AB Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun medya mensuplarıyla birlikte çıktığı ilk seyahate eşlik ediyorum. Roma’dayız. Temmuz sıcağının rehavetine rağmen hareketli geçen bir gezi. Bakan dinamik. Öyle ki yılın bu zamanları işleri epey yavaşlatan bile hareketlendirmeyi başarmış. İtalyan Dışişleri Bakanı başta olmak üzere bir dizi görüşme ve basına mülakatlar sığdırmış iki güne.
İtalya Türkiye’nin AB üyeliğine sıcak bakan ülkelerden. Hatta Kıbrıs meselesinde bizim yanımızda olduğunu anlatmak için KKTC vatandaşı olan milletvekilleri bile var. İşte bu vekiller ‘Turkey now’ yani ‘Türkiye hemen’ diye bir grup kurmuşlar, adaylığımıza destek veriyorlar.
Bu tabloyu görmek güzel. AB-Türkiye flörtü 2004-2005 döneminde çok hızlı başladı ancak AB’de değişen iktidarlarla, Kıbrıs Rum kesiminin engelleriyle ve Avrupa’da yoğun hissedilen ekonomik krizin etkileriyle sekteye uğradı. Tabii bunda o havadan etkilenip dümeni kıran Türkiye’nin de payı var. Ancak önümüze umutla bakmak gerek. Ne dedi Başbakan vizyon toplantısında? ‘2014 yeniden AB yılı olacak’. Yeni Bakan Mevlüt Çavuşoğlu da bu konuda kararlı, zaten Başbakan’ı heveslendirenlerin başında o geliyor...
Bizim İtalya’da bulunuşumuzun temel sebebi dönem başkanlığını onların almış olması. Bu dönem Türkiye için müzakerelerin yoğunlaştığı bir dönem olacak. En azından hedeflenen o. Bunu yalnızca biz değil İtalya da söylüyor. İtalya’nın yeni ve Avrupa’da ciddi bir rüzgar estiren genç Başbakanı Matteo Renzi’nin müsteşarı Sandro Gozi 4 başlık açmaktan bahsediyor bu dönem. Ancak tabii 17 fasılda devam eden blokajları hatırlamakta fayda var. Hem Kıbrıs meselesi nedeniyle Avrupa Konseyi ve Rumların hem de Fransa’nın halen devam eden blokajları... O nedenle gerçekçi konuşuyor Bakan Çavuşoğlu: ‘23. ve 24. fasıllar açılsa çok iyi olur’ diyor. Gönlünden enerji faslının da açılmasının geçtiğini ekliyor. Aslında Türkiye özellikle art arda açıkladığı yargı paketleriyle, demokratikleşme hamleleriyle birden fazla faslı açabilecek noktada. Ah şu siyasi engeller kalksa... Bir de tabii yeniden sağlıklı diyalog kanallarının açılması ve son dönemde yıpranan imajının toparlanması şart...
Tüm bunları ve Avrupa’daki genel havayı Roma’nın en güzel meydanlarından biri olan Popolo, Türkçesiyle, ‘Halkın Meydanı’na bakan bir restoranda konuşuyoruz Çavuşoğlu ile. Yemeğin arasında durup ‘Bu şehri çok seviyorum’ diyor bakan ve burada kurduğu yapıcı ilişkilerden bahsediyor. Bir süre sonra malum, söz dönüp dolaşıp Türkiye’nin iç meselelerine geliyor. Anayasayı sorunca diyor ki: ‘Meclis’te yeni bir anayasa yapmayı başaramadık. Oysa bizim böyle bir hedefimiz ve iktidar partisi olarak sorumluluğumuz var. Bana göre biz Venedik Komisyonu ile işbirliği yaparak anayasa yapabiliriz. Taslağı hazırlayıp Venedik Komisyonu’na götürebilir ve görüş alabiliriz. O görüşe göre taslağı yeniden şekillendirebiliriz.’
Hatırlatalım, Venedik Komisyonu Avrupa Konseyi’nin anayasal konulardaki danışma organı. Ve Venedik Komisyonu’nun anayasa yapım sürecine dahil edilmesi uzun süredir tartışılan ancak sonuç alınamayan bir konu. Hatta 12 Eylül referandumundan sonra Venedik Komisyonu gündeme gelmişti. 2011’de de Başbakan Yardımcısı olan Bekir Bozdağ yeni anayasa için işbirliği önermişti Venedik Komisyonu ile. Ancak bu girişimler hayata geçmedi. Daha sonra geçtiğimiz yıl bu öneri yeniden gündeme geldi fakat o da siyasi tartışmalara kurban gitti. Hatta Anayasa Uzlaşma Komisyonu Venedik Komisyonu ile işbirliği yapmayacağını açıkladı. Yeni Bakan Çavuşoğlu bu rafa kalkmış girişimi yeniden canlandırıp hayata geçirmek istiyor. O dönem Ak Parti’nin tavrını, özellikle Cemil Çiçek’in tutumunu da eleştiriyor kanımca. Bu Ak parti içinde çok olumlu bir değişime işaret ediyor. Çavuşoğlu: ‘Süreç yeniden ve kararlı bir şekilde başlıyor. Yeni bir Türkiye var. Yeni anayasa bu yeni dönemdeki önceliğimiz. Parti içinde bu öneriyi giderek daha da yoğun bir şekilde konuşuyoruz.’
Vizesiz seyahat 3 yıl sonra
Konu tabii ki vize meselesine de geliyor. TC vatandaşları yaklaşık 3 yıl sonra Schengen’siz seyahat edebilecek diyor Çavuşoğlu. Yani 2017’de. Tabii Avrupa ve kendi iç meselelerimizin yanında elbette konu Gazze’ye de geliyor. ‘AB’nin gerçek fikri Arap dünyasında otoriter rejimler yerine İslami rejimler gelmesinin Arap Kışı olacağı yönünde. O yüzden büyük bir çifte standartla yaklaşıyor konuya. Mesela Mısır’daki idam kararları başka yerde olsa mesela Çin’de verilse yer yerinden oynardı. Ama Mısır’la ilgili oynamadı. Aynı şekilde Gazze’de de çok cılız açıklamalar var. Başka yerde bu kadar sivil ölse ne tepki verilirdi, Gazze’ye ne tepki veriliyor? Bu, demokrasi ve insan hakları açısından üzüntü verici.’