Anayasa Mahkemesi Başkanı’ndan mı cesaret aldı, yoksa eski Türkiye’deki çarpık anlayışı fırsat bu fırsat yeniden hortlatmaya çalışayım mı dedi, bilinmez ancak dün Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun Danıştay’ın 146. kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşma bir utanç fotoğrafı daha ekledi tarih sayfamıza...
Haşim Kılıç’ın konuşması da böyleydi. Hakikaten önemli, hukuki tespitler içeren uzun bir metne siyasi mesajlar sıkıştırma, açık açık iktidara meydan okuma, son dönemdeki olaylarla ilgili, pozisyon belirtme... Feyzioğlu’nun konuşmasını, özellikle orta bölümlerinden itibaren gözlerini kapayarak dinleyen biri muhalefet lideri iktidarı eleştiren bir konuşma yapıyor yanılgısına düşebilirdi.
Bir hukuk adamının 1 Mayıs’ta Taksim’in gösterilere kapalı olmasıyla ilgili fikrini açıklaması başka nasıl izah edilebilir? Sosyal medyayla ilgili konuşurken, “Atılan taş zedelenen itibara değmemiştir” ya da “Öfkeyle kalkan zararla oturur. Burada zarar ortak zarardır” demesi siyaset yapmak değildir de nedir? MİT Yasası ile ilgili siyasi görüşünü bildirmesi dil sürçmesi midir?
Daha başka örnekler de var konuşmada ancak benim için sözün bittiği yer, en vahim nokta maalesef Feyzioğlu’nun Dışişleri’ndeki stratejik toplantının apaçık bir casusluk faaliyeti olarak dinlenmesini de konu edip, kim dinlediyse bulunmalı vs gibi şeyler söyledikten sonra içeriğe girmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasını bir manipülasyon aracı olarak kullanılan kayıt üzerinden sorgulamaya girişmesidir. Barolar Birliği Başkanlığı neyin “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesine uygun olup olmadığını söyleme makamı mıdır? Üstelik benim de katıldığım önemli bir devlet yetkilisinin düzenlediği toplantıda “Servis edilen kayıt 59 dakikalık ön toplantının kırpılarak dezenformasyon amaçlı 13 dakikaya indirilmiş halidir” denmişken?
Devlet açıkça kendi güvenliğini tehdit eden bu operasyona karşı bütün olmuşken Feyzioğlu, Ak Parti ve Başbakan nefretiyle herhalde devlete meydan okuduğunu fark etmemiş olacak...
Aynı zamanda bu duygu durumu devlet adabına uygun davranmayı da unutturmuş görünüyor. Zira ev sahibinin yarım saatle sınırlı bir konuşma yaptığın salonda siyasi mesajlarının yarattığı heyecanla bir saate yakın konuşmasını nasıl açıklayabiliriz?
Nihayetinde Türkiye bu ve benzeri konuşmaların rahatlıkla yapılabildiği bir ülke. Bırakırsınız hukuk adamlığını, sıvarsınız kolları, girersiniz siyasete... Ama öyle cüppeyle meydan okuma zamanları geçti artık...
Muhalefet ihtiyacı
Feyzioğlu’nun böyle bir konuşmaya cesaret etmesinin altındaki sebeplerden biri de muhalefet koltuğunun hakkıyla doldurulmaması. Bu ülkede iktidara rakip olabilecek bir muhalefete ihtiyaç var. O boşluk orada durdukça eski reflekslerin depreşmesi kolaylaşıyor. Feyzioğlu’nun ismi bir ara CHP Genel Başkanlığı için kulislerde geçiyordu. Anlaşılan kürsüden bunun için nabız yoklaması yapıyor.
Genelkurmay Başkanı’nın salonu terk etmesi
Dün Feyzioğlu’nun konuşmasına tepki olarak en az Başbakan’ın salonu terk etmesi kadar önemli olan gelişme Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı’nın da Başbakan’la birlikte salondan çıkmasıdır. Bu artık devletin bir bütün olarak siyasete meydan okuma ve siyaseti vesayet altına alma girişimlerine ortak tavır gösterdiğinin işareti. Eskiden Genelkurmay ve yüksek yargı siyasetin karşısında konumlanırdı. Cumhurbaşkanı da Sezer döneminde birçok örneğini gördüğümüz gibi bunlara kalkan olurdu. Halbuki dün Necdet Özel Paşa’nın salonu terk etmesi demokrasi yolunda ne kadar önemli kazanımlar elde ettiğimizi gösteriyor. Cumhurbaşkanımız da aynı tavizsiz tavrı göstererek devamlı surette atılmaya çalışılan nifak tohumlarına bir kez daha nokta koydu.