Vakit buldukça yemek üzerine okuyup, izliyorum. Değişik mutfak kültürleri, yeme-içme alışkanlıkları, yemek tarihi fevkalade ilginç konular. Gece yarısından sonra yemek kanallarında saatlerce lokantalar ve yemek tarifleri programlarına kapılıp gidiyorum.
Geçen gün elime Osmanlıca kadın dergilerinde mutfağa dair makalelerin derlendiği bir kitap geçti. Kitabı Meral Nayman Demir hazırlamış. İrvin Cemil Schick de çok güzel bir sunuş yazmış. 1880-1926 yılları arasında yayımlanmış muhtelif dergilerden ev tanzimi, mutfak ve yemek tarifleri üzerine birçok makale var kitapta. Burada hatırlatayım: Meşrutiyetle birlikte Osmanlı’daki özgürlük ortamı yayın faaliyetlerini de hızlandırmıştı. 1908-1923 arasında 40’a yakın kadın dergisi ve üç yüze yakın kadınlara hitap eden kitap yayımlanmıştı. Toplumsal cinsiyet, cinsellik ve kadın meseleleri bu dönemde konu edilmeye başlandı. Kadın yazarların sayısı arttı, görünür oldular. Cumhuriyetin ilanı ve alfabenin değişmesi ile bir kesinti olmasa bu gün oldukça büyük bir külliyata sahip olunabilirdi herhalde.
Ancak Schick’in de sunumunda belirttiği gibi bu gibi yayınların artması ve kadın konularında farkındalık oluşması kadının rolüyle ilgili genel bir sorgulamaya yol açmamıştı o yıllarda. (Hoş, hâlâ daha böyle gerçek anlamda etkili olmuş bir sorgulama yok ufukta-na) Bu dergiler kadına biçilen rolleri teyit eden içerikler taşıyordu.
Ancak ben bazı konularda ‘trendlerin’ hayatlarımızda nasıl belirleyici olduğunu göstermek açısından çok eğlenceli metinler buldum kitapta. Kolestrol, sağlıklı beslenme, organik vs gibi ‘salgınlar’ çıkmadan önce bambaşka tavsiyeler veriliyormuş kadın dergilerinde. 3 tatlı örneği sizin için seçtim. Buyurun, sandığın stresini geçmişe yolculuk ederek atın...
Aile dergisi, 2. sayı, 1880: Memleketimizde, umumiyet üzere, beslenmek hususunda muzır olacak bazı âdet ve usuller vardır ki ref’ ve tebdili elzemdir. Bunların başlıcası otla yani sebze ile beslenmek âdetidir. Malumdur ki yeryüzünde yaşayan hayvanların birtakımı otla ve birtakımı etle beslenir. İnsan ot kabilinden olan şeylerden de yerse de, asıl tabiatı etle beslenmeyi icab eder. Yalnız etle bir adem beslenebilir, lakin yalnız sebze ile beslenemeyip telef olur. (Üzgünüm vejetaryenler-na)
Bilgi Yurdu Işığı dergisi, 10. sayı, 1918: ...Kuvvet ve muvaffakiyetin ve sa’y ve gayretin ancak et yiyen milletlerde bulunduğu da inkâr edilemiyor. Bugün küre-i arz üzerindeki milel-i muhtelifeye bakılacak olsa onun bunun yed-i tahakkümünde bulunanlar, memleketleri birer müstemlekeden ibaret olanlar hep ot, sebze ve meyve yiyici olduğu halde galipler, kuvvetliler et yiyicilerdir... En iyi beslenmek mutlaka çok et yemekle olur. (Ey bizi otlara mahkum eden diyetisyenler, duy bu sesi, özgür kıl bizi!-na)
Parça Bohçası dergisi, 1. sayı, 1887: ...On sekiz aylık bir çocuğa biraz et ile gayet halis ekmek içi yedirilebilir. Lakin hiçbir sebze yanına asla yaklaştırılmamalıdır. Bir çocuğa 3 yaşına kadar her nev-i meyve kat’an men edilmelidir. (Haydaa-na)
Beylerbeyi trafik durağı
Bu gün biraz da Hıncal Uluç’luk yapayım: Çengelköy-Beylerbeyi arasındaki sahil yolu çoğu zaman adım adım giden bir yol. Zannediyorsunuz ki köprü, trafiği etkiliyor. Halbuki değil! Beylerbeyi’nin tam çıkışında, daracık yolda bir otobüs durağı var ve koskoca otobüsler, sağ olsunlar, iki şeridi birden kapatarak yolcu alıyorlar. Ve art arda devamlı otobüs duruyor orada. Sonuç: Önü açık olmasına rağmen yol her daim kapalı! Ey, yetkili duy sesimizi, o durak o noktadan muhakkak kalkmalı...
Seçim gecesi
Gerilimli ve çok çekişmeli bir sürecin ardından sandıklara gidildi. Uzun bir akşam bizi bekliyor. Ben bu akşam 17-19 arası Kanal24, 19-21 arası aHaber, 21-23 arası Show TV ve 23.30’dan itibaren NTV’de olacağım.