Onlarca, yüzlerce çocuğun cansız bedeni yan yana öylece yatıyor görüntülerde. En az o kadar kadın da varmış ama inanca saygı gereği onların görüntüsü yok. Sağ kalanlar arasında çırpınanlar, nefes almayanlar, feryat edenler... Suriye’de tartışmasız bir insanlık ayıbı, üstelik ‘online’ yaşanıyor.
Çıkar hesapları, iğrenç ittifaklar ve sırf İslam’ın yükselmesinden korktukları için katillere, zalimlere sessiz kalan dünya sistemine lanet olsun! Esad’a bir NATO müdahalesinin zamanı çoktan geldi de geçiyor. 95’teki Bosna neyse, 2013’teki Suriye de o! 99’daki Kosova neyse, 2013’teki Suriye de o! Bill Clinton 1999’da nasıl kitlelerin hayatını kurtarmak için NATO müdahalesinin önünü açıp, 78 günlük hava bombardımanını sağlamışsa şimdi de Obama, Esad ve rejiminin üzerine NATO güçlerinin gönderilmesinin önünü açmalı. Herkesin karnından konuştuğu bu utanç tablosu başka türlü değişmez...
Katillerle olmaktansa yalnız olmak
Uluslararası sistemin iki yüzlülüğü ve hesapçılığı nedeniyle Mısır’da halkı katleden darbecilere darbeci diyemeyen, Suriye’de apaçık olan kimyasal silahı göremeyecek kadar körleşen dünya egemen sistemi, Ak Parti’yi bu katliamlara karşı çıktığı için yalnızlaştırma politikası izliyor. İçeride ve dışarıdaki Ak Parti karşıtları da maalesef bu gayri ahlaki pozisyonu destekliyor. Buna da ‘reel politika’ deniyor. Yazıklar olsun böyle bir düzene...
Bravo CHP’ye
Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi belli ki dış politika üzerinden yeni bir siyasi atak yapmak istiyor. CHP’nin bu çıkışına ‘Bravo’ diyorum. Bravo, çünkü ana muhalefetin iktidara cevap yetiştiren atıl konumu böyle ataklarla değişebilir. Bravo, çünkü ancak alternatif politikalar geliştirerek iktidarı ve böylece demokrasiyi geliştirebilirsiniz!
Can Paker’den cevap var
Can Paker’in hayatının anlatıldığı ‘Geriye Bakmak Yok’ adlı kitapta Paker’in Açık Toplum Vakfı ile ilgili yaptığı tespitlere o dönem kurumun yöneticiliğini yapmış olan Hakan Altınay geçen hafta bir mektupla yanıt vermişti. Kurumun yöneticilerinin talimat aldığı yönündeki ithamları kesin bir dille reddediyor, Paker’in bu iddiaları neden ortaya attığını kamuoyuna açıklaması gerektiğini söylüyordu mektupta. Ben bu mektubu yayınladıktan sonra Can Paker aradı.
Onun cevabı da şöyle: ‘Sivil toplum hayatımın hiçbir kademesinde hiçbir siyasi karar mekanizmasının içinde olmadım. Böyle bir arzum da hiçbir zaman olmadı. Dolayısıyla hiçbir zaman siyasi talimat almadım. Zaten eğitimim itibarıyla siyasi talimat alacak şekilde bir çalışmanın içine hiçbir zaman girmedim, girmek istemedim. Hakan Altınay senelerce Soros’un maaşlı memurluğunu yaptı, ben ise bu kuruma hep gönüllü hizmet verdim, o nedenle kimin daha çok talimat alma olasılığına sahip olduğu ortada. Şunu da hatırlatayım ki benim derdim Açık Toplum Vakfı’nın ABD’deki merkezi ile. Esas kaynak orası. Türkiye’deki ayağı onun bir sonucu. Derdim onunla değil...’
Zeytin ağaçlarının altında bir mola
Kiminin tatil anlayışı kalabalıklara karışmaktır. Kimininki de görünür olmak. Kimininki ise en moda, en havalı yerde olmak... Benimki bunların hiçbiri değil. Ben uzakta olmak istiyorum. Rutinimden uzakta. Modern dünyadan, kalabalıktan, trendlerden ve aynadan uzakta. Kafa dinlemek, zamansızlıkta kaybolmak, kendimi bozup yeniden yapmak istiyorum tatilde. Üstelik artık zaten çekirdek halimiz de kalabalık. Birbirimize fazlasıyla yetiyoruz. Tek ihtiyacımız bol oksijen, sükunet, iyi kitaplara dalmak için zihni yormayan bir ortam ve ‘uzakta olma’ hissi...
İşte tam böyle bir yer keşfettik geçen hafta. Dünyanın oksijen cenneti Assos’ta, zeytin ağaçlarının içinde, henüz birkaç hafta önce açılmış, doğayla uyum içinde, abartısız ama aynı zamanda eksiksiz bir otel, daha doğrusu motel: Oleas. Latince ‘olea’ zeytin demek. Çiğdem ve Yener Kur kendi evlerini yandaki araziyi de alarak genişletmişler ve tesis haline getirmişler. Kafasını dinlemek ve gözlerden uzak olmak isteyenler bilsin istedim...