Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yunanistan seçim sonuçlarından romantik bir kahramanlık hikâyesi çıkarmak, büyük bir hezimetten bir başarı yaratılacağına inanmak bu aralar loser çevrelerde pek moda. Acaba öyle mi olacak? SYRİZA’nın lideri Çipras fiilen iflas etmiş ülkesini yeniden yükselen bir değer yapabilecek mi?
Çipras’ın vaatleri asgari ücreti yükseltmek, AB’ye olan borçları silmek, bankaları ve hastaneleri devletleştirmek, ulaşımı bedava yapmak, emekli maaşlarını artırmak, zenginlerden dörtte üç oranında vergi alıp bu parayı dağıtmak. Peki, bu vaatler gerçekleşebilir mi? Ve bu, Yunanistan’ın sorunlarını çözer mi? Dahası bu vaatler ahlaklı bir siyaseti mi gösteriyor yoksa devlet gücüyle gasp ve baskının sosyalizm başlığı altında kamufle edilmesini mi? Çipras ülkesine totaliter bir gelecekten başka bir şey vaat etmiyor.
Yunanistan AB’den gelen fonlarla yaşadı, çok aldı ve buna karşılık çok az verdi. Yunan yönetimleri Avrupa Birliği’ni adeta dolandırdılar. Üretim çok düşük. Bu, Yunanistan halkı tembel olduğu için değil, sistem buna ittiği için böyle. Zaman içinde bu sistem yüzünden devletten hazır almaya alışkın kesimler oluştu. Dimitris Malliaropulos Eurobank Research’te yayımlanan makalesinde şunları söylüyor:
- Yunan ekonomisi 2000’den itibaren her yıl ortalama yüzde 10 verimlilik ve rekabet gücü kaybediyor.
- Tarım ve sanayide gerekli yapısal reformlar yapılmadı.
- Kemer sıkma programı lazımdı, yapmadı.
- Tarım ve sanayide yüzde 20, hizmetlerde ise yüzde 80 sektörel çöküş yaşanıyor.
Ve bu korkunç tabloya rağmen yüksek ücretlere ve üretim verimsizliğine devam ediliyor!
Ülkenin bu döngüden çıkmasının tek yolu var: Üretim çarklarını harekete geçirmek. Yani çalışmak, çok çalışmak, bireyi kuvvetlendirmek ve devlet şirketlerinin tamamına yakınını özelleştirerek küçültmek.
Peki, Çipras bunları mı vaat ediyor? Tam tersi! Vaatleri vatandaşı daha çok devlete bağımlı kılmaya ve devleti büyütmeye yönelik. Bunları yapmaya kalkarsa Atilla Yayla’nın perşembe günü yayımlanan, Yeni Şafak’taki isabetli yazısında söylediği gibi ‘Yunanistan’ı iyice batırır. Asgari ücreti artırırsa işsizliği iyice artırır. Borçları ödemezse bir daha borç alamaz. Vergileri çok yükseltirse müteşebbisleri kaçırır.’
Biri üretir, biri yer, kıyamet bundan kopar
Zaten bu vaatleri gerçekleştirmesi imkânsız. Bir kere AB’ye borcunuzu öyle kafanıza göre silemezsiniz. Zira Almanya seçim sonuçlarının ardından hemen borcun yeniden yapılandırmanın söz konusu olamayacağını ancak şu anki mali yardım programının süresinin uzatılabileceğini hatırlattı. Zaten olmayacak, üstelik son derecede onursuz bir şeyi bir kahramanlık olarak göstermek hangi ahlaka sığar bilmiyorum. Yıllarca Almanya üretsin sen ye, sonra da ‘Onurum var kardeşim, hesabı ödemiyorum’ de! Bu Gülay Göktürk’ün salı günü Akşam gazetesinde yayımlanan harika yazısında söylediği gibi ‘batakçılığa övgü’den başka bir şey değildir. Hatta bu dolandırıcılığa övgüdür!
Alman devlet politikalarını belli alanlarda ben de çok eleştiririm ama Yunanistan konusunda Almanya yüzde yüz haklı. Büyük Avrupa ülkelerinin Yunanistan’ı sömürdüğünü söylemek büyük yalan. Esasen Yunanistan diğer Avrupa yurttaşlarını sömürdü. Hiçbir ekonomik değer üretmeden mevcut ürettiğini de fazla göstererek inanılmaz yüksek miktar paraları kendine transfer etti. Özellikle tarım alanında 1 ürettiyse 10 göstermek tipik bir Yunan devlet alışkanlığı haline geldi. Aynı dolandırıcılığı İspanya, Portekiz, İtalya hatta Fransa bile yaptı ama Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi AB kaynaklarını hortumlamak konusunda adeta ordinaryüs mertebesindedir. Besim Tibuk kanıtlarıyla ortaya koymuştur: Yunan ve Kıbrıs Rum ekonomik sistemi başka ülkelerin kaynaklarını hortumlamak konusunda dünya birincisidir!
Erdoğan’a hakaret
Bir de totaliter sol romantizminin karşısında ya eziklikten ya da havaya çok kapıldıkları için SYRİZA’yı Ak Parti’ye benzetenler oluyor. Bu, Tayyip Erdoğan’a en büyük hakaret bence. Ak Parti ekonomide liberal politikalarla Türkiye’yi bu noktaya getirdi. Girişimciye hep dost oldu. Kaynakları büyütmek için çalıştı. Tek ortak nokta devraldıkları enkaz. Türkiye 2002 yılında bir enkazdı. Ak Parti değişim isteği nedeniyle iktidara geldi. SYRİZA da aynı şekilde değişim isteğinden ötürü, yeni olduğu için birinci çıktı sandıktan. Ancak devraldığı enkazı, vaatleriyle bırakın toparlamayı, daha büyük bir enkaz haline getirebilir.