Bir haftadır en çok konuşulan parti MHP. Hem Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin ‘Boğaz’da oturup, viski ve rakın içen ve HDP’ye oy veren şerefsizler’ açıklaması hem de Bahçeli’nin basın danışmanı Metin Özkan’ın bir televizyon programında çantasına eğilerek ‘3000 kişilik şerefsiz listesi var’ demesi bir anda ‘MHP fişleme mi yapıyor’ tartışmasını başlattı. Ancak en temel soru sorulmadı. ‘Çantanın içinde ne vardı? Metin Özkan neden çantasına eğilmişti?
Özkan’ı aradım ve sordum.
- O çantanın içinde ne vardı?
Programa terör konuşmak için gidiyordum. O nedenle terörle ilgili dokümanlar hazırlamıştım. Bu dokümanlar vardı.
- Neydi onlar?
Erdoğan başbakanken ‘3000 terörist var’ gibi bir laf etmişti. 3000 aklımda oradan kalmış. Programa gitmeden google’ı taradım, TSK’nın ‘1500 kişilik terörist var’ gibi bir açıklamasına rastladım, onun çıktısını aldım, çantamda o kâğıt vardı.
- Bir liste yok muydu yani?
Yok yahu, ne listesi! 3000 de afaki bir laf. MHP birilerini fişleyecek olsa örgütlerini sokağa dökerdi. Ama demek ki birileri kendini o listede görüyor ki üzerine atladılar bu lafın.
- Devlet Bey kimi kastetti? Sizin liste lafınızdan üzerine onun açıklamaları bu algıyı kuvvetlendirdi.
İşte bu önemli bir soru. Devlet Bey’in kimi kastettiğini bilmiyorum. Ama pek kimse de merak etmiyor, onun yerine her gün birileri kendini deşifre etme peşinde. Bir de bize ‘fişliyor’ vs diye çamur atma derdindeler. Halbuki ülke iyi bir yere gitmiyor. Kimse karakollara sokulan patlayıcıları konuşmuyor da herkes hayali bir listeyi konuşuyor. Demirtaş ve Şafak Pavey’in havaalanındaki sohbetini hatırlayın. Atatürk’ün partisi yıkılıyor.
Bu konuşmadan çıkardığım sonuç: Hayatımda MHP’ye oy vermedim ve vermeyeceğim. Metin Özkan’ın afaki de olsa bir listeden bahsetmesini de Bahçeli’nin siyasi tercihler nedeniyle insanları şerefsizlikle suçlamasını da fevkalade yanlış buldum. Ancak ısrarla olmayan bir liste üzerinden MHP’ye ‘fişleyici’ damgası yapıştırılmak isteniyor. Bu bir haksızlık. Ak Parti’ye ve Erdoğan’a vurmak için HDP’yi koruyup kollama refleksinin bir parçası olarak geliyor bu bana.
İkincisi: Bence Bahçeli çok kurnaz bir strateji izliyor. Herkes CHP-Ak Parti koalisyonu ya da yeniden seçime odaklanmışken pazartesiden itibaren MHP yeni bir pozisyonla şaşırtabilir. Şu an CHP ile olasılığın tüketilmesini bekliyor. MHP CHP’yi zayıflatmak üzerine oynuyor. Hedefi ana muhalefet partisi olmak.
Ve son: 7 Haziran’dan beri söylediğimi tekrarlayayım: AKP-MHP olasılığı beni çok korkutuyor...
PKK’ya madalya takacaklar
PKK’nın yeniden başlattığı çatışmaların sebebi olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dolmabahçe mutabakatına karşı çıkışını, Kürt sorunu yoktur sözünü ve Ak Parti’nin seçim öncesi daha milliyetçi bir çizgiye dönen dilini nasıl gerekçe olarak gösterebiliriz? Bunların karşılığı olarak Demirtaş da seçim stratejisini sanki çözüm sürecini birlikte yürüttüğü parti AKP değilmiş gibi bir havada sürdürdü. Cumhurbaşkanı’nı sürecin düşmanı ilan etti. Oyu ‘AKP ve Erdoğan karşıtlığı’ üzerinden istedi. Cumhurbaşkanı’nın milliyetçi oylar kayar kaygısıyla çözüm sürecine ters sözleri ne kadar yanlışsa, Demirtaş’ın bu süreci başlatan ve bu güne getiren iradeyi inkâr eden bir popülizmle sandığa gitmesi de o kadar yanlıştı. Ancak hiçbir söylem yeniden silaha sarılmanın gerekçesi olamaz. Utanmasalar PKK’ya bir de mağduriyet madalyası takacaklar!
Tulu Gümüştekin
En son bir yemek yemiştik birlikte Tulu Gümüştekin’le. O, ben ve Nihal Bengisu Karaca. Onun davetiydi. Ben karşılık vereyim diye düşünüyordum ki o inanmakta çok zorlandığım haber geldi. Demek hiçbir şeyi bir gün dahi ertelememek gerekiyor... Çok ani gitti Tulu...
Onu birlikte çıktığımız seyahatlerden, yaptığımız sohbetlerden ve Brüksel ve Washington’daki müthiş aktif çalışmalarından tanıyorum. Çok başarılı, çok kültürlü, çok zarif ve çok da hoşsohbet biriydi... Yelda Kahvecioğlu’nun ardından bu yıl içinde ikinci ani kayıp benim için. Hayat hakikaten bir var, bir yok...