Yağmura ve soğuğa inat ilk kez dün, yani 21 Mart 2015’te bu ülkeye gerçek anlamda bahar geldi. Diyarbakır’da dev bir kalabalığa okunan Öcalan’ın mektubu beklentileri boşa çıkarmadı, aksine! Net bir şekilde barış için kongre çağrısı, silahların döneminin kapandığının vurgusu, Eşme ruhu göndermesi ve birlikte kardeşçe yaşama sözleri çözüm sürecinin net bir şekilde nihai barışa evrildiğini gösterdi.
Lafı dolandırmak istemem: Çok mutluyum! Her şeyden önce çocuklarım için. Ailem için. Kendim için. Gelecek için. Türkiye’nin önünü çok açık bir şekilde görebildiğim için!
Çok uzun bir yoldan geldik bu günlere. Gazeteciliğe başladığım 2000’lerin başında Kürdistan coğrafyasında Nevruz lafını ağzına almaya dahi korkardı insanlar. Diyarbakır’a, Silopi’ye, Yüksekova’ya her gittiğimde Nevruz’da sokaklardan geçen tanklar anlatılırdı. Dersim’de 2004’te Songül Erol Abdil belediye başkanı seçildiğinde zırhlı araçların değil, çiçeklerin göründüğü Nevruz’lar yaşatacağız demişti... Sanki Kafdağı’nın ardına erişeceğiz der gibiydi...
Nereden nereye... Öcalan’ın isminin önüne sayın demek dahi yargı konusu olurken, Kürtçe konuşmak terör eylemi muamelesi görürken, çocuklara Kürtçe isim daha verilemezken, bu gün Öcalan’ın Kürtçe mektubunun tüm Türkiye’ye okunduğu, dev barkovizyonla görüntülerinin izlendiği, terör örgütü liderinin terör örgütlerini lanetleyip, barıştan konuştuğu bir ülke haline geldi Türkiye.
Öcalan PKK’ya silah bırakmak için kongre toplama çağrısını yaptı. Bunu kimsenin ‘ama’larla, ‘ancak’larla gölgelemesine izin vermeyelim. Bu, çok büyük bir dönüşüm. NOKTA.
Olmadı Sayın Arınç!
Abdullah Öcalan’ın mektubu gümbür gümbür okunabiliyorsa, şehitler artık acı bir anı olarak tarih sayfasına kalkmışsa, PKK’nın silah bırakma kongresi için net bir çağrı yapılıyorsa, bütün Diyarbakır artık barıştan konuşuyor ve Türkiye’nin yüzde 70’i bu fotoğrafı alkışlıyorsa bunlar esasen Tayyip Erdoğan’ın kararlılığı ve cesareti sayesindedir! Kimse kusura bakmasın... Erdoğan ve hükümetinin her türlü saldırıya rağmen dik duruşu olmasa, Oslo’dan başlayarak her türlü provokasyona inat devam iradesi bulunmasa, PKK ve onun Meclis’teki temsilcisi hariç tek bir siyasi destek olmadığı halde kolaya kaçıp yan çizeceğine zoru seçip yürümeyi sürdürme inancı barındırmasa bu günleri görebilir miydik?
Çözüm süreci bahane edilerek defalarca alaşağı edilmeye çalışıldı Erdoğan. 7 Şubat hadisesi bunun en net örneğiydi. Zaman zaman söylemleriyle şaşırttı ama nihayetinde kamuoyunun desteğinin hep artırarak bu noktaya kadar gelmeyi başardı.
Siz bunları bizlerden çok daha iyi biliyorsunuz Bülent Bey! O nedenle tam da Öcalan’ın mektubu okunduktan sonra yaptığınız açıklama için biraz bekleyemediniz mi? Adeta mektubun sevincini kursağımızda bırakmak istercesine, üstelik mektubu da gölgeleyen, sanki Cumhurbaşkanı’nın dünkü açıklamaları 3 gün önce teslim edilmiş mektubu değiştirmiş havası yaratmak doğru muydu?
Cumhurbaşkanı’nın söylediklerini yanlış bulabilirsiniz, rahatsız olmuş olabilirsiniz. Bunları elbette anlarım. Ancak... Bunca badireden sonra kutlamak gerekirken vurmanız... Olmadı. Tayyip Erdoğan’a büyük haksızlık oldu!