Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İnsanlığın öldüğünü değil, galiba hiç doğmadığını anlattı bize Kobani’den kaçıp Bodrum sahiline vuran Aylan’ın bedeni... Ortak değer, vicdan, merhamet gibi kavramların kitlesel bir karşılığının olmadığını anlattı.

Evet, hepimiz teker teker mahvolduk o fotoğrafa bakarak.

Sanki minicik çocuğun bedeni, yıllardır içeriğinden koparıp buz gibi bir konu haline getirdiğimiz Suriye iç savaşının parçası değilmiş, siyaset ölen binlerce çocuğun bedenini örtmemiş, ilk ölen Aylan’mış gibi lanet ettik, hayret ettik, kendimizi temize çektik o fotoğrafta...

Haberin Devamı

Dünyaya kafa tutarak ama içten içe kafa tuttuğumuzun içinde bulunduğumuz konfor ataleti olduğunu bilerek yatağımızda gözyaşı döktük.

Ve evet, Batı kamuoyu ilk kez 4 yıldır ölenlerin gerçekten öldüğüne ikna oldu. Herkesin gözü önünde 4 yıldır yaşanan vahşet ancak minicik bir bedenin üzerinden ölüm pornografisi olarak kafalarımıza dank edebildi.

Peki, dank etti de ne oldu? Bir şey değişecek mi? İki günlük duygu dalgasının ötesinde Aylan’ın ölmesi neyi farklı kılacak?

Batı yönetimleri hâlâ aynı monolitik, korkak, içe dönük ve kendini kandıran pozisyonundan bir milim hareket etmiş değil. Aylan’ın cesediyle birlikte dünyanın gözüne sokulan bir utanç da Macaristan’da trenden inmeyen Suriyeli göçmenler ve Macar Başbakan’ının Hitler Almanya’sını aratmayan sözleriydi. Canlarını kurtarmak için yollara dökülmüş çoluk çocuk binlerce kişinin kendilerine yaşam aramasına yönelik olarak ‘Mülteci akını Avrupa’nın Hıristiyan köklerini tehdit ediyor’ dedi faşist Macar Başbakan Victor Urban.

Bu sözün ne kadar ayrımcı, kafatasçı vs olduğunu değil, her şeyden önce yanlış olduğunu, Avrupa’nın kendini nasıl kandırdığının kristalize edilmiş bir örneği olduğunu anlatmak gerek. Zira Batı, İslam kültürüne karşı kurmaya çalıştığı hegemonyanın karşısında oluşan başkaldırıya kılıf bulmak için sık sık aynı argümanı kullanıyor. Sanki bugünkü Avrupa’yı Avrupa yapan Hıristiyan değerler ve bu değerlerin korunması için Müslümanların bu coğrafyadan uzak olması gerekiyor gibi bir algı oluşturuluyor. Bu argüman Avrupa’daki Müslüman göçmenlere yönelik olarak da Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkmak için de kullanılıyor.

Haberin Devamı

Halbuki bugünkü Avrupa, Prof. Teoman Duralı’nın deyişiyle ‘Yeni çağ din dışı Avrupa medeniyeti’nin üzerinde şekillenmiştir. Yeni çağ din dışı Avrupa medeniyeti Ortaçağ Hıristiyan Avrupa medeniyetine savaş açmış ve bu savaştan galip çıkarak bu günlere gelmiştir. Dolayısıyla çağdaş Batı medeniyeti Macar Başbakan’ın bahsettiği gibi Hıristiyan bir Avrupa değil, bilakis, Hıristiyanlığı ilga etmiş, sekülerist bir Avrupa’nın vârisidir. Elbette bugünkü Avrupa Ortaçağ Hıristiyan medeniyetinden değerler almıştır ancak onun devamı değildir...

Melek Anne’nin tragedyası

İpek ailesinin yaşadıklarını büyük bir üzüntüyle izliyorum. Tanıdığım, evlerine konuk olduğum, Melek Anne’nin ve Nevin Hanım’ın sofrasında yemek yemişliğim var. O nedenle cuma akşamı Melek İpek, eşim Rasim Ozan’ın da olduğu programa bağlanınca söylediklerini buruk bir şekilde dinledim. Melek Anne hayırseverliğini, inancını, geniş gönüllüğünü kimsenin tartışmayacağı, tertemiz, eli öpülecek bir kadın. Onun Fethullah Gülen’i bir din adamı olarak benimseyip, ötesini bilmediğine eminim. Maalesef ailece Gülen’e sorgusuz sualsiz bağlandılar ve o programdaki sözlerinden anladığım kadarıyla, yayın organlarının kontrolünü de tamamen Gülen çetesine devrettiler. Zira Melek Hanım’ın ‘Tayyip Erdoğan’la ilgili bizim kanaldaki olumsuz yayınları tasvip etmiyordum, izleyemiyordum, kanal değiştiriyordum’ demesini başka türlü nasıl izah edebiliriz?