Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yerel seçimlerden önce kabine değişikliği olacak mı? Ankara kulislerinde geçtiğimiz haftadan beri en çok sorulan soru bu... Başbakan bu soruya ‘olabilir’ anlamına gelecek bir yanıt verince ortalık hareketlendi. Ben de partinin içinden önemli kaynaklarıma sordum.
* * *
Dedikleri şu: ‘Küçük çaplı bir değişiklik olabilir. Belediye başkanı adayı olarak düşündükleri isimler gidebilir. Bu isimlerin başında Çalışma Bakanı Faruk Çelik, Aileden Sorumlu Bakan Fatma Şahin ve Tarım Bakanı Mehdi Eker var. Üçü de son derece başarılı isimler ancak Başbakan, Faruk Bey’i Bursa ya da Urfa’ya, Fatma Hanım’ı Antep’e, Mehdi Bey’i de Diyarbakır’a düşünüyor. Binali Yıldırım’ı da İzmir ya da İstanbul’a istiyor ama Binali Bey gönüllü değil, şayet ikna olursa onu da aday gösterecek. Egemen Bağış da aday olarak gösterilebilecek isimler arasında...’
* * *
Bir de aday gösterilmeyeceği halde görevden alınabilecek bir bakan var: Gençlik ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Suat Kılıç... Kılıç’ın gelgitli bazı tavırları Başbakan’ın hoşuna gitmiyor. Sosyal medyada bir Bakan’a yakışmayacak çıkışları özellikle Kredi ve Yurtlar Kurumu’nda yaptığı büyük kıyım dikkat çekti. Yurt sistemi bu nedenle karmakarışık oldu. Binlerce üniversite öğrencisi kalacak yer bulamazken şu an yurtlarda 15 binin üzerinde yatak boş bekliyor. Olimpiyat konusunda da organizasyon ve koordinasyonu iyi yönetemediği konuşuluyor. Kısacası Suat Kılıç koltuğunu kaybedebilir...

Haberin Devamı

Özdil ve delirmenin eşiğindekiler
Yılmaz Özdil Halk TV’de Beşar Esad röportajının gerçekleştirildiği Arena programına konuk olarak katılınca olanlar oldu. Esad, Başbakan’a hakaret etmeye kalkınca Özdil ‘En başta Ortadoğu Hacivatları, hiçbir yabancı ülke liderinin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na hakaret etmeye hakkı yok’ dedi. Ve böylece kıyamet koptu!
* * *
Vay efendim ‘Tayyip’in avukatı’ diyenler, ‘Kaç para aldın RTE’den diye soranlar’, daha neler neler... Bir de Esadçılar var... ‘Sevilen bir lidere, Esad’a hakaret ettiniz’ mi istersiniz, ‘Esad’ın maruz kaldıklarını bilmeden konuşuyorsun, şerefsizsin’ diyen mi... Vah ki ne vah!
* * *
Özdil, Kemalist laikçi kesimin en çok sevdiği yazar. İşin tuhaf tarafı da o. Bu tepkiler o kesimin artık çıldırma noktasına geldiğini bir kez daha gösteriyor maalesef... Halbuki Yılmaz Bey, ‘Erdoğan’ın kötü adam olması Esad’ı iyi adam yapmaz’ diyor. Kendi çizgisinde tutarlı. Ama o da ne? Bu kesimi öyle bir Tayyip Erdoğan nefreti bürümüş ki... Bu nefret onları eli kanlı diktatör Esadçı bile yapmış. Özdil de onlarla ince ince dalgasını geçiyor.
* * *
Hatırlıyorum Gezi olayları sırasında da eşinin rahatsızlığı nedeniyle iki gün yazı yazamadığı için yemediği küfür kalmamıştı. Maalesef kendine Atatürkçü ve Kemalist diyenlerin bir kısmı akıl sağlığını yitirmek üzere. Yılmaz Özdil de bunu görüyor ama onlara morfin vermeye devam ediyor. Ara sıra morfini kesince de küfürler yağmur gibi yağıyor...

Haberin Devamı

Abur cubura yüksek vergi
Haşmet Babaoğlu’nun cuma günü Sabah gazetesinde yayımlanan yazısını okurken bir süredir aklımı kurcalayan bir meseleyi hatırladım. Babaoğlu ‘sağlıklı beslenme’ fetişini eleştiriyor, gıdalardan korkmakla alay ediyor ve konunun uzmanlarının ‘uçuk’ tavsiyeleriyle eğleniyordu.
* * *
Haklıydı... Hakikaten iyi gıda tüketeceğim diye delirme noktasına gelmiş insanlar var etrafımızda. İmkanları olsa ağızlarına attıkları her lokmayı önce laboratuvara götürüp inceletecekler. Böyleleri için yeme-içme zevk değil, külfetli bir zorunluluk... Öte yandan konunun bir de diğer boyutu var: Son yıllarda ‘junk food’ denen abur cuburlar, yani gofretler, çikolatalar, cipsler, kolalar ülkemizde de Batı’daki gibi çok ucuz hale geldi. Yiyecek-içecekle ilgili en düşük fiyatlar bu reyonlarda. Bir kilo meyve yerine 10 adet gofret alabiliyorsunuz mesela. Su ve kolanın fiyatı da artık birbirine çok yakın. Hele çocukların bayıldığı şokella... Yarım kilosu 5 liradan satılıyor!
* * *
Halbuki benim çocukluğumda bu gıdalar bayağı lüks kategorisindeydi. Yemekte her akşam kola olmazdı, Almanya’dan bu gün bizim marketlerde tanesi 50 kuruşa satılan çikolatalardan hediye gelirdi. Cips ayda yılda bir alınırdı... Oysa artık anne babaların çocuklarını mutlu etmelerinin en ucuz yolu onları abur cubura boğmak... İki uçta artış var maalesef. Obezite yaygınlaştıkça ‘sağlıklı beslenme fetişi’ de yaygınlaşıyor. Ancak ilkinden daha çok alt, ikincisinden ise üst gelir grupları mustarip. Bence devlet benzine koyduğu fahiş vergileri azaltıp, abur-cuburun vergilerini yükseltmeli...