Bu ülkeyi lime lime etmek, kanatmak istiyorlar. Oyun hamuru gibi istedikleri şekli vermek, istedikleri atı koşturmak istiyorlar. Bütün farklılıklarımıza, kavgalarımıza rağmen yarattığımız ‘biz’i unutturmak istiyorlar. Bir halı gibi bu toprakları altımızdan çekmek istiyorlar!
Çok üzgünüm. Gencecik insanların pırıl pırıl bir Ankara sabahında halay çekerken arkalarında dev bir bomba patlamasını defalarca art arda izledim. Ne tuhaf, ölüm ve yaşamın nasıl iç içe geçtiği bir coğrafyada yaşadıklarını bilircesine ‘bu meydan kanlı meydan’ diye haykırarak çekiyorlardı halaylarını. Düşünebiliyor musunuz? ‘Bu meydan kanlı meydan’ derken arkanızda canlı bomba patlıyor ve kendinizi bir kan banyosunda buluyorsunuz...
Ne olur bu oyunları görelim. Kesinlikle dış bir el ya da eller ülkemizi dizayn etmek istiyor. Hiçbir zaman yaşanan olayları dış mihraklarla açıklama kolaycılığına kaçan bir gazeteci olmadım. Komplo teorilerine prim vermedim. Ancak beş aydır Türkiye’de kaotik bir ortam var. Ülke yabancı istihbarat teşkilatlarının ve bilimum terör örgütlerinin av sahası oldu. Bu saldırı Suruç’u fena halde hatırlatıyor. Benzer bir kitle, aynı yöntem, benzer vahşet görüntüleri...
Bu cehennemden çıkış için birbirimizi suçlamayı bırakmalıyız. Yeter artık! Kendi kavgamızda battıkça bizi boğmak istiyorlar. Yapmayın! Selahattin Demirtaş’a sesleniyorum: Yeter! Bu saldırıdan sonra da adeta patlamanın ardında Türkiye Cumhuriyeti Devleti varmış gibi yaptığı açıklamanın bu saldırıyı yapanların tam da istediği şey olduğu açık değil mi? Bu devlet Demirtaş’ın da devleti! Bu ülke hepimizin ülkesi! Kavganızı kan üzerinden vermeyin artık! Yeter!
Kemal Kılıçdaroğlu’nu tebrik etmek istiyorum. Açıklaması sağduyulu bir duruşun izlerini taşıyor. ‘Biz ne gerekiyorsa, terörü bitirmek için her şeyi yapmaya hazırız’ diyor Kılıçdaroğlu. ‘Bu ülke bunu hak etmiyor’ diye haykırıyor. Evet, böyle bir günde siyasi kavgaları bir kenara bırakmak şart. Hep birlikte el ele tutuşup bu ülkeyi bir laboratuvara döndürmeye çalışanlara ‘hayır’demeliyiz...