Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ukrayna’nın istikrarını bozacak eylemlerde bulunduğu gerekçesiyle, Rusya’ya yaptırım uygulayan Avrupa Birliği, bugün yarın büyük bir ihtimalle, Rus aşısı Sputnik-5’i onaylayacak.

Sürpriz olmaz bu, Sputnik-5’in 3. faz çalışmalarında virüse karşı yüzde 91.6 oranında koruma sağladığı ortaya çıktı.

Aşı programını hızlandıramadığı takdirde eylülde partisinin seçimleri kaybedeceğini fark eden Almanya Başbakanı Angela Merkel, Rusya Devlet Başkanı Putin ile Sputnik-5 aşısı için konuştu, televizyonda da Avrupa İlaç Ajansı izin verirse Rus aşısını kullanacaklarını açıkladı.

Haberin Devamı

Fransa başta olmak üzere diğer AB üyesi ülkeler de aşı yokluğundan kırılıyor ve buldukları her aşıyı almaya çalışıyorlar.

Rusya, Avrupa Birliği’ne satışa hazır ve yılın ikinci çeyreğinde 100 milyon doz aşı tedarik edebileceğini açıkladı.

Türkiye, Rusya’dan aşı ithal etmek için talepte bulundu mu, bunu bilmiyoruz.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, ocak ortasında Ankara’da Rusya Büyükelçisiyle görüştü, “Sputnik-5 aşısı başta olmak üzere sağlık alanındaki iş birliğini konuştuk” dedi ama başka detay vermedi.

Eğer Rusya ile ortak üretim yapılacaksa bu üretim ne zaman başlayacak, 2023’te piyasada aşı bolluğu yaşanırken yapılacak ortak üretim bir işimize yaramaz.

Avrupa Birliği’nin önce benim vatandaşlarım dediği bir ortamda Türkiye Rusya’dan aşı ithalatı yapacaksa, bekleyen ülkeler sırasına girmemeli.

Sonuçta, Rusya’dan, uzun vadeli anlaşma nedeniyle piyasasının oldukça üzerinde bir fiyattan doğal gaz alıyoruz.

S-400 füze sistemi bizim işimize yaradığı kadar, Rusya’ya da yeni pazarlara girme şansı tanıyor.

Türkiye de bu iş birliğinden dolayı başta F-35 savaş uçakları olmak üzere çeşitli sıkıntılara katlanıyor.

Eğer Rusya’dan Sputnik-5 alacaksak, öncelik konusunda da ısrar edecek argümanlarımız var.

İngiltere’den sonra Brezilya ve Güney Afrika varyantlarının da Türkiye’ye ulaştığını düşünürsek, Rusya seçeneğini hemen kullanmamak adına bir sebep yok.

Boğaziçi ve keşke dediklerim...

Fatih (Altaylı) Abi, 1996 yılında her pazar günü Susurluk kazasının ardından ortaya çıkan ilişki ağını protesto etmek için Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda protesto eylemi düzenliyordu. İlk hafta 10-15 kişinin katıldığı eylem kısa sürede yüzlerce kişiye, ardından İzmir’de binlerce kişiye ulaştı. Eylem ilgi çekti ya, kendi taraftar bulamayan terör grupları, bir pazar günü Bakırköy meydanına gelip, eyleme katılmaya çalıştılar. O gün Bakırköy’de düzenlenen son eylem oldu. Ertesi hafta Bebek Parkı’nda buluşuldu. Orada da hayatı boyunca hiç protesto eylemine katılmamış insanlar vardı, protestonun tek sloganı, “Susma, sustukça sıra sana gelecek” bile yanlış söylendiği an pazar buluşmaları sona erdi.

Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlarda da durum pek farklı değil aslında. Kamuoyu ilgisi ve Boğaziçi öğrencilerinin olduğu bir yerin, terör gruplarının sempati-eleman kazanmaya çalıştıkları alanlardan biri haline gelmesi kaçınılmaz bir sonuç. Protesto hakkını kullanan öğrenciler ile şiddet kullanarak hak değil devletle hesaplaşmaya çalışan grupları birbirlerinden ayırmak gerekir.

Boğaziçi Üniversitesi çevresindeki binalarda yer alan keskin nişancılar da eylemlere destek veren hesaplarda çok fazla dile getirilen bir durum haline geldi. Kapıya takılan kelepçe örneğinde olduğu gibi konunun iletişim kısmına da bakmak lazım. Polislerin ve vatandaşların toplu olarak bulunduğu alanlar başka terör gruplarının saldırı iştahını artırır her zaman.
Türkiye’de Ankara Gar saldırısı başta olmak üzere tüm intihar eylemleri bu tür ortamlarda gerçekleştirildi. Keskin nişancılar öğrencilere karşı değil, orada bulunan öğrenci ve polisleri korumak amacıyla yerleştirilmiş olmalı. Bunun iletişimini yapmak, öğrencilerin arasına sızmaya çalışan grupların istismar konularından birini ellerinden almak olacaktır.

Bu konuyu da siyasi kamplara bölünerek tartıştığımız için durum karışık. Keşke Melih Bulu, tüm açıklamalarında dile getirdiği Boğaziçi Üniversitesi’ni 4 yılda dünyanın ilk 100 üniversitesi arasına sokma hedefini yazılı hale getirse ve bunu başaramazsa istifa edeceğini açıklasa. Sonuçta dünyanın ilk 100 üniversitesinden birinde çalışmak da öğrenim görmek de Melih Bulu’ya değil Boğaziçi’ne ve Türkiye’ye fayda sağlar. Keşke bu kadar kamplaşmamış olsak da bu ya da benzeri formüller üzerinde konuşabilsek...

Milletvekili değilim ama...

Türkiye’de tanımlı ve eğitimi olan meslek sayısı neden ABD ve Avrupa ülkelerinin 10’da biri kadar? YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın mesleki eğitimle ilgili birimleri bir cevap verebilenler mi?

Ticaret Bakanlığı, fiyat fırsatçılarına dair vatandaşlardan gelen şikâyetlerin ardından yapılan denetimlerde şu kadar firmaya şu kadar ceza kesildi açıklaması yaptı. Vatandaşların şikâyeti hariç, fiyat denetimleri kaç kişiyle, kaç noktada yapılıyor acaba?

Türkiye’de suyun yüzde 76’sı tarımda kullanılıyor. Bizim çiftçimiz de en fazla su harcanmasına neden olan salma sulama yöntemini kullanıyor. Su tasarrufu yapmak için büyük avantaj sağlayan damla sulama yöntemi Türkiye’de ne kadar kullanılıyor? Bu oranı artırmak için destek türü uygulamalar planlanıyor mu?

Bir transfer sezonu daha kapandı, milyon euro’lar havalarda uçuştu ya, İngiltere’de yüzde 50, Almanya’da yüzde 45, İtalya’da yüzde 43 gelir vergisi ödeyen futbolcular Türkiye’de sadece yüzde 15 vergi ödüyorlar. Bu ballı börek vergi tarifesi daha ne kadar sürecek acaba?