Başbakan Ecevit, 19 Temmuz gecesi İngiltere’den dönerken uçakta harekat öncesi Kıbrıs’a atılacak bildiriyi yazıyordu. Türkiye’ye iner inmez de Genelkurmay Başkanlığı’na geçti. ABD Özel Temsilcisi Sisco da “ikna” görüşmeleri için Atina’dan Ankara’ya gelmişti. Ancak bilmediği bir şey vardı: O Başbakan Ecevit’le görüşürken savaş çarkı çoktan dönmeye başlamıştı.
19 Temmuz Cuma SAAT 01.00 Gökyüzü
SIRRI ARTIK İKİ KİŞİ BİLİYOR
Başbakan Bülent Ecevit’i diğer garantör ülke İngiltere’deki temaslarının ardından Türkiye’ye taşıyan DC-9 uçağı Londra saatiyle 20.30’da havalandı. Bu 48 saatlik maraton herkesi yormuş, uçak havalanır havalanmaz çoğu kişi uykuya dalmıştı. Başbakan’ın oturduğu en ön sıradan gelen daktilo sesi üzerinde kimsenin düşünecek hali de yoktu. Yorgunluktan uyuya kalanlardan birisi de Büyükelçi Orhan Eralp’ti. Eralp bir süre sonra nazikçe uyandırıldı. Başbakan, uyandırdığı Eralp’ten özür diledikten sonra yazdığı metnin İngilizcesinin kontrol edilmesini istedi. Eralp’in okuduğu metinde “Biz savaş için değil barış için geliyoruz. Biz hem Türk hem de Rum toplumlarını kurtarmaya geliyoruz” yazıyordu. Bu barış harekâtı öncesinde Kıbrıs’a atılacak bildirilerin metniydi. 1964 ve 1967’de yaşananlardan dolayı Ecevit’in yanındakilerin bile yapılacağına inanmadığı Barış Harekâtı’nın kesinlikle yapılacağını ilk öğrenen isim Büyükelçi Orhan Eralp olmuştu.
SAAT 03.00 Ankara, Genelkurmay Başkanlığı
ASKERLERİN BAŞBAKAN’A UYARISI...
Başbakan Bülent Ecevit, Esenboğa’dan direkt Genelkurmay Başkanlığı’na geçti. Londra temasları sırasında askeri hazırlıkların planlandığı gibi devam ettirilmesi için zaten gereken talimatı vermişti. Askerler son hazırlıklara dair bilgiler verdiler. Ecevit, askeri harekatla ilgili Silahlı Kuvvetlerden Ada’da Türklere ulaşımı sağlayacak bir köprübaşı tutulması olmuştu. Harekat planına hiç karışmayan Ecevit o gece askerlerden ilk ve tek isteğini dile getirdi ve hava bombardımanının kısa tutulmasını istedi. Ecevit’in gerekçesi, yaz mevsimi nedeniyle turist dolu olan Ada’da yanlışlıkla sivillerin vurulması endişesiydi. Askerler bu öneriyi kabul ettiler. Son hazırlıkların üzerinden geçilirken Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Kemal Kayacan konuştu: “Benim gemilerimin Kıbrıs’a kapak atmaları için 20 saate ihtiyacım var. Sabah 8.30’da hareket emrini vermem gerekir.” Ecevit, sabah 8.30’a kadar olan sürede koalisyon ortağı Milli Selamet Partisi’nden bakanların da olduğu kabineye durumu anlatabileceğini hesapladı ve “tamam” dedi. Tam toplantının sonunda Oramiral Kayacan bir kez daha konuştu: “Sayın Başbakan eğer gerçekten Ada’ya çıkacaksak orduyu gemilere bindirelim. Eğer son dakikada geri döneceksek ne biz komutan ne de siz başbakan olarak kalabiliriz.” Ecevit, “Merak etmeyin, oyalamalarla geçirecek vaktimiz yok” dedi. Ecevit’in Genelkurmay’dan Başbakanlık’ta kendisini bekleyen kabine üyelerinin yanına geçti...
Ankara’yı durduramayan Sisco, havalimanları kapanmadan Türkiye’den ayrılmak için Başbakanlık merdivenlerinden koşar adım indi.
SAAT 17.00 Ankara
BAŞBAKANLIK KAPILARINI KAPATIYOR...
19 Temmuz günü Silahlı Kuvvetlerden, bakanlıklara kadar herkes ertesi sabah başlayacak harekâta hazırlanıyordu. Dışişleri Bakanlığı’nda büyükelçiliklere ilk geçilen mesaj “Bu gece bütün telsizler açık kalsın ve telsizciler nöbette olsunlar” mesajıydı. Saat 17.00 olduğunda hem Başbakanlık hem de Dışişleri Bakanlığı kapılarını dünyaya kapattı, giriş ve çıkışlar yasaklandı. Ankara, beklediği ve bir an önce gitmesini istediği konuk ABD Özel Temsilcisi Joseph Sisco’nun gelişini bekliyordu. Londra’dan Atina’ya geçen Sisco, Türkiye’nin taleplerine karşı Yunanistan’dan aldığı cevabı getirecekti. Dışişleri ağız aramak için ABD Büyükelçiliği’ni arayıp “Otel rezervasyonu gerekiyor mu?” diye sordu, ABD Büyükelçisi, “Hayır, Büyükelçilik’te geceleyecek” yanıtını verince sinirler iyice gerildi. Hükümet, Türkiye’nin harekata başladığı saatlerde ABD Temsilcisi’nin Ankara’da olmasını istemiyordu. Saat 18.45’te geleceği bildirilen Sisco’nun uçağı Ankara’ya 22.05’te indi. Daha kötüsü Sisco, geçtiği ABD Büyükelçiliği’nde Dışişleri Bakanı Kissenger’dan telefon beklediği için çıkmıyor ve Başbakanlık’tan randevu istemiyordu. Uçaklar saat 5’te havalanacak, çıkarma gemileri saat 6.30’da Kıbrıs’a kapak atacaktı.
20 Temmuz - SAAT 01.40
SİSCO BAŞBAKANLIK’TAYKEN SAVAŞ ÇARKI DÖNMEYE BAŞLADI...
ABD temsilcisi Başbakanlık’tan içeriye girdiğinde harekâtın başlamasının an meselesi olduğundan habersizdi. Atina’dan getirdikleri, Türkiye’nin taleplerinden oldukça uzaktaydı. Sisco, Türk-Yunan savaşı çıkar endişesini masaya sürdü, Türkiye, “Bu Yunanistan’ın problemi olur” dedi. Görüşmede ABD ikna edici olmaya çalışıyor ama Türkiye güveninin kalmadığını söylüyordu. Saat 2.30 gibi Sisco tekrar ABD Büyükelçiliği’ne döndü, Kissenger ile bir daha konuşması gerekiyordu. Saat 03.00’e doğru Türkiye, ABD’nin bir kez daha elini tutmasına izin vermeden harekete geçti. Çift gün tarihi kapatılmış kriptolu telsiz mesajları büyükelçiliklere geçmeye, Türkiye’nin şafakla birlikte Kıbrıs’a müdahale edeceği büyükelçiliklere bildirilmeye başlandı...
Milliyet, 20 Temmuz 1974 tarihli baskısında çıkartma gemilerinin Akdeniz’e açıldığını duyurdu.
SAAT 03.30
‘BİR ŞAİR NASIL SAVAŞ KARARI VERİR?’
Sisco ve ekibi saat 03:10’da Başbakanlığa döndüler. ABD ikna etmeye çalışıyor, Türkiye güveni kalmadığını söylüyordu. Harekata katılmak için bekleyen savaş uçakları motor çalıştırmaya hazırlanıyordu. Türk heyetindeki hareketlilik ABD’lilerin dikkatini çekti. Son deneme cümleleri de işe yaramayınca, ABD Büyükelçisi Macomber araya girdi, “Sizin gibi insancıl ve şair ruhlu biri askeri harekâta nasıl karar verir?” diye sordu, Ecevit’in cevabı basitti; “Şimdi harekete geçmezsek ileride çok daha fazla kan dökülecek.”
Ecevit, MSP’li bakanların da yer aldığı Bakanlar Kurulu’na bilgi verirken artık uçaklar motorlarını çalıştırmıştı.
SAAT 04.00
‘SİZE BİR ABD FORMÜLÜ GETİREYİM’
Artık harekâtın geldiğini anlayan Sisco’nun son önerisi, “Bana 48 saat verin size bir ABD formülü getireyim” oldu. Ecevit, ABD’nin Türkiye’nin elini tutmasının yol açtığı sorunları hatırlattı. Sisco “Ankara’dan ayrılmalıyım” diye kalktı, ABD heyeti hızla havalimanına hareket etti. Ecevit, Bakanlar Kurulu’na bilgi vermek için aşağıya indiğinde artık savaş çarkının son dişlisi de dönmeye başlamıştı. Uçaklar motor çalıştırmış, pistlerden harekete geçmeye hazırlanıyor, Kıbrıs’a uçar birlik harekâtıyla çıkacak komandolar kendilerini bekleyen 72 helikoptere biniyorlardı.
Kıbrıs’a uçar birlik harekâtıyla çıkacak komandolar, 72 helikopterle taşındı.
SAAT 05.05
İLK SAVAŞ UÇAĞI KALKTI
Ecevit sabah 4.50’de Genelkurmay Başkanlığı’na geçti. Herkes son derece heyecanlıydı. Başbakanlık’ta İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk kahramanlık şiirleri okuyor, Dışişleri’nde insanlar birbirlerine sarılıyorlardı. İlk savaş uçağı saat 05.05’te havalandı. Türkiye’nin ilk ve tek savaşı başlıyordu...
Kıbrıs’a gitmek üzere ilk savaş uçağı saat 05.05’te havalandı.
SAAT 10.45 Mersin
MORAL BOZAN GECİKME, SOVYETLER’İN GÖZLERİ
Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait Harp Filosu sabah 8.30’da Mersin Limanı’ndan hareket edip liman dışına çıktı. Çıkartma gemileriyse yerlerinden hareket etmiyorlardı. Bir gece önce bölgede karatma uygulanacağını ilan eden TRT’nin bölgesel radyosu, bu kez elektriklerin kesilmeyeceğini duyuruyordu.
Az sonra Harp Filosu’ndaki gemilerin telsizleri aynı anda çalışmaya başladı: “İkinci bir emre kadar tekrar şamandıraya bağlanın.” Donanmanın deneyimli subayları bu emri duydukları an, müthiş bir hayal kırıklığı yaşadılar.
Tıpkı 1967’deki gibi Kıbrıs’a çıkmak üzere askerler gemilere doldurulmuş ama son dakikada, gelen baskılarla beraber çıkartma kararından vazgeçildiğini düşündüler. Bu moral bozukluğu saat 10.45’e kadar sürdü. Askerlerin çıkartma gemilerine bindirme işlemi tamamlanamadığı için yaşanan bu gecikmenin ardından emir geldi. Beş muhrip, yaklaşık 3 bin asker taşıyan 31 çıkartma gemisi Doğu Akdeniz’de ilerlemeye başladılar. Çıkartma gemileri saatte 6 deniz mili hız yapabiliyordu. Her şeyin plana uygun gidebilmesi için kayıp zamanı kapatmaları gerekiyordu. Harp Filosu’nun gerisinde bir Sovyet mayın tarama gemisi vardı. Bir gece önce uluslararası sularda tespit edilmiş, Ankara’dan yolunuza çıkmadığı sürece dokunmayın talimatı verilmişti. O gemi de Harp Filosu’nu ihtiyatlı bir mesafeden takip ediyordu.
SAAT 14.00 Atina
‘TÜRKLER AKDENİZ HAVASI ALIR DÖNER...’
BBC’nin deneyimli Atina muhabiri David Tongue, Türk donanmasının Mersin’den hareket ettiği haberini alır almaz Enformasyon Bakanlığı’nı aradı. Karşısında her zaman konuştuğu Yunanlı muhatabı vardı. “Türkler denize açıldılar” deyince, karşısındaki ses, gayet rahat cevap verdi: “Endişe edilecek bir durum yok. Türkler birkaç yılda bir böyle denize açılırlar ve Akdeniz havası alıp geri dönerler...”
Bu konuşmanın üzerinden 24 saat geçmeden, Türk askeri Kıbrıs’a ayak bastıktan kısa bir süre sonra, David Tongue bir kez daha Enformasyon Bakanlığı’nı aradı. Bir gün önce “Türkler, Akdeniz havası alır, geri dönerler” diyen kaynağı bu kez telefonu açmamıştı...
YARIN: İSİMSİZ KAHRAMANLAR KIBRIS’TA