Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Perşembe günü Washing-ton’da, ABD Kongresi binasında içlerinde eski ABD büyükelçisi James Jeffrey, Amerikalı sivil toplum görevlileri, gazeteciler ve akademisyenlerin ve Türk ve Amerikan işadamlarının bulunduğu bir gruba 15 Temmuz’u anlattık. Açıkçası, gitmeden önce birtakım endişelerim vardı. Malum, Batı medyası uzun bir süredir tamamen anti Erdoğan bir çizgide. Bu çizgi 15 Temmuz gibi bir badirede dahi yaşananların üzerini örtme refleksini beraberinde getirdi. Darbe girişimini canları pahasına alt eden bir toplumu görmemekte ısrar ettiler. Darbecileri kınadıklarından çok daha fazla darbe sonrası bazı uygulamaları kınadılar. Ben o nedenle Washington’da karşılaşacağımız havanın pek de olumlu olmasını beklemiyordum. Yanılmışım…
Şayet 15 Temmuz’u olduğu gibi, kişisel gözlemlerinizi ve yaşanan acıları gizlemeden anlatırsanız insanlar çok etkileniyor. Perşembe günkü toplantıda genel olarak kendimizi ifade etmek için ne kadar az çaba gösterdiğimizi gördüm. Biz o toplantıda normal gibi görünen bir cuma akşamı yaşamlarımızın nasıl altüst olduğunu, binlerce insanın hayatı pahasına demokrasiyi korumak için nasıl yollara döküldüğünü, 15 Temmuz’un bizim 11 Eylül’ümüz olduğunu anlatınca, kurbanların o salondaki insanlar gibi sıradan siviller olduğunu gözler önüne serince salonda oluşan empati havasını iliklerimize kadar hissettik. Böyle toplantıların çoğalması şart…
Bir kez daha gördüm ki gerçeklerin önünde hiçbir propaganda duramıyor. Öte yandan, eleştiriye açık olmak ve somut olaylardan ayrılmamak dünyayı ikna etmek için çok önemli. Zira Türkiye’deki bazı meselelerle ilgili, basın özgürlüğü ya da OHAL uygulamaları gibi başlıklarda eleştiriler yöneltmek ayrı, 15 Temmuz ve FETÖ’yü bütün gerçekliğiyle kavramak ayrı. İlkine açık bir tavır sergilerseniz, ikincisinin vahametini kavrayan kulaklar buluyorsunuz...

FBI sordu: Pensilvanya’ya neden gittiniz?

Washington’da MÜSİAD’ın ABD ayağının yöneticileriyle bir akşam yemeğinde buluştuk. Faaliyetlerinden bahsederlerken konu iki ay önce FBI’ın kendilerini sorgulamasına geldi. Böyle bir haber, üstü kapalı olarak basına yansımıştı. ‘MÜSİAD’a FBI sorgusu’ denmişti ancak detaylar yoktu. Arka planını derneğin başkanı Mustafa Tuncer’den dinledim. Çok ilginç bir hikâye çıktı.
MÜSİAD ve Türk-Amerikan Yönlendirme Komitesi (TASC) bir süredir Türkiye’nin tezlerini ABD’de anlatmaya çalışıyorlar. Bunların içinde FETÖ ile mücadele de var. Zaten ne olduysa bu başlık nedeniyle olmuş. Mustafa Tuncer’in anlattığına göre 15 Temmuz’un ardından dernek olarak protesto etmek için hemen Fethullah Gülen’in çiftliğinin önüne gitmişler ve orada pankart açarak itirazlarını dile getirmişler. Herhangi bir terslik olmamış, gösterilerinden sonra dönmüşler. Ancak bir süre sonra FBI ihbar nedeniyle haklarında soruşturma başlatmış. İçlerinden bir yönetici o sıralarda yeşil kart başvurusu yapmış, o başvuru reddedilmiş. FBI sorgusunda ‘Neden Fethullah Gülen’in evinin önüne gittiniz?’ diye sormuş. MÜSİAD yetkilileri bunun FETÖ’nün ihbarı olduğuna emin. Yalnızca o kadar da değil, FBI her ihbarı dikkate almaz, bu yapının FBI ile öyle yakın ilişkileri var ki hemen harekete geçtiler, diyorlar. Açıkçası, ‘Neden Fethullah Gülen’in evinin önünde protesto yaptınız?’ sorusunu ben de çok manidar buldum...

İngilizce öğrenmek oyun haline gelebilir



Yabancı dil öğrenmek belli bir yaştan sonra çok zorlaşıyor. Halbuki erken başlansa her şey farklı oluyor. Elime yeni çıkan bir kitap geçti, Aylin Özberk’in yazdığı ‘Anne İngilizce Öğrenmek çok Kolay’. Kitapta dil öğrenmenin nasıl bir eğlenceye dönüştürülebileceği ve çocuk yaşta başlamanın ne kadar önemli olduğu vurgulanıyor. Muhakkak göz atın derim...