Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ankara’da sıcak, çok sıcak bir günde Ak Parti ilk Olağanüstü Kongresi’ni yaptı. Sıcak demişken, öncelikle salonun durumundan başlamak gerek... Dışarıda termometre 35 dereceyi gösterirken hıncahınç bir kalabalıkla birlikte içeri girdik. Aman yarabbi, girdiğimiz andan itibaren dışarıyı arar olduk! Öyle bir cehennem ısısı, en az 40 derece, belki daha fazla. Nedenini soruşturdum: Meğer gece 1 buçukta sabaha kadar salon soğusun diye klimaları çalıştırmışlar, sabah hepsi patlamış.
Bu aksaklığa rağmen organizasyon gayet iyi, kalabalık coşkuluydu. Sabah 10’da başlayan toplantı, ben Davutoğlu’nun konuşmasını bitirdiği 16 sularında salondan çıkarken aynen yerindeydi.
Önce Erdoğan konuştu. Genel Başkan olarak partisinin başına geçtiği 13 yıl 13 günün ardından bir veda konuşmasıydı bu. Konuşmada partinin özünün aynen devam edeceğine, yalnızca şeklin değiştiğine atıf yaptı. Kısacası, Anavatan ve DYP örneklerine benzemeyeceğiz mesajıydı bu. Kişi değil, dava önemli diyerek, ‘Ben yoksam dava da yok diyenler kaybedenlerdir’ hatırlatması yaparak, ‘Davasına ihanet edenleri kimse hatırlamıyor’ diye ekleyerek hem geçmişteki Abdüllatif Şener gibi örneklere göndermede bulundu hem de partinin içini uyardı. Ben bunun satır aralarında Abdullah Gül’e de bir mesaj olduğu izlenimine kapıldım.

Kapsayıcı bir dil, tek istisna paralel
Dikkatimi çeken ikinci nokta ise verdiği mesajların kapsayıcılığıydı. Ak Parti’ye oy vermeyenlere yönelik olarak ‘Biz sizi anlıyoruz ama sizin de bizi anlamanızı istiyoruz. Nasıl badirelerden geçtiğimizi, dışlandığımızı, zorluklarla mücadele ettiğimizi anlamanızı istiyoruz’ dedi ve kutuplaşma ve kamplaşmaları bir tarafa bırakmaktan bahsetti. Ancak bunun bir istisnası vardı: Paralel yapı. Ahmet Davutoğlu’ndan da beklentisi bu konuda tavizsiz olması.

Prompter kullanmadı
Erdoğan’dan sonra sahneye çıkan Ahmet Davutoğlu’nda ilk dikkatimi çeken husus: Prompter kullanmadı. 1.5 saati geçen konuşmasını zaman zaman kürsüdeki notlarına göz atsa da genel itibarıyla doğaçlama yaptı.
Davutoğlu’nun dünya görüşünü yansıtan, tarihi bir perspektif sunan, entelektüel düzeyi yüksek ama aynı zamanda kuvvetli bir hitapla çok iyi bir konuşmaydı. Belli ki Davutoğlu meydanları hareketlendirecek, kalabalıklarla temas kurabilecek.
Konuşmasında sık sık Erdoğan’dan bahsetti. ‘Bu bir veda değil, vefa kongresidir’ diyerek hem davaya ve Erdoğan’a olan bağlılığını hem de sürekliliğe verdiği önemi hatırlattı. ‘Cumhurbaşkanımızın bıraktığı miras bizim şerefimizdir, sonuna kadar korunacaktır’ diyerek partinin aynı yolda devam edeceğini ilan etti.
Ben Davutoğlu’nun her etnik ve inanç grubunun eşit vatandaşlık temelinde yaşayacağına, inanç ve ifade özgürlüğünün sonuna kadar garantörü olacaklarına dair sözlerini çok önemsedim. Özellikle Alevi vatandaşlarımıza yönelik birtakım adımların atılması hayati önemde. Bu mesajın bu adımlara yeşil ışık yaktığını düşünüyorum. Çözüm süreci konusunda da çok kararlı mesajlar vardı konuşmada.

Gül’ün adı yok
Genel olarak Erdoğan ve Davutoğlu’nun konuşmaları birbirini bütünleyen, aynı perspektifin devamı olarak nitelenebilecek, 2023 hedefleri diye sıralanan hedefler doğrultusunda bir yol sunan konuşmalardı. Ben aralarında kuvvetli bir koordinasyon olacağından eminim. Bugünkü konuşmadan sonra 2015 seçimlerine Davutoğlu ile gidileceğinden de öyle. 1388 delegenin 1382’sinin desteğini alması da bunu teyit ediyor.
Dikkat çekici bir ayrıntı da Abdullah Gül’e konuşmalarda atıf yapılmaması. Davutoğlu hiç bahsetmedi Abdullah Gül’den.
Gül ve Erdoğan karşı karşıya gelmez. Sayın Gül Ak Parti’nin karşısında bir harekette yer almaz. Ancak Abdullah Gül bu saatten sonra Ak Parti’nin içinde de yer alacak gibi görünmüyor.