Çelik, FT’ye verdiği röportajın ardından basına yansıyan ve tartışmaya yol açan sözlerini, gazetenin yorumu olarak niteledi. Çelik “Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız” dedi
Ak Parti Genel Başkan yardımcısı Hüseyin Çelik, Financial Times’a bir mülakat verdi. O mülakatta Irak Kürdistan’ı ile ilgili yöneltilen soruya verdiği cevap tartışmaları da beraberinde getirdi. ‘Irak bölünürse Kürdistan kardeştir’ diyen Çelik acaba Türkiye’nin bağımsız bir Kürdistan’a yeşil ışık yaktığı mesajını mı verdi? Irak’a yönelik Türkiye’nin yaklaşımı değişiyor mu? Bölgedeki gelişmelere yönelik Ak Parti’nin en önemli isimlerinin başında gelen Çelik neyi işaret ediyor?
Merak edilenleri ve o mülakatın perde arkasını Hüseyin Çelik’e sordum...
‘Bütünlükten yanayız’
FT’ye bir röportaj verdiniz. O röportajda dediniz ki Irak fiilen bölünürse Kürtler bizim kardeşimizdir. Yani bir anlamda ‘biz halkların kararına saygılıyız’ diyorsunuz.
Ben önce Kuzey Irak’ta yayın yapan Rudaw televizyonuna bir mülakat verdim. Geçen Perşembe de FT muhabiri Daniel Dombey’e yaptığım açıklamalar var. Her ikisinde de söylediklerimi özetleyeyim: Biz diyoruz ki Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız. Irak devletinin birliği, bütünlüğü, Irak halkının huzuru, güvenliği bizim için son derece önemli. Çabamız bu yönde ve önceliğimiz bu. Fakat gerek Irak’ın kendi iç politikalarından gerekse özellikle uluslararası çevrelerin Irak’a uyguladığı politikalardan dolayı bu gün Irak fiilen 3’e bölünmüş gibi bir görüntü sergiliyor. Tabii onlar bana soruyorlar, Irak fiili değil resmi olarak bölünürse sizin tavrınız ne olur?
Röportajda size bunu sordular.
Evet ve ben dedim ki biz bunu asla temenni etmeyiz, arzulamayız ama bugün bu 3’e bölünmüş fiili görüntü günün birinde resmileşirse Irak’taki bütün halklar gibi Kuzey Irak’taki Kürtlerin de hangi siyasal sistem altında yaşayacaklarına, kendi geleceklerine karar verme hakları kendilerine aittir. Bu çok açık bir şey.
Siz Kürt ve Kürdistan kelimeleri ile ilgili tabunun kırılmasından da bahsediyorsunuz aynı demeçte...
Evet, bu kelimelerin telaffuzu bir tabuydu ama bizim hükümetlerimiz döneminde tabu olmaktan çıktığını söyledim. Kardeşim bir yerin adı neyse ona o adla hitap edeceksiniz. Kuzey Irak’taki bu bölge Irak anayasasında Irak Kürdistan’ı diye geçer. Kimin adı neyse biz bunu böyle ifade etmeliyiz. Bir de FT’nin kendi yorumları var. Bazı yerleri çarpıttı. Ve onlardan bu haberi alan Türkiye’den yayın organlarının da kendi yorumları ve zaman zaman çarpıtmaları var.
‘Gazetenin yorumu’
Mesela FT önümde. Diyor ki ‘Türkiye bağımsız Kürdistan’ı tanıma sinyali verdi’. Bu gazetenin yorumu.
Evet, mesela bu. Bu mülakatta Kürtler bağımsızlıklarını ilan ederse biz tanırız ya da tanımayız diye bir ifade asla kullanılmamıştır.
Ama siz kendi kaderlerini tayin hakkı var diyorsunuz. Ki ben bu söylemi hem demokrasinin gereği hem de Türkiye’nin özgüveni olarak yorumlarım, olumlu bulurum.
Bu genel geçer bir şeydir. Benden şöyle bir cümle kullanmam mı bekleniyor? Şayet Irak günün birinde bölünürse Irak’taki halkların kendi siyasi kaderlerini tayin etme hakkı vardır, Kürtler hariç. Bu insani midir? Diplomatik midir? Doğru mudur? Maalesef şu anda Irak’ta kan akıyor. Komşularımızda yangın olması bizi rahatsız eder. Ancak salt olarak Türkiye’nin menfaatlerini düşündüğünüzde Irak’ın da Suriye’nin de aslında bu halde olması Türkiye’nin lehine bir durum değildir.
Bu durumu değiştirmek için Irak’ın 3’e bölünmesi gerekiyorsa, bölünsün yorumunu çıkarabilir miyim buradan?
Hayır, ben diyorum ki bu bizim önceliğimiz ya da temennimiz değil. Bizim istemediğimiz bir şey. Aksine biz Irak’ın siyasal birliğinin devamı için gayret gösteren bir ülkeyiz ama bazen bizim istediğimiz şartlar oluşmuyor. Eğer farklı bir şey tezahür edecekse evrensel hukukun söylediğini söylüyorum, insani olanı söylüyorum. Mesele bundan ibarettir. Kuzey Irak’taki halk bizim Türkiye’de yaşayan insanların akrabalarıdır.
‘Yolunu kendi çizer’
Irak bölünme kararı alırsa, Türkiye bu karara karşı bir müdahale içinde olmayacak mı? Açıklamanızdan o anlaşılıyor.
Ben Türkiye adına bu kararı verecek kişi değilim. Bu hükümetin, devletin oturup yetkili organlarında karar vereceği bir şeydir. Ben bunu temenni etmiyorum. Ha olursa... Bunun en basit cevabı şu: Bir karı koca birbirinden ayrılmak isterse her biri kendi hayatını kendisi çizer. Dediğim bu.
IŞİD tehlikesi ile birlikte ABD’nin Irak’a dönmesi tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz?
Bizim şu anki önceliğimiz oradaki 80 vatandaşımızın sağ salim ailelerine kavuşmalarını temin etmek. Dolayısıyla şu anda orada bir askeri operasyonun Türkiye tarafından ya da başka bir uluslararası güç ya da ABD tarafından yapılması doğru bir tercih olarak görünmüyor. Türkiye de bunu arzu etmiyor. Ama uluslararası camia Irak’ın bu iç savaşına, bu kan dökülmesine sonuna kadar seyirci kalırsa daha sonra geriye dönüşü olmayan olumsuzlukların yaşanacağı da ortadadır. Irak kendi kendine terk edilmiş durumda ve merkezi hükümet bunların üstesinden gelecek kudrette değil.
Musul’daki durum...
Rehinelerle ilgili son durum ne?
Tır şoförleri Musul’da Amerikalıların havaalanı olarak kullandıkları yere yakın bir yerde tutuluyorlar. Kendilerine kötü muamele yapılmadığını, hayati insani ihtiyaçlarının temin edildiğini söylüyorlar.
Peki ya diplomatlar?
Onlar da aynı durumda. Onlarla ilgili aileleri endişeye sevk edecek bir durum yok.
Onlar da aynı yerde mi tutuluyorlar?
Hayır, farklı yerdeler. Tır şoförleri Antepli bir firmanın çalıştırdığı bir şirketin çalışanları. O yönüyle biraz daha yakından ilgiliyim ben. Bu süreç bir propagandaya yönelik olabilir. Çeşitli maksatlara yönelik olabilir. Ama sabırla bu insanların kurtarılması için Türkiye üzerine düşeni yapıyor. Ben aileleri geçen hafta dışişleri bakan yardımcımızla görüştürdüm. Mesele yakından takip ediliyor.