Ak Parti-CHP görüşme- lerinden sonuç çıkmadı. MHP ile temastan da bir anlaşma doğması ihtimali çok düşük. Siyaset ara vermeyecek bu yaz. Türkiye yeniden seçime gidiyor. Ama ben siyasete bir hafta ara vereyim dedim. Bu hafta Ankara değil, Seferihisar ve Çeşme’ye uzandım...
Keşfedilmesi gereken bir yer
Seferihisar epey bir süredir kulağıma ‘yavaş şehir’ (citta slow) olarak çalınıyordu. Nihayet geçtiğimiz hafta ilk kez yolum düştü. Hem de bir iddialaşma sonucu. Dostumuz Manisa Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr Birol Kovancılar tam bir Çeşme hayranıdır. Eşi Özlem ise Seferihisarlı. Biri ha bire Çeşme’yi övüyor, diğeri Seferihisar’ı. En sonunda sizi Seferihisar’a götürelim, hangisi daha güzel kendiniz karar verin, dediler.
Seferihisar denince esasen kastedilen bu ilçenin deniz kıyısı olan Sığacık’ın marinası ve kale içi. Bozulmamış tarihi bir dokusu var, tatlı pansiyonları var, doğası var, kumsalı var ve benim için en önemlisi de nefis bir pazarı var...
Çeşme’ye bir saat mesafede ama onun popülarite olarak epey gerisinde bir yer Sığacık. Varır varmaz sevimli bir meydan ve kalenin önünde küçük balıkçılar dikkatimi çekti. Birol ve Özlem bizi asmaların süslediği bir geçitten geçirip bir anda adeta cennete ışınladılar. Kendimi öyle bir pazarda buldum ki... Tam anlamıyla bir yemek adası! Köylüler çıtır ıspanaklı, balkabaklı, soğanlı açma börekleri tepsilere dizmişler. Kabak çiçeği dolmaları, incecik sarmalar, kalburabastılar, pofuduk kadayıf, kaymaklı baklava... Bu kadar yoğun ve hakikaten iyi yemeğin satıldığı bir pazarı Türkiye’de görmemiştim. Çin’de, Tayland’da ve Tayvan’da gördüğüm pazarlar kadar ‘yemek’ üzerineydi. Üstelik turistik diye şişirme ürünler ve uçuk fiyatlar da yoktu. Sığacık’ın denizini de beğendim. Oldukça serin ve çok temiz...
Kısacası, Çeşme mi, Seferihisar mı iddialaşması sonucu gittiğim ilçede ibre Özlem’e doğru döndü. Peki, iddiayı kim kazandı? Gelelim Çeşme’ye...
Biz de nihayet başardık!
Tabii Seferihisar gibi değil. Çeşme aşağı yukarı her yaz uğradığım bir yerdir. Rasim’in annesi, babası ve ablası ve birçok tanıdık, eş, dost orada. Zaten gözlere çok aşina bir yer Çeşme. Yaz dedin mi bütün kameralar objektifler adeta röntgenliyor karış karış. O nedenle bu yılki Çeşme ziyaretimde hiçbir sürpriz beklemiyordum ancak... Bir ‘Hacı Memiş’ faktörü girdi devreye!
Açıkçası, ezelden beri ısınamadığım Alaçatı’nın ömrünü uzatmak için ortaya atılan şişirme bir şey diye düşünüyordum Hacı Memiş için. Ben oldum olası Ege’ye gelmişken denize uzak tatil yapmayı, insanların Alaçatı için birbirini yemesini, fahiş fiyatları, keşmekeşi çok saçma buldum.
Fakat Hacı Memiş beni şaşırttı. Teker teker her bir ayrıntı için estetik kaygısı güdüldüğü, lokantaların, kafelerin birbiriyle şıklıkta yarıştığı, sürprizli kapıların romantik avlulu otellere açıldığı, butiklerin, antikacıların zevkli vitrinlerle göz aldığı kısacası her şeyin güzel olduğu bir yermiş Hacı Memiş .
İspanya’da, İtalya’da olan ve bizde asla olmayacak sandığımız bir ortam buldum burada. Türkiye’de özgün olmasa dahi bu estetiğin üretilebilir olduğunu görmek mutluluk verici. Işığı bile farklı. Sokaklara gece beyaz değil de sarı, sıcak bir ton hakim. Alaçatı gibi aşırı keşmekeş değil, belki henüz yeterince keşfedilmediği için... Ama her halükârda Çeşme’yi en az Seferihisar kadar cazip yaptı gözümde bu yıl Hacı Memiş...