Erdoğan’ın, “BM’nin son kararlarını tasvip etmiyoruz. Muhaliflerle rejimi aynı yere oturtmak adil değil” sözleri, Ankara’nın bu duruma ne denli tepkili olduğunu net bir şekilde dışa vuruyor. Erdoğan’ın, Annan’ın Şam’daki görüşmelerini Suriye’yi gezmeden gerçekleştirdiğini söylemesi ise, Ankara’nın eski genel sekreterin çabalarını da “tasvip etmediğini” gösteriyor.
Erdoğan’ın ayrıca, Esad’ın Rusya, Çin ve İran desteğiyle ayakta kaldığını belirterek, “Bu destek çekilirse çok şey değişir” demesi, gelinen noktadan kimleri suçladığını da ortaya koyuyor. Seul’den sonra hafta içinde gideceği İran’daki temaslarında Suriye konusunda vereceği mesajlar ve İranlı muhataplarından alacağı yanıtlar bu durumda daha da ilginç olacak.
Esad durumu iyice anladı
AKP iktidarı aslında BM’nin Suriye’ye karşı “tek ses” olmasını istiyordu. Bunu Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun son açıklamalarında da görmek mümkün. Ancak geçen hafta oybirliğiyle kabul edilen Güvenlik Konseyi açıklamasıyla işler Ankara’nın istemediği bir mecraya girmiş oldu.
Esad elbette ki o açıklamaya uyup Hama, Homs ve İdlib gibi kentlere karşı saldırılarını durdurmayacak. Hatta, zamana karşı yarıştığı için, önümüzdeki günlerde bu saldırılar daha da şiddetlenebilir. Bu arada kendisine karşı herhangi bir dış müdahale olmayacağı da artık kesinleşti.
Buna karşın Esad, “stratejik müttefiki” Moskova’nın da telkinleri ve baskılarıyla eninde sonunda muhaliflerle masaya oturmak zorunda kalacağını artık iyice anladı. Bu nedenle de elini çabuk tutup muhaliflere karşı önce askeri açıdan zemin kazanmak istiyor.
Türkiye diplomaside kontrpiyede kalabilir
Bu arada, Suriye’deki muhalifler adına konuşan kişiler Esad’la masaya oturmayacaklarını ısrarla söyleseler de, kendi aralarında tutarlı bir örgütlenmeyi henüz oluşturabilmiş değiller.
Çıkan haberlere bakılırsa, Türkiye’ye sığınan Suriyeliler arasında bile sorunlar yaşanıyor. Bu da doğal olarak Esad’a güç katıyor ve zaman sağlıyor.
Öte yandan, muhaliflerin Şam’da gerçekleştirilen intihar bombalarını sert sözlerle kınamaları da dikkat çekiyor. Bunun nedeni de malum. Kim gerçekleştiriyor olursa olsun sivilleri de hedef alan bu tür saldırılar bile Esad’ın elini güçlendiriyor, zira muhalifleri “terörist” ilan etme fırsatını yakalıyor.
Bütün bunlar Ankara’nın Suriye’ye karşı oluşturmaya çalıştığı diplomasinin aleyhine işliyor. Türkiye, Suriye’deki gelişmelerden en çok etkilenen ve etkilenecek olan ülkelerin başında geliyor. Ancak BM’de işlerin Ankara’nın “tasvip etmediği” bir yolda ilerlemesi, Türkiye’nin bu konuda yürüttüğü diplomasi açısından, yakında kontrpiyede kalabileceğini gösteriyor.