Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen yılın ortalarında IŞİD’in zulmünden kaçarak Türkiye’ye sığınan Ezidiler yaşadıkları büyük dramdan canlarını zor kurtarıp buraya geldikten sonra kamplarda yaşam mücadelesi veriyorlardı. Evet, hiçbir şey kolay değildi onlar için. Geçen eylül ayında bir vesileyle Diyarbakır’a gittiğimde Ezidilerin kamplarını ziyaret etmiş, hikâyelerini dinlemiştim. Hükümetin Suriye’den gelen Araplara destek olurken onlara kimsenin sahip çıkmadığını düşünüyorlardı. Birçoğu Diyarbakır Belediyesi’nin Fidanlık Kampı’nda kalıyorlardı. ‘AFAD bizi bir kampa götürdü ama orada Araplar vardı, biz onlarla kalamayız’ deyip geri döndüklerini anlatmışlardı.

Haberin Devamı

Aynı akşam Bakan Mehdi Eker’i görmüş ve ona anlatmıştım dinlediklerimi. ‘Neden Ezidileri ziyaret etmiyorsunuz?’ diye sormuştum. Bana Ezidilerin ısrarla HDP’nin kamplarında kalmak istediğini, belediyenin de onlar üzerinden siyaset yaptığı yönünde bilgi geldiğini söylemişti. Hikâyeyi dinleyince ertesi sabah Ezidileri ziyarete gitti bakan. Hükümetten ilk temastı bu. Onlarla kucaklaştı, onları teskin etti. Onların da bizim kardeşimiz olduğunu hatırlattı.

Peki, ben bunları neden yeniden yazıyorum? Çünkü Diyarbakır’dan gelen haberler Ezidilerin kampları terk edip Kapıkule’ye yola çıktıkları yönünde. 2000 kadar Ezidi Avrupa’ya gitmek istiyor. Sebep ne diye sorunca büyük bir korku içinde olduklarını görüyorsunuz. ‘Burada iç savaş çıkacak, bizi öldürecekler’ diyorlar.

Çok tuhaf bir şekilde şimdi de Ezidiler üzerinden Türkiye’de IŞİD’in korunup kollandığı ve bir çatışmaya doğru gidildiği izlenimi veriliyor. Sanki ‘İslamcı Türk hükümeti Ezidileri kaçırıyor’ gibi bir algıyı yaymak istiyorlar. Bunun hükümet tarafından bir an önce görülmesi, gerekirse Mehdi Eker’in yaptığı gibi bir ziyaretin yeniden Ezidi kamplarına yapılması ve bu insanların tıpkı diğer mülteciler gibi Türkiye’nin güvencesinde olduğunun hatırlatılması lazım...

Kobani’de ikinci perde mi?

Korkunç bir insanlık dramı kaldığı yerden yine başladı. Kobani’de birkaç gündür şehre YPG’li görüntüsü ile sızan IŞİD’liler korkunç bir katliam yapıyorlar. Meydanlarda önlerine geleni, çocuk, kadın demeden öldürüyor, evlere girip insanları kesiyorlar.
Canlarını kurtaranlar Türkiye’ye getiriliyor. Yaralıların birçoğu Diyarbakır’da tedavi altında. Şehre sızan IŞİD’lilerin Cerablus’tan girdiği hem YPG hem de Dışişleri tarafından açıklandı. Buna rağmen hâlâ bu teröristler Türkiye’den sızmış yönünde açıklamalar yapıyor HDP. Bu düşmanca tavrın artık son bulması gerek. 6-7 Ekim’de neler yaşandığını gördük. Üstelik IŞİD ve Türkiye’yi birlikte gibi göstermek hepimize zarar veriyor. Türkiye’yi terörist bir devlet gibi göstermek muhalefet yapmaya girer mi??
Bunca kakafonide esas soruyu da sormak gerek: Ne oluyor Kobani’de? IŞİD kenti geri almaya mı çalışıyor?
IŞİD’in stratejisini yakından izleyen ve Kobani’nin konumunu hesaba katan analistlere göre ‘hayır’. Örgüt Kobani’yi kaybettikten sonra Tel Abyad’dan da çekilmek zorunda kalınca ‘Hâlâ güçlüyüm, hâlâ buradayım’ demek istiyor yeniden Kobani’yi kana bulayarak. Bir de PYD’nin yayılmasını önlemeye çalışıyor. Zira PYD ilerlemeye devam ederse IŞİD’in hareket alanı önemli ölçüde daralacak. Bunun için Kobani’yi almaktan ziyade YPG’yi zayıflatmak ve zaman kazanmak için saldırıyor.
Türkiye ise iki örgüte de, hem IŞİD’e hem YPG’ye aynı ölçüde sert tepki veriyor. ‘Sınırımda terör örgütleri istemem’ diyor. Elbette böyle diyecek ancak 6-7 Ekim’de zeminin nasıl kaydırıldığını düşünecek olursak bu kez ikinci bir facianın yaşanmaması için hükümetin Kürtleri kucaklayarak, onların hassasiyetlerini gözeterek yeni bir dil üzerinden Kobani’deki ikinci perdeye yaklaşması gerek.