Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Maalesef Osmanlı ailesine yönelik sistematik saldırı Nilhan Osmanoğlu üzerinden aynı sığlıkta devam ediyor. Tam da tahmin ettiğim gibi Sözcü ve Hürriyet yazarları bu konunun üzerinde büyük bir hınçla adeta tepiniyorlar. Tek bir Osmanlı ailesi mensubu bugüne kadar Atatürk ve Cumhuriyet aleyhine tek kelime etmediği halde sözde cumhuriyetçilik adına çirkin bir propaganda yürütüyorlar. Hiçbir yerinden tutulamayacak kadar bilgi yoksunu ve hunhar bir linç girişimi bu. Sorumsuzca fırlattıkları bumerangın kendilerini vuracağını da görmüyorlar çünkü bu toplumu tanımıyorlar. Sürgünü ve sefaleti yaşamış ama hep vakur durmuş Osmanlı ailesine atılan insafsız iftiraların ve edilen küfürlerin bu toplumun büyük çoğunluğunu nasıl rencide ettiğini ve öfkelendirdiğini görmüyorlar. Bu temelsiz yazılarının yeni anayasaya evet oyunu artıracağını da anlamayacak kadar uzaylı vaziyetteler...
Bir Osmanlı mensubu, referandumda evet diyeceğini açıkladı diye tüm Osmanlı ailesine düşmanlıkla ucuz popülizm yapmaya çalışıp onu bile yapamıyorlar. Hayatlarını bu halktan nefret etmekle geçirenler, kendilerine ‘Avrupalı’ havası vermek için otuz takla atanlar şimdi birdenbire ‘taşralı ve kasabalı’ geçmişlerini keşfettiler! Öyle halkçı öyle popülist kesildiler ki başımıza, zannedersin yıllardır Türkiye halkını küçümseyen ve aşağılayan bunlar değil! Türkiye halkının çoğunluğunun tercihlerinden ölesiye korkan, o tercihlerin önünü kesmek için her türlü vesayet odağıyla işbirliği yapanlar bunlar değil!
Hayatlarında tek bir tarih kitabı okumamışlar
Üstelik bu linç girişimi için kullandıkları argümanların da hepsi dökülüyor! Hele Galatasaray Adası meselesi tam bir kötü niyetli operasyon. Yeni gibi sunulan o program 3.5 sene önce çekilmiş. Bu ada geyiklerinden popülizm yapmaya kalkanlar o dönemde herhalde sağırdı. Çünkü hiç kimseden ses çıkmamış. Hatta aradım, programı yapan Hakan Çelik’e de sordum. Beni doğruladı, o dönem bu sözlere hiçbir tepki gelmemiş. Bu adanın geçmişte Abdülhamid’in şahsi mülkü olduğu defalarca yazılmış, konuşulmuş bir mevzu zaten. İnanmıyorsanız, açın onlarca başka kaynağın yanı sıra Hürriyet’in kendi sayfalarına bakın. Mesela 2009’da o dönem Hürriyet’te yazan Soner Yalçın’ın Abdülhamid Han’ın mal varlığıyla ilgili bir makalesi var. Herhalde köşelerini küfürnameye çevirenler hayatlarında Abdülhamid’le ilgili tek bir kitap okumamışlar. Hatta yalnızca Abdülhamid’le ilgili değil, tarihle ilgili hiç okumamışlar çünkü okusalar, saldırırken en azından ‘Senin dedelerin Birinci Dünya Savaşı’nda yurtdışına kaçtı, benimkiler savaşıyordu’ gibi cahil laflarla iftira atmazlardı. Bu müptezel cümlelere nerdeyse tüm Hürriyet yazarları da destek verdi. Oysa Doğan grubu Son Osmanlılar - gibi harikulade bir belgeseli yayınlamış bir gruptur. O belgeseli bizzat destekleyen de Aydın Doğan’ın kendisiydi. Yakından tanıdığım Aydın Bey Osmanlı ailesine yönelik bu müptezelliklerden hoşlanacak bir insan değildir ama niyeyse son dönemde bu grup kendi altındaki halıyı kendi çeken bir akıl tutulması çizgisine geldi. Totaliter diktatör Fidel Castro öldüğünde de Hürriyet bu diktatörü yere göğe sığdıramadı. Bir tane karşıt yazı bile çıkmadı. Siz vahşi diktatör Castro’ya bayılıp nasıl Türkiye’deki baskılardan
ve demokrasi eksikliğinden
şikâyet edebilirsiniz? Maalesef kendi meşruiyet zemininizi kendiniz yok ettiniz. Aynı şeyi Osmanlı ailesi olayında da
yapıyorsunuz.
Bu aile yurtdışına kaçmadı. Bu aile kovuldu! Tüm fertlerinin ve Şehzade Ömer Faruk Efendi’nin Milli Mücadele’ye ve Mustafa Kemal’e nasıl destek verdiğini ve bunun için İnebolu’ya geçtiğini Murat Bardakçı kaç defa yazdı. Osmanlı ailesinin vârisleri dünyanın dört bir yanına dağılmak zorunda kaldılar. Nezaketlerinden anlatmak istemiyorlar ama büyük çoğunluğu açlık ve yokluk çektiler. Bu sebeple ölenler oldu ve biriken borçlar yüzünden cenazelerine bile rehin kondu.
Tüm bu acılara ve yabancı devletlerin istemesine rağmen ülkelerine tek kötü söz söylettirmediler. Osmanoğlu ailesi, 1974’te Türkiye’ye dönme iznine kavuştuktan sonra yıllarca da vatandaşlık alamadı. Onlara vatandaşlığı cumhurbaşkanlığı döneminde Özal verdi. Kendini bilmezlerin ‘Galatasaray Adası’nı sana mı vereceğiz?’ minvalinde alaycı laflar sarf ettiği Nilhan Osmanoğlu’nun babası Orhan Osmanoğlu Türkiye’ye yerleşen ilk aile üyesi. Ancak babasının ilk yıllarda çalışamaması yüzünden çorap satmış, tezgâhtarlık yapmış, tuvalet temizlemiş bir şehzade. Bu gün bazı kendini bilmezler Osmanoğlu ailesini akıl almaz sözlerle itham ederlerken koskoca bir imparatorluğun geride kalan vârisleri Türkiye’de ilaç parası bulamayacak kadar zor maddi koşullarda yaşamışlar. 1924’te Türkiye’den Beyrut’a sürgüne gönderilen Sultan 2. Abdülhamid’in oğlu Mehmed Selim ve torunu Mehmed Abdülkerim’in soyu 1978’den beri Türkiye’de ve Merter, Beylikdüzü gibi semtlerdeki mütevazı apartman dairelerinde yaşıyorlar. O daireleri bile ellerinden alınır mı diye korktukları dönemler olmuş... Gerçekler böyle iken, bu aileye karşı bu kadar zalim dil, acımasızlık,
insafsızlık yetti artık!